68) FETHULLAH GÜLEN, “NOBEL’E” ADAY GÖSTERİLEBİLİR !
Yayin Tarihi 22 Ocak, 2008
Kategori BASIN-YAYIN
Ünlü ekonomi dergisi Forbes, Fethullah Gülen hakkında işlediği bir portre haberde kendisini, “Tüm Müslümanlara ilham veren vaiz” olarak niteledi. Dergi, “Hocaefendi’nin modern dünyada kendini evinde hisseden Müslümanlara ilham verdiğini” belirtti.
Fethullah Gülen’in hareketinin başlıca karakteristiğinin, “seküler devleti yıkma gibi gayesi bulunmaması” olduğunu kaydeden dergi; ancak Müslümanlara kendilerine sunulan tüm fırsatları değerlendirmeyi öğütlediğini vurguladı.
Forbes dergisi, Oxford Analytica’ya dayandırdığı portre haberinde, Fethullah Gülen’in hayatından ilginç kesitler sunuyor. Gülen’in, Bediüzzaman Said Nursi’nin öğretilerinden etkilendiğini ifade eden dergi, Said Nursi hareketinden de kısaca bahsediyor. Dergi, Said Nursi’nin öğretilerinden bahsederken de kendisinin “oldukça muhafazakâr ve Nakşibendi tarikatından olmasına rağmen, Müslümanların moderniteyi reddetmemesi; aksine kutsal metinlerde onunla (modernite) ile bütünleşecek ilhamlar bulması gerektiği mesajı verdiğini” kaydediyor.
Forbes, Fethullah Gülen’in İzmir’e vaiz olarak atanmasını anlatırken de kent hakkında “siyasal İslam’ın asla kök bulmadığı şehir” ifadesini kullanıyor. Gülen’in, zamanla eski Sovyet ülkelerine açıldığını kaydeden Forbes, açılımın Balkanlara ve oradan da Batıya doğru genişlediğini ifade ediyor.
Dergi, Fethullah Gülen’in ününün, 1997 yılında “tedavi ve Türkiye’deki tacizlerden kaçmak amacıyla ve takipçilerinin ısrarı üzerine” ABD’ye gittiğinde daha da arttığını dile getiriyor. Forbes, Fethullah Gülen hareketinin “küresel dünyada esnek ve modern İslam manifestosu yapması açısından tek ve oldukça başarılı olduğunu; muhtemelen İslam’ın modernizasyonunda ve Batı düşüncelerine angaje olmasında uzun süren bir etkiye sahip olduğunu” kaydediyor.
GÜLEN DAVOS’TA TARTIŞILACAK
Dünya Ekonomik Forumu Davos toplantıları için hazırlanan bir raporda “Gallup Müslüman-Batı Diyaloğu Endeksi” yer aldı. Çeşitli sorulara verilen yanıtların birleştirilmesiyle elde edilen ve ülkelerin doğu-batı diyaloğu için duydukları iyimserliği sıralayan endekste “AB aday üyesi” Türkiye son sıralarda, batıyla sık sık çatışan İran’ın da bir hayli gerisinde yer aldı. “İslam ve Batı: Diyalogun Durumu” raporunda Fethullah Gülen ve okulları “Türk Diaspora grupları sadece Türkiye’ye değil, örneğin Orta Asya ülkelerine de hizmet eden köklü ve büyümekte olan programlara sahiptir. Türkiye kökenli Fethullah Gülen hareketi, okul ağını önemli ölçüde büyütmüş ve şu anda 100 kadar ülkede çalışmaktadır” sözleriyle yer alırken Avustralya Katolik Üniversitesi’nde Fethullah Gülen kürsüsü kurulduğu hatırlatıldı. Raporda Türkler arasında El Kaide’yi destekleyenlerin oranının yüzde 13 olduğu iddia edildi.
– ÇATIŞMADAN SAKINILABİLİR AMA KÖTÜMSERLİK DE VAR –
Dünya Ekonomik Forumu Batı-İslam Diyaloğu Topluluğu tarafından hazırlanan “İslam ve Batı: Diyalogun Durumu Üzerine Yıllık Rapor” başlıklı rapor 23 Ocak’ta başlayacak Davos toplantılarında tartışılacak. Raporun kendi türündeki ilk yayın olduğu, Müslüman ve Batı toplumlarının algılama ve birbirleriyle siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel düzeylerdeki ilişkilerine ilişkin sistematik ve dikkatli bir inceleme içerdiği belirtildi. Raporun sonucu, “Dünyada nüfusun çoğunluğu Batı ve Müslüman dünya arasındaki şiddet içeren çatışmadan sakınılabileceğine inanıyor fakat aynı zamanda ilişkilerin durumu konusunda büyük bir kötümserliği de paylaşıyorlar” şeklinde özetlendi.
