238) TÜRKLER VE FELSEFE: TÜRK-İSLAM FELSEFESİ
Yayin Tarihi 14 Aralık, 2013
Kategori KÜLTÜREL
Türkler ve Felsefe: Türk-İslam Felsefesi
Her eser belli bir amacın mahsûlüdür. Bu kitabın amacı, Türk – İslâm Felsefesine dâir objektif gerekçeleri ortaya koymak ve millî felsefemize reva görülen bir haksızlığı dile getirmektir.
Çeyrek asırdan beri, entellektüel çevrelerin zihinlerinde yer etmiş olan Türk – İslâm Felsefesi, 1970 yılından beri İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde bir kürsü (:anabilim dalı) olarak faaliyet göstermektedir. Ne var ki bu araştırma sahası, bir yandan mîllî şuurunu azçok kaybetmiş olan kimselerin, diğer yandan da İslâmî görüşten başka alternatif tanımayanların açık veya kapalı muhalefetine mâruz kalmıştır: Sâdece Avrupalı filozofların (—ve özellikle bunlar arasında ateist ve materialist’lerin) hayranı oldukları için Türk – İslâm Felsefesi’ni inkâra yeltenenlerin tavrı, hiç şüphesiz ki tefekkür hayatına tahammülü olmayan ve bu sebeple «îslâmda felsefe yoktur» diyen kimselerin tavır ve telâkkisinden daha az elem verici değildir.Çünki her iki görüşte de millî felsefe’miz inkâr ediliyor. Oysa «millî felsefe» öylesine aktüel ve çağdaş bir olaydır ki, özellikle yirminci asırda Avrupalılar millî felsefe (mal. Fransız felsefesi, İngiliz felsefesi, Amerikan felsefesi, Alman felsefesi vs.) sahasında kemmiyet ve keyf iyet bakımından göz dolduracak eserler yayınlamışlardır. Millî felsefemiz olan Türk-İslâm Felsefesi de böyle bir çağdaş zihniyetin eseri sayılmalıdır.
Nasıl ki san’at, târih ve kültürümüzde İslâmiyet’in izleri varsa, Türk filozofları üzerinde de aynı izler mevcuttur. Zâten bu sayededir ki yüce milletimiz, bugün kabul edildiği mânâda felsefe yapabilmiştir. Bu sebepledir ki Türk san’atı, Türk tarihi ve Türk dili paralelindeTürk Felsefesi de elbette olacaktır ve olmalıdır: Bu gerçeği inkâr etmeğe yeltenmek, güneşi balçıkla sıvamağa kalkışmaktan farklı değildir.
Herkes kabûl eder ki şahsî fikirler, (—ki felsefe bunun mahsûlüdür—) şahsiyetli milletlerden sâdır olur. Türk milletinin hâiz olduğu yüksek karakter ve şahsiyet, milletimize muhâlif olan Avrupalı müşâhitlerin eserlerinde dahi bulunmaktadır ve bunlar, ilerki sayfalarda zikredilecektir.
Ne mutlu Türküm diyene vecizesini samimiyetle benimsetebildiğimiz Türk gençliği sâyesindedir ki millî bir felsefemiz olabilecektir. Bu satırların yazarının sarsılmayan inanç ve temennisi budur.
Prof. Dr. Nihat KEKLİK
Yorumlar
Yorum yap