92) VAKIF İHANETİ -3

Yayin Tarihi 20 Ocak, 2008 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

VAKIF İHANETİ

image00112.jpg

AKP, Sezer’in yaptığı uyarıları dikkate almadı
10. Cumhurbaşkanı Sezer’in “Lozan’ı deldiği” gerekçesiyle veto ettiği Vakıflar Yasası Adalet Komisyonu’ndan geçti. Bu ay içinde Meclis’e gelmesi beklenen yasa yabancı vakıflara geniş haklar tanıyor.

AB’nin gösterdiği  yoldan şaşmayan  hükümet, muhalefetin bütün çabalarına rağmen bildiğini okuyor.

Kanun neler getiriyor
AKP hükümeti, Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde yaptığı kanun değişiklikleriyle yabancı vakıflar lehinde önemli düzenlemeler yaptı. Türk milletinin kurduğu vakıflardan esirgenen haklar AB’nin dayatmalarıyla gayrimüslimlerin meydana getirdiği sosyal, kültürel ve dini müesseselere tanındı. Yurt dışında kurulan vakıflara bile Türkiye’de faaliyette bulunma izni verildi. AKP hükümeti, şimdiye kadar muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşlarının yaptığı uyarıların hiçbirini dikkate almadı. Yabancı vakıflar lehinde yapılan değişiklerin en önemlisi ise 2006’da gündeme getirildi. AB’ye uyum yasaları kapsamında hazırlanan ve mevcut Vakıflar Kanunu’nu tümüyle değiştiren 5555 sayılı Vakıflar Kanunu Meclis’te ele alındı.


İtiraz edildi
AKP’nin oylarıyla kabul edilen yasa dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in onayına sunuldu. Cumhurbaşkanı Sezer, bu kanunun 9 maddesini veto ederek Meclis’e geri gönderdi. Yabancı vakıflara geniş yetkiler tanıyan bu yasa geçtiğimiz hafta tekrar TBMM Adalet Komisyonu’nda ele alındı. CHP ve MHP’nin tüm itirazlarına karşın AKP’li üyelerin oylarıyla kabul edildi.


* Yabancı vakıflar, izin almadan mal edinebilecek, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilecek. Mülhak, cemaat, esnaf ve yeni vakıflara başlangıçta özgülenen mal ve haklar, vakıf yönetiminin başvurusu üzerine, haklı kılan sebepler varsa denetim makamının görüşü alınarak mahkeme kararıyla, sonradan edindikleri mal ve hakları ise bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf yetkili organları kanalıyla daha yararlı olanlarıyla değiştirebilecek ve paraya çevrilebilecek. Kurucularının çoğunluğu yabancı olan vakıfların, taşınmaz mal edinmeleri hakkında, Tapu Kanunu hükümleri uygulanacak.


* Vakıfların vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine fiilen veya hukuken imkan kalmaması halinde; vakfedenin iradesine aykırı olmamak kaydıyla mazbut vakıflarda, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün; mülhak, cemaat ve esnaf vakıflarında vakıf yöneticilerinin teklifi üzerine şartları değiştirmeye, hayır şartlarındaki parasal değerleri güncel vakıf gelirlerine uyarlamaya, Vakıflar Meclisi yetkili olacak.


Kiraya verilebilecek
* Genel Müdürlük tarafından değerlendirilemeyen veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar, fiilen asli niteliğine uygun olarak kullanılıncaya kadar kiraya verilebilecek. Hayrat taşınmazlar, Genel Müdürlük tarafından işlev verilmek amacıyla vakfiyesinde yazılı hizmetlerde kullanılmak üzere, onarım ve restorasyon karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına veya benzer amaçlı vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere tahsis edilebilecek. Tahsis edilen taşınmaz, ticari bir faaliyette kullanılamayacak; tahsise aykırı kullanımın tespiti halinde taşınmaz tahliye edilecek. 

