3) İZMİR ÇAKA BEYLİĞİ
Yayin Tarihi 9 Aralık, 2013
Kategori ANADOLU BEYLİKLERİ VE ATABEYLİKLER
İzmir Beyliği (Çaka Beyliği)
Alpaslan, Anadolu’yu fethettikten sonra, birçok Türkmen beyleri iç Anadolu’ya doğru fetihlerine devam ettiler. Bunlardan Afşin, Orta Anadolu’da, Kutulmuş oğlu Süleyman Bey de İznik taraflarında savaşırken yine bir Türkmen Beyi olan Çaka Bey de İzmir ve yöresini fethederek burada bir Türk Beyliği kurmuştu.
Çaka Bey, İzmir Beyliği(1081-1097)’nin kurucusudur. İzmir Beyliği’nin Türk tarihindeki önemi, bu beyliğin kurucusu Çaka Beyin ilk Türk Derya Kaptanı oluşundan, bir donanma meydana getirerek Ege Denizi’nde hâkimiyet kurmasından ileri gelir.
Çaka Bey, Oğuzların Çavuldur boyundan idi. Anadolu’nun fethi sırasında, Danişmend Gazi’nin kumandanlarından biri olarak Malatya dolaylarında başarılı çalışmalar gösterdi.
Fakat katıldığı akınlardan birinde Bizans Kumandanı Aleksandros’a esir düştü ve İstanbul’a götürüldü. Burada, üstün yetenekleriyle imparatorun dikkatini çekti ve saraya alındı. Soyluluk unvanı ile bazı imtiyazlar da elde etti. Yunanca öğrendi. Ayrıca Bizans’ın güçlü ve zayıf taraflarını öğrenmiş oldu.
1081 yılında Bizans tahtına I. Aleksios Komnenos çıkınca saraydan uzaklaştırıldı. Kutulmuşoğlu Süleyman Şah ile Bizans arasındaki anlaşmaya göre Türklere bırakılan İzmir bölgesine gitti. Bizans’taki kargaşalıktan yararlanarak beyliğini ilân etti.
Türk tarihlerinin adından pek az bahsettiği Çaka Bey’in maceralarını, Bizans İmparatoru Aleksi Komnen’in kızı Anna’nın yazdığı bir eserden öğrenmekteyiz.
Çaka Bey, Anadolu’ya akın eden gazilerin en genci idi. O da silah arkadaşları gibi nam kazanmak üzere akınlara karışmış; önce Kastamonu ve Bolu taraflarında savaştıktan sonra İzmir taraflarına gitmişti. Bu havalideki savaşlarda gösterdiği cesaret dolayısıyla şan almıştı.
Bizans İmparatoru, İzmir’den Türkleri atmak üzere bu bölgeye bir kuvvet göndermişti. 1081 tarihinde İzmir’e gelen meşhur Bizans komutanlarından Kabalika Alexander Türklerle muharebe ederken eline yiğit bir delikanlı esir düştü.
Bu ele avuca sığmayan delikanlı, komutanın dikkatini çekti. Bu genç çok yakışıklı ve pek de sevimli idi. Adı Çaka idi. Bizanslıların yaptığı araştırma sonunda onun Türkmen Beylerine mensup olduğu anlaşıldı. Bizans komutanı zaferinin bir nişanesi olmak üzere Çaka’yı o zaman İmparator bulunan Nikaforos’a gönderdi. Çaka Bey, Türkmen kıyafetiyle Bizans sarayına getirildi. İmparator, gence:
Adın ne ? Dediği zaman, O, vakur ve yiğit bir tavırla:
“Çaka” Dedi.
Çaka’nın erkek tavırları İmparatorun çok hoşuna gitti. Gülümseyerek:
Bu sarayda senin unvanın “Protonolilismus” olsun! diye iltifatta bulundu. Çaka, diğer esirler gibi ağır işlerde kullanılmayıp, sarayda alıkonulmasından memnun olmuştu. Burada Homeros’un İlyada adlı meşhur eserini okuyacak kadar Yunanca öğrendi.
Asil bir soydan gelen Çaka, Bizans sarayında bir şehzade muamelesi görmekte idi. Fakat Bizans tahtına Aleksi Kommen’in geçmesi üzerine Çaka’nın hayatında yeni bir devir açıldı. Yeni imparator, Çaka’dan hoşlanmamıştı. Onu sarayda kazandığı bütün imtiyazlardan mahrum etti. Saraydan da çıkardı. Esasen kabına sığmayan Çaka için bu zaten çoktan beri arzu edilmekte idi. Bir fırsatını bularak İstanbul’dan İzmir’e kaçmaya muvaffak oldu. Bu maceradan sonra onu, müstakil bir Türk Beyi olarak görmekteyiz.
Çaka Bey, İzmir’e gelir gelmez, Türkmen oymaklarından birçok yiğitleri başına topladı. Bu kuvvetlerle İzmir şehrine taarruz ederek burayı Rumların elinden almaya muvaffak oldu. Bu suretle İzmir’in ilk fatihi Türkmen beylerinden Çaka Bey’dir
Çaka Bey fethettiği İzmir şehrinde bir Türk Beyliği kurarak hükümdarlığını ilan etti. O tarihlerde Efes şehrini de yine Türkmen Beylerinden olan Tanrıvermiş Bey zaptetmişti. Çaka Bey, İzmir’de evlendi. Bir müddet sonra bir kız çocuğu dünyaya geldi. Çaka Bey’in, Yalvaç adında bir erkek kardeşi vardı. Çaka Bey, İzmir’e ve Ege Denizi adalarına sahip olmak için bir donanmaya ihtiyaç olduğunu hissetti. Bu sebeple İzmir limanında elde ettiği ustalar vasıtasıyla bir donanma meydana getirmeye muvaffak oldu.
Akdeniz’de Türklerin ilk denizcisi Çaka Bey’dir. Meydana getirdiği bu Türk donanması ile Ege Denizi’ne açıldı. İlk defa Türk Bayrağını Akdeniz’de dalgalandıran deniz kahramanımız olmak vasfını kazandı. Onun donanması kırk gemiden ibaretti. Bu gemilerin üstü kapalı yapılmıştı.
Çaka Bey, bu donanması sayesinde ilk defa Foça şehrini zaptetti. Bundan sonra gemileriyle Midilli adası önüne gelerek onları harp düzeninde dizdi. Midilli Valisi Alpos’a, adanın teslimi için haber gönderdi. Kan dökülmeden bu adanın tesliminin kendisi için hayırlı olacağını bildirdi. Midilli Valisi, Türk donanmasından korkarak bir gemi ile İstanbul’a kaçtı. Türk askerleri Midilli Adasına girerek şehrin kalelerine Türk bayrakları çektiler.
Çaka Bey Midilli’yi fethettikten sonra Sakız Adasına da asker çıkararak bu adayı da elde etti. Bir yıl sonra da Sisam ve Rodos adalarına asker çıkararak bu iki adayı da mülküne kattı. Bu suretle Ege Denizi’nin irili ufaklı adaları İzmir Türk Beyliği’ne geçmişti.
Çaka Bey’in adaları birer birer zaptetmesi üzerine Bizans İmparatoru Aleksi Kommen, iki kumandan idaresinde bir Bizans donanmasını Akdeniz’e gönderdi. Çaka Bey’in kaptanlık yaptığı donanma, Bizans gemileriyle harbe tutuşarak birçoğunu batırdı. Diğerleri de Boğazı geçerek Marmara’ya kaçtılar. Birkaç gemileri de Türklerin eline geçti. Türklerin, Akdeniz’de Bizanslılara karşı ilk zaferleri bu deniz savaşı olmuştur. Karalarda her zaman muzaffer olan Türkler, kısa bir zamanda denizci olmuşlardı.
Çaka Bey’in bu başarısını gören Bizans İmparatoru, bu defa meşhur kaptanlarından Konstantin adında bir amiral tayin ederek Türklerin üzerine ikinci bir donanma daha gönderdi. Bu gemilerin içinde 500 kadar da Flandr’lı şövalye vardı. Donanma, Sakız Adasına yanaşarak asker çıkardı, kaleyi muhasara etti. Kaleyi müdafaa eden Türk askerleri, düşmanı içeri sokmadılar. Bu esnada Çaka Bey, İzmir’de bulunuyordu. Düşmanın geldiğini duyar duymaz, donanmasıyla Sakız Adasına hareket etti. Gemilerin birbirine zincirlerle bağlayarak hilal şeklinde düşmana doğru ilerledi. Bunu gören Bizans komutanı, bilmediği bu yeni harp usulünden adeta ürktü. Türkler geminin içinde davul ve zurnalar çalıyorlar, kılıçlarını havada döndürüyorlardı.
Türkler harbe gitmiyor, sanki bir bayram şenliği içinde bulunuyorlardı. Türklerin bu neşesi ve galeyanı Bizanslıların maneviyatı üzerinde tesir yaptı. Bu gemiler bir kale gibi yanaşık nizamda Bizans gemilerine yaklaşınca düşmanı bir ok yağmuruna tuttular. Sonra da yelkenlerini tutuşturmak için yağlı paçavralar atmaya başladılar. Bu hali gören Bizans, gemilerini geriye çekerek başka bir limana çekildi.
Bunun üzerine Çaka Bey Sakız Adasına çıktı. Türklerin karşısına atlı ve zırhlı şövalyeler uzun mızraklarıyla çıkıverdiler. Türkler bunları görünce derhal kılıçlarını bellerine takarak üç sıra olmak üzere yere diz çöktüler, şövalyelerin atlarına nişan alarak teker teker vurmaya başladılar. Hepsi yaya bırakılmışlardı. Durumu gören Türk askerleri Allah! Allah! diyerek yalın kılıç şövalyelerin üzerine yıldırım gibi atıldılar. İki kuvvet birbirine girmiş, kavga şiddetlenmişti. Düşman askerleri, Türkün kuvvetle salladığı kılıçlarla üçer beşer yere devriliyorlardı. Düşman askeri paniğe uğradı.
Çaka Bey, Sakız Harbinden de muzaffer olarak çıkmıştı.
Çaka Bey, bu zaferleri kazandıktan sonra kafasında büyük bir plan hazırladı. Çanakkale Boğazını geçerek Trakya’yı elde edecekti. Balkanlarda yaşayan Peçenek ve Hıristiyan Oğuzlardan bir ordu vücuda getirerek İstanbul’u zaptetmeğe karar verdi. Bu planını yerine getirmek için Balkanlardaki Peçeneklerle anlaştı. Peçenekler büyük bir ordu hazırlayıp İstanbul üzerine yürüyecekleri sırada Bizans İmparatoru bu tehlikeyi önlemek üzere aslı Türk olan Kumanlarla anlaştı. Onlara büyük vaadlerde bulundu.
Bu iki Türk kuvveti, 29 Nisan 1091 tarihinde birbirlerine insafsızca saldırdılar. Kumanlar, Peçenek Türklerini katlettiler. Evlerini yaktılar. Çocuklarına varıncaya kadar binlercesini kılıçtan geçirdiler. Çaka Bey Peçeneklere yardıma gelememişti.
1092 yılında Çaka Bey, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıçaslan’la bir dostluk kurdu. O zamanlar Anadolu’nun en kuvvetli orduları Kılıçaslan’ın kumandasında bulunmakta idi. İznik şehrini hükümet merkezi yapan I. Kılıçaslan, durmadan Bizanslıların şehirlerini zaptetmekte idi. Çaka Bey, Selçuklu Türkleriyle dostluğunu kuvvetlendirmek için kız kardeşini I. Kılıçaslan’a vermek suretiyle akraba olmuştu.