157 sayfalık raporu hazırlayan komitenin başkanlığını Washington’daki Georgetown Üniversitesi’nden John J. DeGioia yaptı. Rapora, Gallup, Barış ve Ekonomik İşbirliği İçin Orta Doğu Merkezi, Prens Hüsam bin Suud bin Abdülaziz el Suud ve Suudi Arabistan kökenli Xenel Group katkıda bulundu.
Rapor Gallup’un 21 İslam ve Batı ülkesinde, biner kişiye 2007 yılı içinde sorulan anket sorularının yanıtları ile Media Tenor firmasının görsel-yazılı basın analizleri ve diğer araştırmalara dayandırıldı.
– FETHULLAH GÜLEN ÖRNEĞİ –
Davos’ta tartışılacak raporda, diyalog bağlamında Fethullah Gülen’in girişimiyle dünyanın çeşitli yerlerinde açılan okullardan da söz edildi:
“Batı ülkelerinde yaşayan Müslümanların yoksul ülkelerde yatırım ya da hayırseverlik anlamındaki angajmanları önemli ölçüde büyümektedir. Lübnan ya da Filistin cemaatleri gibi, Güney Asya ve İsmailiye cemaatleri önde gelmekte ve aktif durumdadır. ‘Diaspora’ topluluklarının kompleks ve muhtelif rollerini gösteren küçük bir resim, son iki yılda ABD’de Ticani organizasyonlarının ortaya çıkmasıdır. Bu organizasyonlar Batı Afrikalı topluluklarla, daha klasik sosyal güvenlik ağı fonksiyonlarının yanında, eğitimden mikrofinansa büyük çaplı programlara desteklerle güçlü bağlar oluşturmaktadır.
Türk Diaspora grupları sadece Türkiye’ye değil, örneğin Orta Asya ülkelerine de hizmet eden köklü ve büyüyen programlara sahiptir. Türkiye kökenli Fethullah Gülen hareketi, okul ağını önemli ölçüde büyütmüş ve şu anda 100 kadar ülkede çalışmaktadır.”
Raporun “Eğitim ve Kültürlerarası Anlayış” ana başlığı altındaki “Eğitim Reformu” bölümünde de dünya üniversitelerinde diyaloğa yönelik yapılan çalışmalardan örnek verildi. Bu bölümde “Üniversite düzeyinde dini ve kültürel öğretim programında daha fazla mekan oluşturulmakta, bu özellikle İslam ile ilgili olmaktadır. Arapça kurslardaki hızlı büyüme özellikle göze çarpmaktadır. Bu kısmen reel dünyadaki gelişmelere bir karşılıktır. Öğrenciler mezuniyetleri sonrasında onlara hizmet edecek olan bilgi ve yetenekleri edinme konusunda isteklidir. Ancak bu eğilim hayırseverlikle de desteklenmektedir. Örneğin 2006’da Prens Elvelid bin Talal bin Abdülaziz El Suud, Harvard ve Georgetown üniversitelerine, İslam ve diğer dinler arası ve kültürler arası karşılıklı anlayışa yönelik araştırmaları desteklemek amacıyla oldukça yüksek bağışlar yapmıştır. Diğer bir örnek 2007’de Avustralya Katolik Üniversitesi’nde Fethullah Gülen Kürsüsü kurulmasıydı. Kürsü Müslüman-Katolik diyaloğunu Avustralya ve Asya-Pasifik bölgesinde büyütme ve yerel diyalog girişimlerinin yanında, üniversitenin uluslararası diyalog için Asya-Pasifik Merkezi çalışmalarını desteklemektedir.”
– MALEZYA ESKİ BAŞBAKANI İBRAHİM: AVRUPA’DA TÜRKİYE’YE TEPKİ BÖLÜNMÜŞLÜK KANITI –
Raporda yer alan “İslam ve Batı: Büyük Ayrılık Masalı” başlıklı makalesinde ise eski Malezya Başbakanı Enver İbrahim, “biz ve onlar” düşüncesinin varlığını koruduğunu savundu. İbrahim, karikatür krizi, Papa’nın Hz.Muhammed hakkındaki sözleri ve batı Avrupa’da Türkiye’nin AB’ye girişine karşı duruşun, bölünmüşlüğün her zamankinden fazla olduğuna işaret ettiğini öne sürdü. Raporda Türkiye’yle ilgili saptamalara şöyle devam edildi:
“-Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 2006 Martı’nda Müslümanlara yönelik saldırılar için ‘Bir uygarlıklar ittifakı oluşturmaya çalıştığımız sırada, çatışma kültürüne hizmet ediyor’ demişti.
