1363) Kazakistan’da “Stonhenge” Keşfedildi
Yayin Tarihi 2 Kasım, 2015
Kategori BASIN-YAYIN
Kazakistan’ın Stonhenge’i uydu görüntülerinde ortaya çıktı
Kazakistan’ın Stonehenge’i Amerikan Uzay Ajansı NASA, Kazakistan’ın kuzeyindeki Turgay bölgesinde bulunan ve sadece havadan seçilebilen binlerce yıllık dev geometrik şekilleri gösteren uydu görüntüleri yayınladı.
7 futbol sahası genişliğinde bir alana yayılan dev toprak çizimlerin kareler, haçlar, çizgiler ve halkalar içerdiği belirtildi.
Neolitik bir yerleşim bölgesinin yakınlarında bulunan ve 101 toprak yığınından oluşan karenin toplam alanının Mısır’daki Keops Piramidi’nden daha geniş olduğuna dikkat çekildi.
Dev çizimlerin ilk kez 2007 yılında Google Earth programını kullanarak bölgeyi inceleyen Kazak amatör arkeolog Dmitriy Dey tarafından keşfedildiği ancak NASA’nın bölgeye ait görüntüler yayınlamasıyla, İngiltere’deki Stonehenge ile kıyaslanan bu yapılara uluslararası bilim dünyasının gösterdiği ilginin giderek arttığına işaret ettiği belirtildi.
Uzmanlar “Steppe Geoglyphs” adı verilen yapının 8 bin yıl önce yaratıldığına inandıklarını ve eğer bu tarihlendirme doğruysa bu yapının türünün keşfedilmiş en eski örneği olduğunu söyledi.
NASA uzmanlarından Compton Tucker konuyla ilgili Washington’da yaptığı basın açıklamasında “Ben daha önce buna benzer bir şey görmedim. Bu yapının gerçekten kayda değer olduğunu düşünüyorum” dedi.
New York Times gazetesine yaptığı açıklamada Steppe Geoglyphs’in uzaylılar tarafından yaratılmış olabileceği yönündeki tezleri kayda değer bulmadığını belirten Dey, “Ben bu toprak çizimlerinin havadan görüntülenebilmeleri için yaratıldıklarını düşünmüyorum. Onlar yükselen Güneş’in hareketlerini takip etmeyi mümkün kılan yatay gözlemevleri olabilirler” dedi. Dey, “Her şey Güneş kültüne bağlanıyor” diyerek sözlerine devam etti.
Bilim insanları yaratıldıkları dönemde yükseklikleri 3 metreyi bulan bu toprak hafriyatlarının göçebe topluluklarla ilgili inançların sorgulanmasına neden olabileceğini söyledi.
Daha önce göçebelerin böylesine dev bir yapıyı yaratmaya yetecek bir süre boyunca aynı yerde kaldığına inanılmıyordu.
NASA yayınladığı görüntüleri 430 mil yükseklikten çekti. Uzay Ajansı’nın Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki astronotlardan bölgenin daha detaylı görüntülerini çekmelerini istediği ancak hava koşulları nedeniyle bölgenin daha detaylı fotoğraflarının yayınlanmasının uzun zaman alabileceği belirtildi.
Kazakistan yönetimi şimdiye dek bu eserleri incelemek için kayda değer bir girişimde bulunmadı.
http://www.hurriyet.com.tr/kazakistanin-stonhengei-uydu-goruntulerinde-ortaya-cikti-40009173
http://sputniknews.com/art_living/20151031/1029391055/nasa-geoglyphs-earthworks-kazakhstan.html
NASA Kazakistan’daki Gizemli Jeoglifleri Araştırıyor
İki hafta önce Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA, Kazakistan’ın steplerinde bulunan dev jeogliflerin 700 km yükseklikten çekilmiş uydu görüntülerini yayınladı. Kazakistan steplerinde 2007 yılından beri sadece havadan görüldüğünde şekilleri anlaşılabilen yaklaşık 260 adet geometrik figür, kare, haç, çizgi ve daireler bulundu. NASA haklarında çok az şey bilinen ‘Step Jeoglifleri’ni uzaydan fotoğraflarının çekilmesi için, Uluslarası Uzay İstasyonu astronotlarının görev listesindeki bölgeler arasına ekledi.
Jeogliflerin en büyüğü 6,000 ila 10,000 yıl öncesine tarihlenen bir Neolitik yerleşimin yanında bulundu. Bu yer şekli, 101 tepeden oluşan dev bir kareden oluşuyor. Karenin karşı köşeleri de çapraz çizgilerle birleştirilmiş. Bu yer şekli Keops Piramidi’nden bile daha fazla bir alanı kaplıyor. Başka bir jeoglif ise her kolunda zigzaglar olan üç kollu bir svastikadan oluşuyor.
Kuzey Kazakistan’daki Turgay bölgesinde bulunan tepe, hendek ve set şekillerindeki jeoglifler, geçen sene İstanbul’da yapılan bir arkeoloji konferansında benzersiz ve daha önce araştırılmamış olarak tanımlandı. Kazak bir ekonomist ve arkeoloji meraklısı olan Dimitriy Dey, şekilleri 2007 yılında Google Earth programındaki uydu görüntülerinde keşfetti.
Ushtogaysky Karesi olarak bilinen, Kazakistan’da keşfedilen ilk ve en büyük. (Görsel: Digitalglobe, via NASA)
NASA’nın arşiv fotoğraflarını New York Times’a ve Dey’e veren NASA’da üst düzey bir biosfer bilimcisi Compton J. Tucker “Daha önce buna benzer birşey görmedim, olağanüstü buldum” diyor. Keşfin ve bulguların tanıtımına yardımcı olan Pittsburgh Üniversitesi’nden Ronald LaPorte, gelecek araştırmalara yardım sağlanabilmesi açısından NASA’nın ilgisinin çok önemli olduğunu söyledi.
Dey, yer şekillerini, piramitlerle ilgili bir belgesel izledikten sonra, Kazakistan’da piramitler olabileceğini düşünerek Google Earth’te dolaşırken tesadüfen buldu. İlk olarak noktalarla yapılmış ve içinde çapraz çizgiler olan kare şeklini bulan Dey, başta bunun Sovyetler’den kalma bir tertibat olabileceğini düşündü. Fakat sonraki günlerde daha fazla jeoglif buldukça bu fikri değişti. 2012’de sayısı 19 iken şimdi 260’a ulaşan olan şekiller arasında tepeler, hendekler ve toprak setler bulunuyor.
Figürleri yerinde incelemeden önce Dey Kazak arkeologlara bu şekillerden haberdar olup olmadıklarını sormuş, fakat olumsuz bir cevap almış. 2007 Ağustosu’nda da Kostanay Üniversitesi’nden 3 arkeologla birlikte en büyük jeoglifin (şimdiki adıyla Ushtogaysky Karesi) olduğu bölgeye gitmiş.
Dey “Şekilleri yerden anlamak çok çok zor. Çizgiler ufuğa doğru gidiyor. Şeklin ne olduğunu anlayamazsınız” dese de tuhaf uzaylı teorilerini tamamen reddederek “Şekillerin havadan görülmek için yapıldığını düşünmüyorum.” diyor. Dey şekillerin Peru’daki Chankillo kuleleri ve Stonehenge gibi güneşi gözlemleme amaçlı olabileceğini söylüyor. “Şekiller güneşin hareketlerini izlemek için yapılan yatay gözlemevleri” olabilir diyen Dev “Herşey güneş kültüyle birbirine bağlı” diye ekliyor.
Bestamskoe Dairesi. (Görsel: Digitalglobe, NASA)
Kazakistan’daki hastalıkları araştırırken bulgular üzerine yazılarn raporu gören Epidemiyoloji profesörü LaPorte “Uydurma olmasından korkuyordum” diyor. LaPorte Dışişleir Bakanlığı aracılığıyla Dimitriy Dey’e ulaştı. Dey’in görüntü ve belgelerinin doğruluğu ve önemi ortaya çıkınca daha fazla görüntüye ulaşmak için Kazakistan’ın Uzay Dairesi KazCosmos’la, ve alanları acilen UNESCO koruması altına alma çalışmaları için yerel yönetimlerle irtibata geçilmiş. Fakat henüz bir sonuca ulaşılamamış.
Gizemli Şekiller Üzerine Arkeolojik Çalışmalar
Turgay stepleri, av bölgesi arayan Taş Çağı avcı toplayıcılarının tercih ettiği zengin topraklardı. Dimitriy Dey’in araştırmaları daha eski olan şekillerin, bu bölgede MÖ 7000-MÖ 5000 yıllarında yaşayan Mahandzhar kültürüne ait olabileceğini gösteriyor. Fakat biliminsanları, göçebe bir toplumun bu kadar büyük boyutta toprak yapıları inşa etmek için gerekecek uzun süreler boyunca aynı yerde kalma olasılığna hayret ediyor. Günümüzde yaklaşık 1 metre yüksekliğinde 12 metre uzunluğunda, ilk inşa edilddiğinde ise 3 metre yüksekliğinde olan tepeleri ve toprak setleri inşa etmek için kereste kesmek, yerleştirmek, ve göl yatağı tortularını kazmak gerekiyordu.
Winnipeg Üniversitesi’nden arkolog Persis Clarkson, figürlerin Peru ve Şili’deki jeogliflere benzediğini ve göçebeler hakkındaki fikirleri değiştirdiğini söyledi.
“Toplayıcıların bu kadar büyük boyutlu projeleri gerçekleştirmek için gereken fazla miktarda insanı bir araya getirebildiği düşüncesi, arkeologların büyük ölçekli insan organizasyonunun doğası ve zamanlamasını yeniden düşünmesine neden oldu.”
Turgay Svastikası her kolunda zigzaglar olan üç kollu bir svastikadan oluşuyor. (Görsel: Digitalglobe, NASA)
Figürlerden ikisini ziyaret eden Cambridge Üniversitesi’nden arkeolog Giedre Motuzaite Matuzeviciute, figürlerin inşası için gerçekten de büyük çabaların harcandığını söyledi. İstanbul’daki Avrupa Arkeologlar Derneği konferansında arkeologlar Andrey Logvin ve Irina Shevnina ile figürleri tanıtan Dr Matuzeviciute, bu figürleri “jeoglif” olarak adlandırmak konusunda şüpheci olduğunu çünkü jeoglifin “bir işlevi olan nesneleri değil sanatı tanımladığını” söyledi.
Şu ana kadar kazı yapılan iki tepede de, figürlerin inşası için kullanılan malzemeler dışına bir şey bulunamadı. Dimitriy Dey “Bunlar içinde eşyaların bulunduğu mezar ya da anıt mezarlar değildi, hiçbir şey bulamadık” dedi. Fakat yakınlarda, 6,000 ila 10,000 yıl öncesine tarihlenen bir Neolitik yerleşimde mızrak uçları ve başka buluntular keşfedildi.
Dr. Matuzeviciute yapı malzemeleri üzerinde optik uyarmalı lüminesans tekniği kullanarak tarihlendirme yaptı ve tepelerden birini MÖ 800 yılına tarihledi. Başka ön çalışmalar tarihi 8,000 yıl öncesine çekerken, tarihlendirmesi yapılan diğer malzemeler ise Orta Çağ’a tarihlendi.
Dimitri Dey “Bütün tepeleri kazamayız, bu ters teper. Bunun yerine Batı’daki gibi modern teknolojilere ihtiyacımız var” diyor. Dr Laporte, Peru Kültür Bakanlığı’nın örenyerlerini korumak ve haritalarını çıkarmak için yaptığına benzer şekilde, drone kullanımı seçeneğinin düşünüldüğünü söyledi. Fakat Dey, zamanın bir düşman olduğunu da hatırlatıyor. Dey, Koga Haçı adı verilen bir figürün, yerel yetkililere haber verildiği halde, yol yapım çalışmaları sırasında yok edildiğini anlatıyor.
Kaynak: The New York Times’dan aktaran Ayşe Bursalı /arkeofili.com
Yorumlar
Yorum yap