707) Sıra Türkiye’de!
Yayin Tarihi 17 Temmuz, 2014
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ
Sıra Türkiye’de!
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), Musul ve Tikrit’in ardından, nüfusunun çoğu Türkmen olan Telafer şehrini de ele geçirdi. Türkmenler, canlarını kurtarmak için 50 derece sıcağın altında yollara düştü. 200 bin Türkmen yerinden yurdundan oldu. Bu arada Türkmenler, çölde mahsur, sıcak, açlık ve susuzlukla baş etmeye çalışıyorlar. Bir oldu bitti ile Türkmen şehri Kerkük’ün ve Türkmen Kenti Tuzhurmatu’nun da Peşmerge tarafından işgal edilmesine de Ankara’dan hiçbir tepki gelmemesi, Türkmenlerin yalnız ve sahipsiz kaldığının açık bir göstergesidir. Daha sonra Peşmergeler, Kerkük ve Bayhasan petrol kuyularını, ayrıca Hurmala Boru Hattı‘nın kontrolünü ele geçirdi.
Kürtler, Kerkük’teki iki petrol sahasının ele geçirilmesinin ardından çıkarılan petrolün merkezi hükümetten bağımsız olarak Kerkük petrolünün de Türkiye üzerinden uluslararası piyasaya ihraç etmek istiyorlar. Barzani yönetimi Sözcüsü Sefin Dizayi’nin, ” petrol ihracını yıl sonuna kadar 120 bin varilden 400 bin varile çıkarmayı hedeflediklerini ve Türkiye’nin de buna göre hazırlık yapmasını istedik” dedi.
Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Irak uzmanı Ali Semin de bu yöndeki hedef beyanlarının başından beri Kerkük petrolünü de dahil edilerek yapıldığını, Kürtlerin statüsü henüz belirlenmemiş (bölge hala Irak’ın bir parçasıdır, ayrıca Kürtler’in egemen bir devleti yok) Kerkük’ün petrolünü satmasının Irak anayasasının ihlali olacağını belirtmişti. Semin, “Bu durumda Türkmenler de Araplar da susmaz ve Türkiye de zor durumda bırakılmış olur” dedi.
Türkiye, Irak merkezi Hükümeti’ni devre dışı bırakarak Barzani yönetimi ile yaptığı gizli petrol anlaşmalar, bir anlamda Türkiye, Irak‘ın egemenliğini ihlal ediyor.
IŞİD Irak’ta birden bire harekete geçti. İsrail, AKP ve Barzani üçlüsü de aynı anda “Kürdistan’ın kurulma vaktinin geldiğini” haykırmaya başladılar. Irak Türkleri için artık çok daha kötü günler başlıyor. Türkmenler, IŞİD ve Peşmerge’nin insafına terk edildi. Anlaşılan Irak Türklerinin çilesi ne yazık ki hiç bitmeyecek.
ABD bölgeye demokrasi getirecekti, insan haklarını koruyacaktı, hani nerede? İdare eski tas eski hamam; Öyle ki, Kürtler tek başına ve anayasaya aykırı olarak Türkiye üzerinden dünyaya (özellikle İsrail’e) Irak’ın petrolünü satıyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti de, bu husus için ikna edilmiş, karşılığında bir miktar petrolle avutulmuştur. Türkmen ne kimsenin derdinde ne de umurundadır. Altta kalanın canı çıkıyor. Mağdur ve mazlum Türkmenlerden başka altta kalan da yok; tapuları yakılmış, toprakları ellerinden alınmış, insanları göçe zorlanmış ve yerinden yurdundan sürgün edilmiş, gelen vuruyor, giden vuruyor! Ey petrol sen nelere kadirsin?
Türk çoğunluklu bölgeleri Kürtleştirmeye çalışan ve bağımsız bir Kürt devleti amacından vazgeçmeyen Kürtlerin egemenlik alanında kalması hâlinde, Irak Türkleri’nin canı, malı, varlığı, kimliği, kültürü, dili ve güvenliğinin tehlikeye atıldığını belirtmeye gerek dahi yoktur. Bin yıllık Türk şehri Kerkük’ü, “Kürt şehri” yapmaya çalışıyorlar ve uyduruk Kürt devletinin başşehri ilân etmeye hazırlanıyorlar. Ne acı değil mi?
Hedef Toprak ve Bir Kürt Devleti kurmak
Mesut Barzani: “Artık, bizim şimdiye kadar bildiğimizden, daha farklı bir Irak’ta yaşıyoruz. Irak’ta son yaşananlar, Kürt halkının kendi geleceğini belirleme fırsatını kaçırmaması gerektiğini ortaya koydu. Bağımsızlık hakkımız geri adım atmayacağız.” dedi.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’de; Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulması ihtimalinin devlet erkini eskiden olduğu gibi rahatsız etmediğini ve bazı şeylerin değiştiğini belirterek “Eskiden bağımsız bir Kürt devleti mevzuu Türkiye için savaş nedeni sayılıyordu. Hatta Kürdistan kelimesi bile insanları sinirli ve agresif yapmaya yeterliydi. Ama onların adı Kürdistan ve bunun kabul edilmesi gerekli. Eğer Irak bölünürse ki bu kaçınılmaz görünüyor; onlar bizim kardeşimizdir”demişti. AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu gibi Mesut Barzani’yi teyit ediyor ve açık açık uyduruk Kürt devletinin kurulmasına ışık yakıyor. Bu sözde devlet kurulursa, Türkiye’yi bölünme ve parçalanmanın eşiğine getirmeyecek mi?
Kısa bir süre önce Suriye’nin kuzeyinde yer alan Kürtler arasında Rojava olarak adlandırılan bölgede ikinci özerk yönetim ilan edildi. Kürtler, üç kanton (Cizre, Kobani ve Afrin) halinde özerk yönetimler tesis ettiler. Özerk Yönetim Yasama Meclisi, bölgeyi yönetecek “Toplumsal Sözleşme”si de (Anayasa’sı) kabul edildi.
Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü bozuluyor, Türkiye’de toprak bütünlüğü bozulmayacak diyenler var, öyle mi? Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik tehditleri bertaraf etmeden ve önlem almadan Türkiye’nin toprak bütünlüğün bozulmayacağının garantisini kim verebilir?
Irak’taki senaryonun aynısı Türkiye’de sahneye konuluyor
Kürt grupları, Kürt ırkını yücelten politikaları, Kürtlerin kendi etnik hedefleri için tehdit oluşturduğunu düşündükleri herkesle kavga etmeye hazır, fanatik ve ırkçı bir kuşağın ortaya çıkmasını teşvik eden, yanlış, uydurma ve sahte tarihi ve coğrafi bilgilere dayalı ders programları hazırladılar. Kürtler, tarihte hiçbir zaman bağımsız bir devlet olamamış, daima, o çevreye hâkim devletlerin yönetiminde kalmışlar, her dönemde bağımsız olmak için çeşitli güçlerin tahrik ve teşvikleri ile başkaldırmışlardır. Kürt grupları sözde toprakları başkaları tarafından işgal edilip bir mazlumiyet ve mağduriyet duygusu yaratmaya çalışıyorlar, başta petrol zengini Türkmen şehri Kerkük olmak üzere Kürt bölgesinin içinde olduğunu. Farklı bir görüş ortaya koyan tarihi ve akademik kaynaklara rağmen, onlar geniş Irak toprakları üzerinde sözde Kürt devletini (ikinci İsrail’i) inşa etmelerinin tarihi hakları olduğuna iddia etmeye başladılar.
Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra ortaya çıkan otorite boşluğu pek çok grup tarafından fırsat bilinmiş, özellikle Kürt gruplar bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışan kesimlerden biri olmuştur, otoritenin sarsılması (Merkezi Hükümetin zayıflığı) ve işgal, Kürtler tarafından tarihi bir şans olarak algılanmıştır. Bu bağlamda ABD, İngiltere ve İsrail’in desteği ile Kürtler, bölgelerini genişletmek için de yeni topraklara göz dikmiştir.
