713) 2. Dünya Savaşından Bazı Garip Olaylar ve İlginç Deneyler

Yayin Tarihi 31 Ağustos, 2014 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

2. Dünya Savaşı’ndan Bazı Garip Olaylar

image001

1943 yılı 2.Dünya Savaşı’nın en şiddetli yıllarıydı. Amerika Hitler’in elinden nerdeyse bütün bilginlerini kaçırmıştı. Hitler belki de en büyük hatasını yaptı elindeki bilginleri kaybederek. Tabi Yahudi oldukları için. Einstein, Freud, Philedelphia deneyinin beyni Jessup Morris…

Hatta Einstein’e Israil kurulduğunda ilk cumhurbaşkanlığı bile teklif edildi. Ama araştırmaları yüzünden reddetti. Savaş yılları bilim adamlarına inanılmaz olanaklar sağladı. Tabi ölüm üretmeleri için. Hitler’in emrindekiler o kadar üstünlerdi ki, insan kopyalamadan gen mühendisliğine, kuantumdan V2 roketlerine ve düşünce okumaya kadar her işle uğraşıyorlardı. Zaten 2.dünya savaşında Almanların yaptığı tank, top denizaltı o kadar çoktu ki; bütün maden rezervleri dibe vurdu. Alman ekonomisi bu savasın yarasını pek kolay saramadı.

image002

Verner Von Braun V2 denen roketleri geliştirerek İngiltere’ye havlu attırmıştı. Hitler’in bilginleri Avrupa’nın ortasından adaları V2’lerle dövüyordu. Hitler’in Yahudi düşmanlığı tüm bilginlerin kaçmasına neden oldu. Yahudileri fırınlayan Hitler inanılmaz bir katliamın mimari oldu. Ama bilinmeyenler de var. Metrolara doldurulup suyla boğdurulan Hazar Türkleri ve öz Alman Halkı… Hitler bu katliamı bilerek, isteyerek yaptı. Çünkü bugünün bilimine havlu attıracak bir şeyler biliyordu sanki. Büyük kitle kıyımlar çok büyük doğa felaketlerine neden olur diyordu. İklimleri altüst eder. Bu doğa ile onun beslediği canlılar arasındaki inanılmaz bir bağ. Hitler bu kıyımlarla istediği hava değişikliğini yarattı. Ama o çok sıcak beklerken korkunç bir soğuk oluştu. Moskova önlerindeki Alman ordusu soğuğa yenildi. Komutanlar kışı bahane edip çekilmek istemişlerdi.

Hitler söyle cevap verdi: “Soğuk benim işim.” Büyük kitle kıyımlarının iklimi değiştirip aşırı sıcağa neden olacağını hesaplayan Hitler görülmemiş soğuğun mimari oldu. Ve Moskova önündeki Nazi ordusu askerleri tuvalet ihtiyaçlarını giderirken donarak öldüler. Bu yazdığım çok ilginç ama gerçekten çoğu asker bu şekilde ölmüş.

Bir de Japonlar’ın savaşa girmesi vardı. Japonya bu savaşta girdikten sonra taraf değiştirdi. Bu sırada aktarmadan geçemeyeceğim bir olay var:”Japonların Pearl Harbor’ı bombalamasından yıllar önce bir Amerikan ordu mensubu bu teoriyi ortaya atmıştı. Ona göre Pearl Limanı Japonlar tarafından bombalanabilirdi. Diplomatik ilişkilere zarar verdiği gerekçesi ile askeri mahkemeye verildi. Amerika çok sert tepki göstermişti bu askerine. Ama askerin söyledikleri yıllar sonra gerçekleşecekti.”

Japonlar’ın savaşa girmesinde Almanlar ve Ruslar’ın Hipnoz diplomasisi etkili oldu.
Daha ilginci Rus ve Almanlar savaşta parapsikolojik yetenekleri üst düzeyde insanları kullanıyordu. Bu adamlar hangi şehrin bombalanacağını önceden haber veriyor, o şehirler derhal boşaltılarak can kaybı önleniyordu. Bu sırada gizli deneyler raydan çıkmıştı. Kozirev Rusya’da insan ışınlama ve glikoz yakma deneyleriyle bilinenin sınırını zorluyordu. Hitler kurdurduğu laboratuarlarda ise kusursuz Alman ırkı için genlerle oynanıyordu. Fransa’yı çok kısa sürede dümdüz eden Hitler, Avrupa’yı rekor sürede işgal etti. Çünkü Hitler o güne kadar hiç kullanılmamış bir savaş taktiği kullanıyordu: Top yekûn saldırı ve savaş. Bütün birlikleri bütün kuvvetleri birlikte kullanması da ona hızlı işgaller sağlıyordu. Ve Rusya’ya yöneldi.

