274) Yağmalanan Türk Kültürü

Yayin Tarihi 9 Aralık, 2014 
Kategori KÜLTÜREL

Yağmalanan Türk Kültürü

image001

Kendisini her zaman örnek aldığım ve talebesi olmaktan gurur duyduğum Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’in şöyle bir sözü vardır: “Türkçe ve Türk kültürü yağmaya uğramış bir mal gibidir. Elinde delil olsun, olmasın herkes ondan bir parça kopartıp kendi kültürüne mal ediyor”.

Evet, bugün tarihimize ve kültürümüze sahip çıkmadığımızdan dolayı bize ait ne varsa başkaları araştırıyor ve adeta sağ kulaklarını sol elleriyle göstererek, bunların farklı milletlerin olduğunu ispatlamaya çalışıyorlar, bizde aval aval onları seyredip, hayranlık duyuyoruz.

Bunun en son örneğiyle 2011 yılı ağustos ayının sonlarında Moğolistan’da Hun Devletinin kuruluşunun 2220. yılı münasebetiyle düzenlenen sempozyuma gittiğimde gördüm. Ne ilginçtir ki elin Moğol’u özbe öz Türk Devleti olan Hunları kendinin bir parçası şeklinde benimsiyor, onları kendi devletlerinin ve ülkelerinin teşekkül devresinin başlangıcı olarak alıyor ve bu siyasi yapının kuruluşunu büyük törenlerle kutluyor. Biz de ise, bırakın devlet düzeyinde göstermelik merasimleri, Türk üniversitelerinin hiçbirinde ilmi düzeyde buna yönelik bir faaliyette bulunulmaması son derece şaşırtıcıdır.

Hâlbuki ne olmadık günlerin anısına eğlenceler, konferanslar, sempozyumlar, paneller tertipleyen Türkiye Cumhuriyeti, nedense kendi köklerine ve benliğine dair konuları bir türlü gündeme getirip, ciddi bir biçimde ele almayıp, bunları halka mâl etme yoluna gitmiyor. Milli birlik ve beraberliğin tesisi ile milli kimliğin ve ortaklığın teşekkülünde bunlar önemli noktalardır. İşte ben Moğolistan’da bu önemli konuya şahit oldum. Cumhurbaşkanından, en cahil köylüsüne kadar bu sene (2011) Moğollar, Hun Devletinin kuruluşunun 2220. yılını kutlamaktalar ve bunu en üst devlet düzeyine çıkararak, bütün yabancı ülke temsilcilerinin de katılımıyla hadiseyi resmileştirmekteler. Eminim bu törenlere katılan birçok ülkenin yetkilisi şimdi Hunları Moğol olarak görüyorlar.

Esasen bizim burada üzerinde durmak istediğimiz bir başka konu var. Bilindiği gibi Türklerin tarihi ve kültürünün temelleri Moğolistan’a dayanmaktadır. Tarihi yurdumuz olan Ötüken, bugün Moğolistan diye anılmakta ve bütün eski Türk devletleri 10. asra kadar bu coğrafyada kurulmuştur. Hun, Kök Türk, Uygur ve Kırgızların merkezini Moğolistan meydana getirdiğinden, şimdilerde özellikle Moğolistan’da rastlanan tarihi eserlerde Türklere aittir. Günümüzde dahi hala göçebe olan Moğolların bu topraklarda adeta dikili taşı yoktur. Moğolistan’ın neresini kazarsanız kazın, Türk eseri çıkar. Her şeyden evvel Türk tarihinin ve kültürünün ilk yazılı abideleri bu topraklardadır.

Bu yazıtların bulunduğu bölgelerde kazıların yapılması, korumaya alınması, kopyalarının hazırlanması ve anıt mezarlıkları birebir ölçülerde tekrar inşa etmeye yönelik olarak, 1992 yılında şahsımızın başkanlık yaptığı bir ilim heyetiyle Moğolistan ve Çevre Ülkelerdeki Türk Eserlerinin Korunmaya Alınması, Kazı ve Restorasyon Çalışmaları hususunda bir proje hazırlanmış ve bu konuyla ilgilenenlerin bileceği üzere 2001 ve 2003 senelerindeki kazılarda Türk tarihinin en kıymetli hazinelerinden sayılabilecek Bilge Kağan’ın özel eşyaları ve Kök Türk dönemine ait resimli bir kiremit ortaya çıkarılmıştı.

2001 yılında abidelerinde bulunduğu tarihi başkentimiz ki hem Hun, hem Kök Türk, hem de Uygurlara ordugâhtık yapmış Karabalgasun harabelerinde de çalışmaların gerektiğine dair raporumuzu ve bir projeyi dönemin TİKA (Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı) idaresine teslim etmiştik. Buna bir cevap gelmediği gibi 2004 senesinde bölgede Türkiye’nin yaptığı kazı ve koruma faaliyetleri de lüzumsuz görülerek, çalışmalara son verildi. Fakat ne acıdır ki, daha sonra Moğollar bizim araştırma yapmaya yanaşmadığımız tarihi payitahtımız Karabalgasun’un kazılarını Almanlara verdiler ve onlarla birlikte Orkun Vadisinde çalışıyorlar.

Sekiz sene sonra gitme fırsatı bulduğum Moğolistan’da bu sempozyumda, ve de havalide gördüklerim beni hem sevindirirken, hem de üzdü. Sevindirdi çünkü Karabalgasun kazılarında açılan kurganlarda öyle muhteşem şeyler çıkmaktaki insan hayrete düşmektedir. Eminim bunlar Türk tarihine ve kültürüne pek çok katkı yapacaktır. Duvarları minyatürlerle süslü mezarlar bir yana, kuzeydeki Bulgan kazılarında Çin imparatoru Shih Huang’ın kabrinde bulunan toprak askerlerin benzeri biçimde, Türk hakanının mezarında rastlanan askerler, kap-kacaklar harikulade şeyler. Üzüldüğüm nokta ise, burayı biz Türkler değil de, yabancıların kazıyor olması.

İnsanlık adına Filistin’e, Somali’ye, Libya’ya, Mısır’a milyonlarca dolar yardımda bulunan Türkiye, maalesef Moğolistan’da harcırah bile almadan çalışacak Türk hocaların uçak biletlerini dahi fuzuli masraf olarak görmektedir. İşte o yüzdenKarabalgasun’da, bir Türk şehrinde Türkler değil, hiç alâkasız bir milletin ilim adamları define arar gibi kazılar yapmaktadır.

Herhalde Mustafa Kemal Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” derken yanlış söylemiş.

Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ

http://www.genelturktarihi.net/

 

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap