89) TÜRKÇE’DE TEKRAR VE KARŞITLIK BAKIŞIMI

Yayin Tarihi 11 Ocak, 2008 
Kategori TÜRK DÜNYASI, TÜRKÇE

TÜRKÇE’DE TEKRAR VE KARŞITLIK SİMETRİSİ

35e1079e76.gif

Türkçemiz, dış dünyadan etkilenen ve dış dünyayı anlamlandırmaya çalışan insan tarafından üretilmiş en eski dillerden biri, belki de ilkidir. Bu ifade ilk bakışta fazla iddialı bir sav gibi görünebilir. Ancak Türkçemizin iç ve dış yapısı incelendiğinde hem çok eski bir dil olduğu, hem de çok mantıklı, tutarlı olduğu görülecektir. İç yapıdan kasıt sözcüklerin içerdikleri anlam, dış yapıdan kasıt ise sözcüklerin biçimlenişi ve cümle içinde yerlerini alışlarıdır. Yani Türkçe hem öz hem de biçim olarak incelenmeye değer bir dildir.

Her dil birtakım kurallar içerir. Hiçbir dil kuralların şaşmazlığı bakımından Türkçe ile yarışamaz. Türkçemizde kural dışı yapılar son derece azdır. Türkçenin kurallarını inceleyen batılı dil bilimciler dilimizdeki kural şaşmazlığını öve öve bitiremezler. 1823-1900 yılları arasında yaşamış dil bilimci Max Müller : “Türkçe grameri okumak bile bir zevktir. Kiplerdeki hünerli tarz, bütün çekimlerde hakim olan kıyasılık, şekillerde baştan başa görülen bir saydamlık, dilde parıldayan insan zekâsının bu harika kudretini duyanları hayrete düşürmekten geri kalmaz” demiştir. Sözünü ettiği özellikler Türkçemizin dış yapısı ile ilgilidir. Ancak sözcüklerin taşıdıkları anlam incelendiğinde ayrı bir derinlik olduğunu da görmekteyiz.

Her dil bir iletişim aracı olarak seslerden yararlanır ve kulağa hitap eder. Eğer kulağa gelen sesler hoş ve dengeli (harmonik) iseler o dil estetik bir dildir. Dile ait bir tavır alınacak olursa öncelikle kulağa gelen seslere dikkat etmek gerekir. Estetik tavır, duyusal temele dayalı bir tavırdır. “Estetik tavır, bireysel varlıkla, ya da tek tek /burada ve şimdide/ bulunan var olanla ilgilidir, genel kavramsal nesnelerle değil.”, der İsmail Tunalı, ESTETİK adli kitabının 28 inci sayfasında. Bu tanımdan hareketle Türkçeyi ilk kullanan insanların (ön Türklerin) doğaya estetik bir tavırla baktıklarını söyleyebiliriz. Zira hem doğal seslerden yararlanmışlardır hem de bu seslerden yeni sözcükler türetirken dengeye ve ses uyumuna önem vermişlerdir.

Türkçe konuşan ilk insanlar tek heceden oluşan doğal seslere anlam yüklemişlerdir. Bu tek heceli sözcüklere kök sözcükler demekteyim. Kök sözcükler birincil şekillerdir. Kök sözcüklerin temel kavramları içermeleri gerekir. Bu temel kavramlar gündelik yaşamda esas olan ve gündelik yaşamın parçası olarak karşımıza çıkan burada ve şimdi ile ilgili kavramlardır.

Örneğin doğada görülen çeşitli oluşumlar (ay, su, göl..),

insan vücudu ile ilgili uzuvlar (el, kol, baş, göz…),

canlı yaratıklar (ana, ata, at, kuş, ayı…..),

eylemler (koş, al, gir, in….)

ve nesneler (ok, taş, yay, saz….) şeklinde temel kavramlardır.

Tüm bu kök sözcüklerin tek heceden oluştuklarına dikkatinizi çekerim.

Kök sözcüklere takılar ekleyerek oluşturulan yeni sözcükler ise ikincil kavramlar olarak karşımıza çıkar. Birincil kavramların kaynağı büyük çapta doğadır. Doğadaki sesleri yansıtarak pek çok kök sözcük üretilmiştir Türkçemizde.  Bu sözcüklere Ses Yansımalı sözcükler adı verilir.
Hamza Zülfikar “Türkçe’de ses yansımalı kelimeler” adlı bir kitap yayınlamıştır. (Türk Dil Kurumu Yayınları: 628) Kitabının 91 inci sayfasında şöyle der:
“Ses yansımalarında en küçük biçimler olan birincil köklerden türlü genişletmeler ve türetmelerle yeni biçimler kurulurken yapıda karmaşık olmayan, kurallara bağlı bir işleyişin varlığı görülür.”
Şu halde Türkçe eklemeli bir dildir. Tüm Asya dilleri eklemeli dillerdir. Bizim de üyesi olduğumuz dil gurubuna Altay dil gurubu denir. Ancak Asya kökenli Ural dil gurubu, Çukçi-Kamçatka dil gurubu ile Eskimo-Alauç dil gurupları da eklemeli dillerden oluşurlar. Altay dil gurubuna Türkçemiz den başka Korece, Japonca, Moğolca, Tunguz dili ile daha birçok Asya dili girer. Ancak tüm bu diller içinde ses yansımalı sözcük bakımından en zengin olanı Türkçedir.

Örneğin iki sert cisim birbirlerine çarpıştırılırsa ÇAK diye bir ses çıkar. Bu doğal sesten bakın ne tür sözcükler üretmişlerdir atalarımız:

Çakar, Çakaralmaz, Çak-çuk et, Çakıl, Çakı, Çakıldak, Çakıştır, Çakıltı, Çakmak, Çakır çukur, Çakırdaklı, Çakkadak, Çakmur, Çakırıntı…vs.

Benzer şekilde bir cismi diğerine çarptırma eyleminden ortaya TAK sesi de çıkar. Bu kök sözcükten türeyen ikincil şekillere bir göz atalım:

Takılat, Takırdat, Takırtı, Takıntı, Takır, Takla, Tak tak kolu, Takagan, Tak tuk etme, Takır tukur, Takılcak…vs.

Bir sözün bir-iki harfini değiştirip kafiyeli bir deyim üretmek hem anlam zenginliği yaratır hem de kulağa hoş gelir. Bu tür ifadeler Türkçede çoktur ve Tekrar Simetrisi içeren, kulağa hoş gelen, estetik deyimlerdir.


Örnekler:
Açık-saçık, çoluk-çocuk, kırık-çıkık, tek-tük, sere-serpe, karış-kuruş, yorgun-argın, akça-pakça, takır-tukur, peş-peşe, ard-arda…vs. Her bir deyim sözcüklerin basit anlamından öteye daha derin ve geniş anlamlar içerirler. Birinci örnekte “Açık-saçık bir kıyafet” dediğimizde kıyafetin hem açık hem de dağınık, düzensiz ve göze hoş gelmeyen anlamlarını da ifade etmiş oluruz. Keza “çoluk-çocuğa karıştı” dediğimizde ‘çocuklarıyla tüm vaktini harcıyor, başka iş yapmaya vakit bulamıyor’ düşüncesini de ifade etmiş oluruz.

Bir de zıt anlamlı sözcükleri tekrarlayarak Karşıtlık Simetrisi denebilecek deyimlerle anlam zenginliği üretilir.

Örnekler: Dosta-düşmana, er-geç, giren-çıkan, olur-olmaz, irili-ufaklı, gide-gele, aşağı-yukarı, bata-çıka, eninde-sonunda, inişli-çıkışlı, sağa-sola…vs. Burada ikinci sözcük birinci sözcüğün zıt anlamlısıdır. İki zıt anlamlı sözcükten yepyeni ve her bir sözcükten daha derin bir anlam üretmiş oluyoruz…

DOÇ. DR. HALUK BERKMEN

Paylaş:

Yorumlar

“89) TÜRKÇE’DE TEKRAR VE KARŞITLIK BAKIŞIMI” yazisina 4 Yorum yapilmis

  1. TÃœRKÇE’DE TEKRAR VE KARÅžITLIK SÄ°METRÄ°SÄ° : FikirYolu.com yorum tarihi 11 Ocak, 2008 16:51
  2. AYTEN ERİŞ yorum tarihi 11 Ocak, 2008 23:54

    TÜRKÇEMİZ BİZİM ZAMANIMIZDA 2 DERS SAYILIRDI VE DAHA GÜZEL ÖĞRENİRDİK AMA SONRA NEDENSE TEK DERS SAYILMAYA BAŞLANDI VE DÜŞÜŞ BAŞLADI BU DUŞÜŞ BİLGİSAYARLA DAHA DA KÖTÜLEŞİYOR ÇÜNKİ KELİMELER KISALTILIYOR BİR TAKIM RESİMLERLE YAZIŞILIYOR. HAL BÖYLE İKEN, SİZLERİN ÇALIŞMASI ÇOK GÜZEL. YAZAN ELLERE, SÖYLEYEN DİLLERE TEŞEKKÜRLER.

  3. hasan akgün yorum tarihi 14 Ocak, 2008 10:27

    yorumlarımız yarumunuz yayınlanmıştı diye red ediliyor
    neler oluyor

  4. esraünal yorum tarihi 3 Eylül, 2008 22:09

    Türkce dili tabiki güzel bir dildir.sonucta modern bir alfabe kullanılır.Fakat türkceyi veya baska bir dili iyi kullanabilmek icin türkcenin dilbigisini veya ezber egitimi kadar anlamsız öğreti yerine kalıcı ve anlamlı olan klasikleri okutarak,bireylere okuma alıskanlıgını kazandırarak düsünen ve kendiliginden gelişen tek tip insanlar yerine kişilikli farklı düsünen insanlar yetistirilmeli.yeni türkce diyede anlamsız uydurma kelimeler,zorla kelime türetmelerden vazgecilmelidir.

Yorum yap