*  Cemaat vakıflarına ait kısmen veya tamamen hayrat olarak kullanılmayan taşınmazlar, vakıf yönetiminin talebi durumunda Meclis kararıyla aynı cemaate ait başka bir vakfa tahsis edilebilecek veya vakıf akarına dönüştürülebilecek.

Şirket kurma hakkı
* Vakıflar, vakıf senedinde yer almak kaydıyla, amaç ve faaliyetleri doğrultusunda, uluslararası faaliyet ve işbirliğinde bulunabilecek, yurtdışında şube ve temsilcilik açabilecek, üst kuruluş kurabilecek ve yurtdışında kurulan kuruluşlara üye olabilecek. Vakıflar, yurtiçi ve yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan, ayni ve nakdi bağış ve yardım alabilecek, yurtiçi veya yurtdışındaki benzer amaçlı vakıf ve derneklere ayni ve nakdi bağış ve yardımda bulunabilecek. Ancak yurtdışı nakdi yardımlar, banka aracılığıyla alınabilecek. Amacını geliştirmeye yardımcı olmak veya gelir sağlamak amacıyla vakıflar, iktisadi işletme ve şirket kurabilecek, kurulmuş şirketlere ortak olabilecek.

* Vakıflar Meclisi, Vakıflar Genel Müdürlüğünün en üst seviyedeki karar organı olarak görev yapacak.Vakıflar Meclisi, Vakıflar Genel Müdürü, 3 genel müdür yardımcısı ve 1. hukuk müşaviri olmak üzere 5; vakıf konusunda bilgi ve deneyim sahibi yükseköğretim mezunları arasında Başbakanın teklifi üzerine ortak kararnameyle atanacak 5 üye ile yeni vakıflarca seçilecek 3; mülhak ve cemaat vakıflarınca seçilecek 1’er üye olmak üzere 15 üyeden oluşacak.


Ulusal çıkarlar için tehdit
Sezer : Lozan Antlaşması, Cumhuriyet dönemi hukuk sisteminin temelini oluşturmaktadır. Antlaşma kuralları anayasal değerdedir
“Düzenlemeleri Anayasa’nın ayrıcalıkları yasaklayan 10. maddesiyle ve ayrıca ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla bağdaştırmak olanaklı değildir”

Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanlığı döneminde, 9 maddesini tekrar görüşülmesi için 22. dönemde TBMM’ye geri gönderirken gerekçesinde, durumları hem Lozan hem de çıkartılan yasalarla düzenlenen cemaat vakıflarının yeni yasayla Anayasa’ya aykırı bazı haklara kavuşacağını kaydetmişti. Gerekçesinde “ulusal çıkar” endişesine de yer veren Sezer, “azınlık çoğunluk” ayrımı yapılmadan cemaat vakfı türünde bir vakfın Türkiye’de kurulmasının hiçbir biçimde olanaklı olmadığını söylemişti. Sezer, şunları kaydetmişti: “Bu nedenlerle, eskiden   kurulmuş cemaat vakıflarına, bu niteliklerini değiştirmemelerine karşın, ekonomik ve siyasal güç elde edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar tanınmasını ve bunların mülhak vakıf statüsünden çıkarılarak yeni bir vakıf türü biçiminde yaşayan hukuksal varlıklar olarak sosyal yaşama katılmalarını sağlayacak düzenlemeleri, Lozan Antlaşması’yla, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerinin ortaya konulduğu anayasal ilkelerle, mevcut hukuk sistemiyle, Anayasa’nın ayrıcalıkları yasaklayan 10. maddesiyle ve ayrıca ulusal çıkarlarla ve kamu yararıyla  bağdaştırmak olanaklı değildir.”