Irak Hükümeti, 11 Mart 1970 yılında Kürtlere istedikleri özerkliği tanımış.1970′li yıllardan bu yana özerkliğe sahip olan Kürtlerin siyasi beklentileri gelişerek, 2003’den sonra yerini federasyona bırakmıştır. Irak’ın işgalinde, işgalcilere öncülük ve savaş süresince ABD, İngiltere ve İsrail ile işbirliği yapan Kürtler federasyonu da elde etmişlerdi. Dış güçlerin desteği ile Kürtler, Irak’ın yeniden yapılandırılması sürecinde belirleyici güçlerden biri haline gelmiş. Bölgesinde merkezden bağımsız olmuş, fiili egemenliklerini devam ettirmiş, kurulan hükümetlerde önemli konumlar kazanmış ve Irak’ın iç ve dış politikasında etkili olmuştur. Kürtler, ABD, İngiltere ve İsrail’in desteği ile kendi büyüklükleriyle orantısız olarak Irak devletinde çok sayıda önemli görevi ele geçirdiler. Bugün Iraklı Kürtler, Irak’tan toprak talep ediyor ve petrol zengini Türkmen şehri Kerkük’ü de sınırları içine katmak ve hayal ettikleri Kürt devletini (İkinci İsrail’i) kurmak istiyorlar. Sonraki hedef ise Türkiye, İran, Suriye, Azerbaycan (Nahçivan) ve Ermenistan’dan da toprak talebinde bulunmak. Kürtlerin senaryosu bu ülkelerde de sahneye konulmuştur; kimlik tanıma, anadilde eğitim, özerklik veya federasyon ve son hedef ise Kürt devleti (ikinci İsrail’i) kurmaktır. Irak’ta bu senaryo 50 sene önce sahneye konulmuştu, Irak’ın durumu ortada! Bugün Irak‘ın toprak bütünlüğü tehlikede ve Irak parçalanmak üzeredir. Şimdi ise aynı senaryo (kimlik tanıma, anadilde eğitim, özerklik veya federasyon) Türkiye’de sahneye konuldu, yani cehennemin kapısı Türkiye’ye de açıldı! Sıra Türkiye’de!
Irak’ta gelişecek ayrılıkçı bir Kürt hareketinin, hele bir Kürt devletinin bölge ülkelerinin toprak bütünlüğünü (Türkiye, İran, Suriye, Azerbaycan (Nahçivan) ve Ermenistan’i) etkilemeyeceğini düşünmek mümkün müdür? Zaten düşünmemek saflık olur!
Kürtlerin hayal ettikleri Irak, Türkiye, İran, Suriye, Azerbaycan (Nahçivan) ve Ermenistan topraklarında sözde Kürt devletinin (ikinci İsrail’in) sınırları: İskenderun Körfezi’nin batısından başlayan sınır, Amanos’un doğu ucu ve Toros Dağı’nın otlakları boyunca kuzeydoğu yönünde, Kahramanmaraş ve Malatya’nın yanından geçerek Fırat Nehri’nin batı kıyısı boyunca kıvrılır. Kuzeye doğru ilerler ve Tunceli yaylalarını içine alarak Karasu’nun (Fırat Nehri’nin batısı) oluşturduğu halka boyunca doğuya döner. Buradan Karasu’nun yukarı kısımları boyunca, Erzurum’un içinden geçerek genişler. Bu noktada Kars ilinin bazı bölümlerini içine alarak kuzey-kuzeydoğu yönüne kayar, Türkiye sınırlarını geçerek Ermenistan’daki Alagöz Dağı boyunca ilerler. Nahçivan’ı içine alacak biçimde keskin bir dönüşle Erivan’ın güneyine yönelir, Koy’un doğusundan geçerek Salamas, Urmiye ve Uşnu’yu içine alacak biçimde Urmiye Gölü’nün batı kıyıları boyunca ilerler. Urmiye Gölü’nün güneyinden küçük bir açıyla doğuya yönelir; Miyandup ve Bicar’ın etrafını dolanır. Uzun Kızıl Nehir’in yukarı kısmını keserek Kangavar’a değin gider. Buradan güneybatıya doğru büyük bir yay çizerek Kirmanşah’ı içine alır ve Luristan’ın kuzey sınırındaki Maniş Kuh’ta sonlanır.