Çaka Bey, Çanakkale taraflarını da ele geçirdikten sonra, Edremit şehrini mülküne kattı. Onun, Balkanlardaki Peçenekleri teşkilatlandırması, Çanakkale’yi alarak Marmara’ya doğru ilerlemesi, Bizans İmparatorunu fena halde ürkütüyordu. Çaka Bey’i, kuvvetle değil de hile ile yok etmeyi tasarladı. Bunu gerçekleştirmek için de Kılıçaslan’la bir anlaşma yaptı. Anlaşmaya göre Selçuklular, Çaka Bey’in Marmara’ya doğru ilerlemesine mani olacaklardı.
Çevrilen dolaptan haberi olmayan Çaka Bey, kuvvetleriyle durmadan Marmara sahillerinde ilerliyordu. Hatta Aydos’a kadar gelmişti. Halbuki bu bölgeler Selçuklu Sultanlığı hakimiyetinde bulunuyordu. Çaka Bey, birden bire karşısında Selçuklu ordularını gördü. Çaka Bey, I. Kılıcaslan’la boy ölçüşemezdi. Bunun için Kılıçaslan’la bir müzakereye girişti. Çaka Bey’in, Selçukluların Bizanslılarla gizli bir anlaşma yaptıklarından haberi yoktu Serbestçe, akrabasının karargahına gitti. Çaka Bey, aynı zamanda Selçuklular için de artık bir tehlike olmuştu. Kendisine, Kılıçaslan’ın karargahında mükellef bir ziyafet verildi. Bu ziyafette yenilip içildiği esnada I. Kılıçaslan, Çaka Bey’i öldürdü.
Bizans ve Selçuklular için bir tehlike olan Çaka Bey, bu surette ortadan kaldırılmış bulunuyordu.
Ege bölgesinin ilk fatihlerinden olan Çaka Bey, böyle bir hilenin kurbanı olup öldüğü sırada tarih 1097 idi. Böylece, İzmir Beyliği kuruluşundan sadece 16 yıl sonra yıkılmış oldu.
Kaynak: e-tarih.org
Yorumlar
“3) İZMİR ÇAKA BEYLİĞİ” yazisina 2 Yorum yapilmis
Yorum yap
[…] http://www.yenidenergenekon.com/3-izmir-caka-beyligi/ […]
ÇAKA BEY EFSANESİ…
“ İstanbul, Fatih’ten 350 yıl önce fethedilebilirdi.”
Bu sözler Bizans tarih uzmanı Vasilevsky’e ait. İstanbul, XI. yüzyılda Türklerin eline geçerek Bizans İmparatorluğu son bulabilecekti… Bizans, Rumeli’de Kuman, Anadolu’da da Selçuklu Türklerini kullanarak, bu büyük tehlikeyi atlatır. Tehlike, İzmir ve çevresine egemen olan Türk Beyi Çaka’dan (Çakan) gelir. Çaka Bey kimdir? Önce onu tanıyalım. Çaka Bey, Oğuzların Çavuldur boyuna mensup bir akıncı beyi idi. Malazgirt Savaşı sonrasında Bizans kuvvetleriyle giriştiği bir çatışmada esir düşmüştür. İstanbul’a götürüldüğünde de Bizans İmparatoru III. Nikeforos’un dikkatini çekerek Bizans sarayına alınıp, orada eğitilerek Bizans soyluları arasında yerini alır. Bizans sarayında serbestçe hareket edebilen Çaka Bey, pek çok bilgi ve deneyim kazanır ve hatta Yunanca ve denizcilik de öğrenmiştir.
Göktürklerin büyük veziri Bilge Tonyukuk’un zayıf ve güçlü yönleriyle Çin’i tanıyışına benzer şekilde Çaka Bey’de Bizans’ı Bizanslılardan daha iyi öğrenir. Çaka Bey, Bizans’ı ele geçirmek için yalnızca kara gücünün yetmeyeceğini, deniz gücünün de zorunlu olduğunu ilk görenlerden birisidir. Zira VII. yüzyılda Persler Üsküdar’a, Avar Türkleri Galata tepelerine kadar gelmişler, fakat deniz güçlerin olmadığından geri dönmek zorunda kalmışlardı. Bunları bilen Çaka Bey, Bizans donanmasını yakından inceler.