Lozan’a aykırı…
İncelenen Yasa’nın, vakıfları, sosyal devlet olmanın kimi gereklerini üstlenebilecek ’ekonomik aktörler’olarak öngördüğü ve kuralların bu anlayış ve yaklaşımla kabul edildiğinin anlaşıldığına işaret eden  Sezer, “Başka bir deyişle, vakıflar, sosyal ve siyasal yaşam içinde bir sivil toplum örgütü olarak öngörülmüştür. Yalnızca hayır için topluma hizmet etme kurumları olan vakıfların, ekonomik aktör, siyasal ve sosyal bir örgütlenme modeli, demokratik kitle örgütü ya da sivil toplum örgütü olarak nitelendirilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle, yasakoyucunun incelenen Yasa’da ortaya koyduğu yaklaşımla oluşturulan yapılanmanın ’vakıf’ niteliği taşımayacağı açıktır” diye konuşmuştu. Bu değişikliklerin öncelikle Lozan Antlaşması yönünden incelenmesi gerektiğini, “Çünkü, cemaat  vakıflarının varlıkları Lozan Antlaşması’na dayanmaktadır” sözleriyle özetleyen Sezer, şunları kaydetmişti: “Lozan Antlaşması, Türkiye Devleti’nin uluslararası düzlemde hukuksal ve siyasal kuruluş belgesidir. Lozan Antlaşması’yla, Türkiye Cumhuriyeti’nin Ulusal And sınırları içinde, özgür ve bağımsız bir devlet olarak varlığı tanınmış ve Türkiye Cumhuriyeti dünya uluslar ailesine bağımsız bir devlet olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla, Lozan Antlaşması, Cumhuriyet dönemi hukuk sisteminin temelini oluşturmaktadır. Bu niteliği nedeniyle, antlaşma kuralları anayasal değerdedir. Nitekim, Anayasa Mahkemesi, Lozan Antlaşması’nda yer alan ’karşılıklı işlem’ilkesini, ’anayasal değerde’ kabul ederek ’anayasallık bloku’na katmış ve denetiminde ölçü norm olarak kullanmıştır. Bu nedenle, yasakoyucunun, kabul ettiği yasalarda Lozan Antlaşması kurallarını göz önünde bulundurması hukuksal gerekliliktir”

Miras kavgası önemli bir örnek!
İstanbul’daki Balıklı Rum Hastanesi Vakfı ile 1800’lü yıllarda Osmanlı vatandaşı olan Rum bir kadının mirasçıları arasında yaşanan miras davası, azınlık vakıflarının Türkiye’de çevirdiği oyunları  gözler önüne sermesi bakımından son derece ilginç bir örnek teşkil ediyor. Olay, mirasçıların Balıklı Rum Hastanesi Vakfı’nın, Rum Marya Yuvakim’in mallarını hukuksuz yollardan ele geçirdiğini iddia etmesiyle başlıyor. 1800’lü yılların ikinci yarısında yaşayan “Yuvakim kızı Marya” İstanbul’un en değerli yerlerindeki toplam 51 parça taşınmazını tek çocuğu olan Eleni’ye bırakıyor. Eleni 1918’de Müslüman olunca, Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz ediliyor.

Hileli ele geçirildi
Dört kez evlenen ve bugün yaşayan beş mirasçısı bulunan Eleni’nin mallarının 40 parçası, Balıklı Rum Hastanesi Vakfı tarafından hileli şekilde ele geçiriliyor. Bu hileli yollar arasında, sahte mirasçı göstermek, sahte vekaletname düzenlemek ve resmi belgeleri tahrip etmek gibi yöntemler de var. Mirasçıların temsilcisi olan Cihan Örnek’in iddiasına göre Balıklı Rum Hastanesi Vakfı, bunu, azınlık vakıflarına her türlü taşınmaz mal edinme yasağının bulunduğu 1936 ila 2002 yılları arasında gerçekleştiriyor. Örnek’in iddialarına göre, Balıklı Rum Hastanesi Vakfı, yasağın bulunduğu bu yıllar arasında çok sayıda gayrimenkul edindi. Marya Yuvakim’den kalan malların büyük bölümü de bu dönemde vakfın uhdesine  geçti.

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap