709) “Boykot İşe Yaramaz” Diyenlere Tarihimizden Bir Örnek
Yayin Tarihi 24 Temmuz, 2014
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ
“Boykot İşe Yaramaz”
Diyenlere Tarihimizden Bir Örnek
Yüz yıl önce İrlanda’da Lord’lara karşı halkın hareketi sonucunda dönemin Lordu Charles Boycott’ın soy ismi ile terim olarak anılmaya başlanan boykot; günümüzde dünyanın her tarafına yayılan bir karşı duruş şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu oluşum üzerinden boykot terimini James C. Scott çok güzel ve yerinde tespitle “zayıfın silahı- weapon of the weak” diye nitelendirmiştir. Boykot, genellikle haksız olana karşı gücü yetmeyenlerin kullandığı bir silah olarak karşımıza çıkmıştır.
Yeryüzü üzerinde en büyük güç, halk gücüdür. Demokratik olarak seçimle yapılan işlemin bir benzerini, ekonomik boyutta boykot ile yapmak bir anlamda mümkündür. Gelişmiş, eğitimli ve zeki insanlardan oluşan bir halk; bireysel ve toplumsal gücünün farkındadır; hiç bir zaman boykotu yabana atmaz; gerektiği yerde kullanır. Bu yüzden “Sadece benim boykot etmemle ne çözülür ki?” demek, basite kaçmak ve boykotu anlamamak demektir.
Son dönemde İslam Coğrafyası’nda yaşanan insanlık dışı olaylar neticesinde, bu yaşananların sorumlusu olan devletlere ciddi anlamda yardımlarda bulunan birçok uluslararası firmanın ürünleri için boykot çağrısı yapıldı, yapılmaya da devam ediyor. Bu boykot çabaları ilk defa olan bir şey de değil. Ekmek ve su kadar çok kullanılan bu ürünlerin çoğu, bazılarımız için vazgeçilmez ürünler. Küreselleşen dünyada hükümetlerin boykot yapması ilerisi için birçok sakınca teşkil eder; mesela diğer boykot konusuyla alakası olmayan firmaların ülkeye olan güveni kaybolabilir. Fakat iktisadın en basit temellerinden biri olan “Talep/Arz” denklemine uygun şekilde talep oluşturulmazsa, arz yani o ürünlerin ülkemize gelmesi/üretilmesi “kendiliğinden” geçici ya da kalıcı olarak engellenir ve boykot başarılı olur. Yani “benim yapmamla bir şey olmaz” demek, tamamen yanlış bir düşünce şeklidir. Boykotun başladığı yer, bireydir. Bireysel olarak herkes kendine düşeni yaparsa, zamanla verilmek istenen mesaj kırıp dökmeden, tamamen insaniyet kavramı içerisinde gerçekleşecek ve birçok sorun ortadan kalkacaktır. Boykot yaparken kişinin hem kendi hem de çevresindeki insanları yönlendirme şansı olduğundan; zincirleme olarak büyük başarı elde edilebilir. Bunun en güzel örneğinin kendi tarihimizde olduğunu söylesek inanır mısınız? Evet; modern tarihin en büyük boykotunu “hasta” olarak tabir edilen ve toprakları birçok devlet tarafından paylaşılmış, savaşlarla boğuşan Osmanlı İmparatorluğu halkı gerçekleştirmiştir.
Zor günler geçiren Osmanlı Devleti’ne II. Meşrutiyet, sonuçları itibariyle ağır bir şekilde gelmişti: Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Bosna-Hersek’i ilhakı, Bulgaristan’ın özgürlüğünü ilan etmesi ve Yunanlıların da Girit’i ilhakı gibi ağır haberler Meşrutiyet ilanıyla peş peşe gelmişti. Osmanlı’yı neredeyse ‘yok’ sayan bu hareketler, 93 harbinin acı tecrübesi ile adeta boğazı sıkılan, askeri açıdan zayıf düşen bir ülke için kabul edilemez bir durumdu ve ellerinde bir tek seçenek kalmıştı: boykot.