1081 yılında Bizans tahtına İmparator I.Aleksios Komnones geçince de hürriyetine kavuşur ve elindeki kuvvetlerle İzmir’i kuşatarak Bizanslılardan alır. Çaka Bey, İzmir ve adalardaki denizci Rumların da desteğiyle 40 parça gemiden oluşan ilk Türk filosunu kurar. Filo 1081’de Ege Denizi’ne açılır ve Uzunada açıklarında Bizans donanmasını mağlup eder. Çanakkale boğazını denetimine alır.
Çaka Bey, Rumeli’den Bizans’a ilerleyen Peçenek Türkleriyle anlaşır. Selçuklu Sultanı I.Kılıçaslan’a da kızını vererek Selçuklu Devletiyle akrabalık kurar. Bizans İmparatorlarının taşıdığı “Basileus” unvanını alır. Çaka Bey, karadan ve denizden ortak hareketle İstanbul’u almayı planlar.
Bizans tarih uzmanı Vasilevsky, bu müthiş girişimi şöyle değerlendirir: “Çakan’ın kişiliğinde, bir barbarın girişimci cüretiyle, Bizans eğitiminin inceliklerini birleştiren bir Bizans düşmanı ortaya çıktı. Çakan, çağının Doğu Avrupa siyasetini çok iyi biliyordu. Genel Türk hareketinin ruhu olmayı planlamıştı. Peçeneklerin anlamsız dolaşmalarına ve yağmalarına belli ve makul bir amaç ve genel bir plan verebilecek güçteydi… Böylece Bizans kalıntılarından yeni bir Selçuk ve Peçenek devleti doğabilecekti.”
Ne var ki Çaka Bey’in planını öğrenen Bizans, Peçenekler’e karşın Kuman Beyleri Bönek ve Tongurtak’ı İstanbul’a çağırır. Bizans ordusundaki Kuman kökenli Karaca ve Uzan adlı generallerinde desteğiyle, onları parlak bir şölenle ağırlar, adeta gözlerini kamaştırır. Sonunda Çaka Bey’le buluşarak Bizan’a saldırmayı planlayan Peçenekler, saldırıdan bir gün önce (1091 Nisanının son günü) Kuman(Kıpçak) Türkleri tarafından çoluk çocuk demeden ani bir saldırıyla tamamen kılıçtan geçirilir. Kurtulan Peçenekler, Hıristiyanlaştırılarak Vardar nehrinin doğusuna yerleştirilir. Bizans, Kumanların bu zaferini “İskitler (Peçenekler), bir gün yüzünden Mayıs’ı göremediler” diye yazmaktadır.
Bizans, bir zamanlar Çinlilerin yaptığı Türk’ü Türk’e kırdırma planlarına devam eder ve İmparator Aleksios, Selçuklu Sultanı I.Kılıçaslan’a bir mektup göndererek şöyle der:
“Senin kayınbaban Çakan, her ne kadar Bizans’a karşı hazırlanıyor görünse de bu bir aldatmaca. O büyük imparatorluğu alamayacağını bilir. Bütün entrikalar sana karşı yönelmiştir” der.
Bu yalanlara inanan I.Kılıçaslan, kendisinden destek istemeye gelen kayınbabasını içkili bir şölenden sonra öldürtür. Bizans, Çaka Bey’den kurtularak derin bir nefes alır. Çaka Bey’in İstanbul’u ele geçirme rüyası Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmed’e nasip olacaktır. (Kaynakça: Selçuklu Tarihi, İbrahim Kafesoğlu, Doğan Avcıoğlu Türklerin Tarihi)
http://www.kalehaber.net/yazar-726-cakabeyefsanesi%E2%80%A6.html