-Üniversiteler ve araştırma kurumları Müslüman dünya-Batı konularında tartışma ve diyalog için henüz fazla kaynak ortaya koymuş değiller. Çeşitli disiplinlerden bilginler dini çoğulculuk ve farklı dönemlerde barışçı etkileşimin dinamiklerini araştırıyorlar. Örneğin Müslüman İspanyanın çok dinli deneyimini, Osmanlı Türkiyesi ve Rönesans Hollandasını.”
-TÜRKLERİN YÜZDE 13’Ü EL KAİDE’Yİ DESTEKLİYORMUŞ–
Müslüman ülkeler ve Avrupa’da ABD ve dış politikasına yönelik söz konusu antipatinin “El Kaide’ye destek anlamına” gelmediği belirtilen raporda, 2006’da İngiltere’de yapılan Pew Küresel Davranışlar Anketi’ne göre İngiltere’de Müslümanların sadece yüzde 12’si “Tanıdığımız Müslümanların ‘çoğu/oldukça fazlası’ el-Kaide’yi destekliyor” şeklinde yanıt verdi. Benzer oranlara İspanya ve Almanya’da da rastlandı. Rapora göre aynı düşük rakamlar Müslüman dünyanın ortalama görüşünü temsil ediyor. Türkiye’de yüzde 13, Ürdün’de yüzde 18 ve Mısır’da biraz daha yüksek yüzde 22 oranında el-Kaide desteği bulunuyor. Türkiye’deki oran, 10 milyon kişiye karşılık geliyor.
– KARŞILIKLI ETKİLEŞİM ÖNEMLİ DİYENLER –
Rapora göre, Orta Doğu’da, İranlıların arasında Batı ve Müslüman dünyası arasındaki etkileşimi önemli bulanların oranı yüzde 70 oldu. İran’ı yüzde 64 oranıyla Türkler izledi. ABD müdahalelerinde ve ABD yaptırımlardaki iyileşmeler, İranlılar için Batıyla daha iyi ilişkiler kurmak açısından öncelik taşıyor. Türkiye’nin AB’ye üyelik girişimi kadar Avrupa’yla coğrafi ve ekonomik bağlarının da iki dünya arasındaki ilişkileri iyileştirdiği kaydedildi.
2005’te yapılan bir ankette, batının İslam’la ilişkilerini iyileştirmesi için ne yapması gerektiği yönünde sorulan soruya, Türkiye ve Suudi Arabistan dahil birçok değişik ülkeden en fazla verilen yanıtın “İslama daha büyük saygı gösterilmesi ve Müslümanları aşağılamanın bırakılması” ortak yanıtının geldiği belirtilen raporda Türkiye’yle ilgili şu saptamalar yer aldı:
“-Gallup Müslüman-Batı Diyalogu Endeksi birçok Müslüman ülke halkının Batı dünyasının Müslüman dünyaya saygısının yetersiz olduğuna inandığını gösterdi. Filistinliler yüzde 84, Mısırlılar yüzde 80 gibi yüksek oranda, Türkler yüzde 68, Suudi Arabistan’da yaşayanlar yüzde 67 ve İranlılar yüzde 62 gibi daha düşük oranda bu kanaate sahip bulunuyor. Rakamlar bu saygı görmeme duygusunun Batıyla çok farklı ekonomik, siyasi ve jeostratejik ilişkileri olan ülkelerde görüldüğünü sergiliyor.
-İran, ABD’yle nükleer üretim ve Irak’taki rolü gibi konularda son derece uzlaşmazlık içindeyken, ankete yanıt veren İranlılar, AB’ye katılmak ve Batı’ya daha fazla yakınlaşmak için gayret eden Türkiye’dekilere göre (Müslüman dünyaya) daha az saygısızlık hissetmektedirler.
-Danimarka, ABD, İsveç, Kanada, İsrail ve Hollanda’da Batı’nın Müslüman dünyaya saygı gösterdiğine inananların oranı yüzde 40’lar düzeyinde.
-‘Müslüman dünya Batı dünyasına saygı duyuyor’ tezine Endonezyalıların yüzde 65’i, Suudi Arabistan vatandaşlarının yüzde 72’si, Filistindekilerin yüzde 69’u ve Mısırlıların yüzde 62’si inanıyor. Türklerin ise sadece yüzde 45’i ‘Müslümanlar Batı’ya saygı gösteriyor’ görüşünü savunuyor. Türkiye yarısından azı bu görüşü savunan tek ülke. İranlıların da diğer ülkelere düşük bir bölümü yüzde 52’si ‘Müslümanlar Batıya saygı gösteriyor’ görüşünde.