İttihatçı olan Tanin gazetesinin katkılarıyla, Osmanlı topraklarının her tarafında Bosna’nın ilhak haberinin geldiği 5 Ekim 1908’den yaklaşık 3 gün sonra yani 8 Ekim’de büyük bir boykot başlar. Avusturya mallarına karşı başlayan boykot halkın protesto gösterileriyle daha ciddi bir hal alır.
Halk sadece alışveriş yaparken Avusturya malı almamakla yetinmeyip, Avusturyalı tüccarlar ile irtibat bile kurmuyordu. Avusturya gemilerinin malları ise sahillerde gemilerde kalıyor; zira işçiler bu mallara elini dahi sürmüyordu. Avusturya ile herhangi bir ticari bağı olan kişi ve kurumlar da teşhir edilerek boykotun istikrarlı bir şekilde yapılması sağlanıyordu. Tam anlamıyla boykot gerçekleştiriliyordu. Boykot yapan kesim arasında her kesimden insanlar olsa da, Osmanlı tebaasından olan bazı Rumlar, Avusturyalılar ile ticari ilişkileri sürdürerek boykotu delmeye çalıştılar, ama halkın büyük çoğunluğu istikrarlı bir şekilde boykota devam etti. Yaklaşık 5 ay süren boykot Avusturya’nın ‘taviz vermeye hazırız’ demesiyle amacına ulaşmıştı. Bir süre daha devam eden boykotlar, Avusturya’nın ilhak ettiği yerler karşılığında 2,5 milyon altın tazminat ödemesiyle son buldu. Boykot, başarılı olmuştu.
Kaybedilen toprakların neden kaybedildiği konusunda tarihçiler daha doğru bilgiler verecektir. Fakat boykot yaparken asıl amaçlardan biri; mesaj vermek ve sorunu ortadan barışçıl yollardan çözmektir. Boykotun amacını saptırmamak gereklidir; bazıları devletin topyekûn olarak kurum ve kuruluşları kapatmasını önermekle, ekonomik toplumun işleyişine ters önerilerde bulunmaktadır. Boykot; tamamen kurtuluş değil, karşı tarafı aynı pozisyona çekip istediğini alma meselesidir. Bu yüzden boykotun; ekonomik dengeleri bozmadan, ikame ürünlere yönelerek doğru bir şekilde yapılandırılması gerekmektedir. Ülkemiz tarihinde birçok kez boykot yapılmış fakat istenen başarı elde edilememiştir. Boykotun en önemli yararı olan yerli malı kullanımına bile katkı yeterince sağlanamamıştır. Bunun birçok sebebi olabilir ama boykotun başarılı olması için en önemli şart; bireylerin kitlesel bir şekilde katılımını -tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi- sağlamaktır. Yani boykotun başarısı, boykota inanan ve boykot yapmak isteyen kişi de; belki de bu mesajı okuyan ‘size’ bağlıdır…
Hakan KARA
Karadeniz Teknik Üniversitesi, Maliye Bölümü.
Kaynaklar:
Çetinkaya, Y. Doğan, 1908 Osmanlı Boykotu Bir Toplumsal Hareketin Analizi, İstanbul, 2004.
Aslan, Taner, “II. Meşrutiyet Dönemi İşçi Hareketleri ve Bu Hareketlerin Meydana Getirdiği Sorunlar Üzerine Bir Deneme”, Osmanlı Tarihi Araştırmaları Merkezi Dergisi, XXV, 2009.
http://akademikperspektif.com/
Yorumlar
“709) “Boykot İşe Yaramaz” Diyenlere Tarihimizden Bir Örnek” yazisina 1 Yorum yapilmis
Yorum yap
Biz İsrail mallarına karşı boykot uygulayamıyoruz. Ancak, İsrail’de Türk mallarına karşı boykot uygulanmaktadır. Yahudiler, hiçbir Türk malını almıyorlar.