Bu noktadan sonra, hilalin iç kenarını oluşturacak şekilde kuzeybatı yönünde ilerler, Hanakin’de İran-Irak sınırının yakınından geçerek Zohab ve Mahidaş ovalarını içine alır. Kızlarbat yakınlarında Diyala Nehri’ni geçerek kuzey-kuzeybatıya yönelir. Kifri ve Kerkük yakınlarından geçerek Altun Köprü’de Küçük Zap’ı keser. Buradan batıya dönerek Karakoç Dağı’nı ve Erbil Yaylası’nı içine alır. Eski Kelek’te Büyük Zap’ı geçerek Musul ve Duhok’a değin Maglup Dağı’nın güney ucunu takip eder ve simayl’e ulaşır. Ardından Dicle’yi kesip önce güneye sonra kuzeye yönelerek Habur yakınlarından geçer ve Sincar Dağı’nı içine alır. Daha sonra batıya yönelerek Yukarı Cezire’nin kuzeyinden geçer. Oradan Tur Abdin ve Karacadağ’ın güney yamacını izler, Türkiye-Suriye sınırı boyunca batıya doğru ilerleyerek Kamışlı, Mardin, Şanlıurfa ve Kilis yakınlarından geçer ve İskenderun Körfezi’nin batısında son bulur. Kürtler, Sözde Türkiye’nin doğusu (Kuzey Kürdistan), Irak’ın kuzeyi (Güney Kürdistan), İran’ın kuzey batısı (Doğu Kürdistan) ve Suriye’nin kuzeyine (Batı Kürdistan) diye gönderme yapıyorlar.
Kürt grupları, elden ele ve internet sitelerinde dolaşan sözde Kürdistan haritasını dünyaya açıkça ilan ediyorlar. Sözde Kürdistan’ın resmi sınırları olarak gösteriliyor. Türkiye (Türkiye’nin 27 ili ), Suriye, İran, Azerbaycan (Nahçivan), Ermenistan ve Irak’ın toprakları da bu haritanın içinde yer alıyor. Bu haritada Türkiye topraklarını da içine alan 27 il şunlardır; Muş, Van, Adıyaman, Bitlis, Bingöl, Malatya, Hakkari, Mardin, Erzincan, Kars, Siirt, Şanlıurfa, Tunceli, Mersin, Hatay, Kahramanmaraş, Ağrı, Elazığ, Şırnak, Batman, Iğdır, Osmaniye, Kilis, Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep ve Sivas.
Irak gibi tarihi olan bir ülke etnik ve dini esaslara göre bölünürse Türkiye neden bundan muaf olsun. Aynısı İran, Suriye, Suudi Arabistan, Yemen ve Ürdün’de de bölünme olur. Pandora’nın kutusu sadece Irak’ta değil, Türkiye dahil bütün bölgede açılacak. Vatansever Türkler durumu doğru analiz etmelidir! Aksi takdirde Türkiye’de bölünür ve parçalanır. Büyük Ortadoğu Projesi adım adım uygulanıyor, Türkiye’ye bir şey olmaz demeyin!
Ali Kerküklü
(Irak’a Özgürlük Operasyonu ve Kerkük Kitabının Yazarı)
Yorumlar
“707) Sıra Türkiye’de!” yazisina 1 Yorum yapilmis
Yorum yap
ya siz harbi mal mısınız. oraları peşmerge eli ile kontrol altına alıp daha sonra türkiyeye bağlanmak için ıraktan bağımsızlık ilan edileceğini hala kafanız almıyor mu. ayrılıkçılık kuzey ırakta, güney doğuda olduğunu sandığınız kadar yok. aksine birleşme isteği var. tabi sen ingilize çalışırsan bunu türkiye bölünüyor diye okutursun. tabi yiyen aptal da bulursun…