-Son anketlerden birine göre Avrupalıların sadece yüzde 21’i Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyor. Nicolas Sarkozy’nin Fransa’daki başarılı başkanlık kampanyası, Türkiye’nin AB üyeliğine güçlü bir muhalefeti içermişti. 2006’da yapılan bir ankette Almanların Türkiye’nin AB üyeliğine karşı durmalarındaki en büyük gerekçe, ‘Avrupa’da İslamın giderek büyümesinden duyulan korku’ gösterilmişti.”
Rapora göre ABD’de vatandaşların yüzde 70’i, Kanada’da yüzde 72’si, İsrail’de yüzde 56’sı İslam dünyasıyla daha büyük bir etkileşimin yararlı olacağını savunuyor. Raporda bu sonucun aksi beklenti içinde bulunanları şaşırttığına da değinildi. Suudi Arabistan, Mısır, Filistin, Malezya, Türkiye ve İran halkları da daha büyük etkileşimin tehditten daha çok yarar sağlayacağına inanıyor.
-İHSANOĞLU, BUSH VE MERKEL’İN ORTAK YÖNÜ–
Raporun “Diplomasi ve Kamuoyu” başlıklı bölümünde, İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, ABD Başkanı George Bush ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in çeşitli konuşmalarından alıntılar yapılarak şu ortak yönleri üzerinde duruldu:
“İhsanoğlu, Bush ve Merkel şu anda Orta Doğu’da ve Müslüman dünyada Batıya karşı olan düşmanlık beslendiğini kabul ediyorlar. Hepsi de bu düşmanlığı temelde kültürel ya da dini farklılıklara bağlamıyorlar. Nedenini, sorumluluğu farklı farklı tanımlasalar bile savaş deneyimi yaşamaya, baskı ve eşitsizliğe bağlıyorlar.”
2001-2005 yıllarında Müslüman ülkelerde ABD karşıtlığının arttığını, karşıtların oranının Suudi Arabistan’da yüzde 64’ten yüzde 67’ye, Türkiye’de yüzde 33’ten yüzde 62’ye çıktığı belirtilen raporda, ABD’ye karşı benzer görüşlerin Fransa, Almanya ve İngiltere’de de görüldüğü, Müslüman ülkeler ve Avrupa ülkelerinde tepkinin Amerikan toplumu ya da kültürüne karşı olmadığı, bu alanda ABD’nin imajının ağırlıklı ölçüde olumlu bulunduğu belirtildi.
– İLİŞKİLERİN İYİ GİTMEDİĞİ KANISI VAR –
Rapora göre dünyada Müslüman ve Batı kesimlerinin çok iyi geçinemediği konusunda bir konsensus var. Bu algı en fazla, son beş yılda tümü büyük askeri ya da kültürel sorunlarla yüz yüze kalan ABD’de (yüzde 88), Danimarka’da (yüzde 85), İsrail’de (yüzde 83) ve Filistinlilerde (yüzde 83) yaygın durumda. Mısırlıların yüzde 75’i, Türklerin yüzde 71’i Müslüman dünya ve Batı dünyasının bugün birbirleriyle iyi geçinemedikleri kanısında.
Batıyla iyi geçinilemediği konusunda Suudi Arabistanlılar (yüzde 48), Bengladeşliler (yüzde 37) ve Pakistanlılar (yüzde 26) arasında daha az bir kötümserlik var. Bu ülkelerdeki kişilerin büyük bölümünün yanıt vermediği de kaydedildi. Bu alandaki sonuçların Singapur, Rusya ve Brezilya’da da aynı şekilde olduğu belirtildi.
-TÜRKİYE’NİN ALGISI ETKİLENMİŞ OLABİLİR-
Kanaatleri, uluslar arası ya da askeri ittifaklara devletin verdiği taahhütlerden çok somut siyasi konuların belirlediği belirtilen raporda, “Örneğin Türkiye, ABD’nin yakın müttefiki ve NATO üyesidir fakat Irak’taki savaş ve kimi Avrupalı güçlerin Türkiye’nin AB’ye üyelik girişimine sert muhalefeti, Türklerin Batı ile Müslüman dünyanın nasıl iyi geçineceklerine ilişkin algılarını etkilemiş olabilir” denildi.
– RAPORUN DİĞER BÖLÜMLERİ ––
Mısırlılar, Türkler ve Filistinlilerin çoğunluğu Batı ve Müslüman dünya arasındaki ilişkilerin giderek kötüleştiğine inanıyor.
-Türkler, Türkiye’yi ‘Müslüman dünya’ olarak adlandırılan kesimin dışında görüyor olabilir. 2005 yılında Türk vatandaşlarına ‘Müslüman dünyada’ en az takdir ettikleri sorulduğunda, ‘kadınların araba kullanamaması’ gibi yanıtlar verilmişti, burada özellikle Suudi Arabistan’dan söz edilmiş, Türkiye kastedilmemişti.
CİHAN-ANKA
Yorumlar
“68) FETHULLAH GÜLEN, “NOBEL’E” ADAY GÖSTERİLEBİLİR !” yazisina 5 Yorum yapilmis
Yorum yap
Bir müslüman olarak bana ilham değil, ızdırap veriyor!
Sayın Yılmaz Kahraman Bey,Adı geçen şahıs,”Nöbel’e”aday gösterilmesi için uğraşmalar olabilir.Bilirsinizbiri de ödül aldı .Ancak TÜRK Milleti’nin üçte ikisi yarıdan çoğu önemsemedi.Tarihe de Türk Milleti’in nefretiyle geçeceği kesindir.Fettullah Gülen de aynı geçecek .Belirli bir kesim belkide parababalarının ağırlık noktası olanlar kalblerinde yaşatacaklar.Fakat tarih Türk Milleti’ne ve vatanına negibi zararlarının olduğunu fevkalede yazacaktır.Bir ABD’li nasıl olduğu,Atatürk Türkiye’sine nasıl zararlar verdiği ,şu anda bilindiği gibi gelecekte dahada belirgin zararlarını görecekler.Güney Doğuda binin üzerinde okullar imkansızlıklardan dolayı kapalıdır.Ülkesini seviyor idise ,yabancılara okul yatrımını yaptırtacağına oraya yapsaydıda halk eğitimli olsaydı belki takdir edilirdi.ABD’nin emrinde Sia çalışmaları onu Türk Milleti nezninde vatanına .milletine ihanet etmiştir denilecek,şu anda da denilmektedir.Kimler nasıl baştacı yaparlarsa yapsınlar ,bir Türk insanı olarak önemli saymıyorum.Sağlıcakla kalınız.Acaroğlu
EFENDİM, BİR LAFVARDIR “klavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmazmış”İŞTE DURUM ORTADA FETTULLAHIN PEŞİNDE GİDENLERE BİR BAKALIM,SONRADA YUKARDAKİ LAFI SÖYLİYELİM. HER TÜRLÜ TÜRKİYEYE ZARARI DOKUNAN BU ADAMI VE YAKIN ÇEVRESI İÇİN SADECE ŞUNU DİYORUM.MİLYONLARCA ŞEHİDİN KANI İLE SULANMIŞ BU TOPRAKLAR SİZE İNŞALLAH MEZAR OLSUN.KUL HAKKI YEMENİN NE OLDUGUNU BİLMİYORSANIZ,YERİNİZİN NERESİ OLACAGINI BİR DÜŞÜNÜN DERİM. TABİ OKUDUGUNUZU ANLIYABİLİYORSANIZ.FETTULLAH EFENDİ, NE DE OLSA İLKOKULU DIŞARDAN BİTİRDİGİNİZE GÖRE.
İyi de barış için ne yapmış, nobelin hangi ödülünü alıyor. Nobel kimdir? Hatırlayınız lütfen. Ünlü silah tüccarı. O kadar çok silah satıp o kadar çok insanın ölümüne sebep olmuştur ki anlatılamaz. Nobel, sonra bir vakıf kurmuş ve sözüm ona barış için yapılanları ödüllendirmiştir. Ama ailesi hala silah satışlarından para kazanmaya devam etmektedir. Yani kör gözüm parmağına bir olaydır.
Gelelim Fetoş’a. O kadar çok aileye, inanca dinamit atmıştır ki tıpkı Nobel’e aday gösterilen diğerleri gibi Nobel ödülüne layıktır bence. İnancıma dokunamamıştır elbet, ama o kadar körpe beyinlere salya sümük ağlayarak verdiği vaazlarla bir virüs gibi girmiştir ki, o enfeksiyon bir türlü vücutlarından atılamıyor.
bir söz var insan bilmediğinin düşmanıdır bir insana hayatta yapabilecek en büyük kötülük iftiradır yukarıdaki yorumlar siyasidir anılan kişinin kabahati siyasetle uğraşmamasıdır