Hitler Tibet’e gözünü dikmişti. Tibet’i istiyordu. Tibet’teki gizli bilimleri arıyordu.(Bunlar hala esrarını koruyor) Zaten gamalı haçı eski Tibet alfabesinden aldı. Bunlar için Bu özel güçleri olan adamlar öyle bir telepatik savaşa girdiler ki, aklini yitirmeyen bir Kozirev kaldı. Avrupa’nın işgal edildiğini Ruslar’ın havlu attığını gören Amerika mecburen savaşa girdi. Ve Hitler hayatinin hatasını yaptı. Kurmayları hemen saldıralım demişlerdi. Ama Hitler onları dinlemeyip zaman kaybedince tüm savası kaybetti. O an Naziler top yekûn saldırıya geçseydi bugün…

image003

Gelelim Philedelphia’ya. Bu deney ABD donanmasının radara görünmez kruvazör istemesiyle başlamış. Donanma finansa etmiş; Jessup Morris yönetmiş. Ama Jessup K. Morris’e deney hakkında tüm detayları anlatan C.Allan M. Bu adamın da kim olduğu onca şeyi nerden bildiği spekülatif. Tüm büyük projelerde onun geriden güdümü var. Hangi proje tıkansa hangi bilgin takılsa o devreye giriyor. Ya mektuplarıyla ya da bizzat. Yaklaşık 1 asırdır sağ. Ya da bu isim el değiştiriyor. İnternette ilgili linklerde hakkında daha fazla bilgi var. Her taşın altından çıkıyor bu esrarengiz adam. Haziran’ın sonuna doğru Philedelphia Limanında:
2 tane çok güçlü jeneratör yerleştiriliyor Philedelphia deneyindeki gemiye.

Projenin adı:Rainbow Project. Şalter açılarak çok güçlü ve mono blok (yekpare) bir manyetik alan yaratılıyor. Geminin etrafında yeşil bir sis oluşuyor. Gemi siluet oluyor. Sonra gözalıcı parlak bir ışıkla gemi gözden kayboluyor. Hayretle izleniyor deney. Mürettebat ise başına gelecekten habersiz seçilmiş deney için. Deney bittiğinde gemi görünür oluyor ama tayfalar bir garip. Geminin metaliyle
kaynaşmışlar (T 1000 gibi) Bir kısmi duvarların içinden geçiyor. Mideleri bulanıyor, başları dönüyor. Kimisi hepten delirmiş. Bazısı donup kalıyor, birisi dokununcaya kadar heykel gibi kalıyor. Kimisinin vücudunun yarısı görünmüyor.

image004

Yazın yapılan bu deneyden sonra Ekim’de final deneyi yapılıyor. Sonuç daha inanılmaz. Gemi teleportasyon ve bilokasyon yapıyor. Türkçesi ışınlanıyor ve aynı anda birden fazla yerde görünüyor. 6 dk. İçinde dünyanın çeşitli limanları görünüp kaybolan bir gemi rapor ediyorlar. Bu kez tayfaların durumu daha feci. Mürettebat deneyden sonra kaderine terk ediliyor. Deneyeyse son
veriliyor. Deneyden kısa süre sonra dokümanlar ortadan kaldırılmaya başlanıyor.

http://insanveevren.wordpress.com/

Rainbow Projesi (Philadelphia Experiment)

image005

“YOK OLDU” ve 640 Km UZAKTA ORTAYA ÇIKTI

MOLEKÜL TRANSFERİ GERÇEKLEŞTİ Mİ?

PROJECT RAINBOW
28 Mart 1943 ; ABD’li bilim adamı Dr. Morris Jessup’ın, Einstein’ın birleşik alanlar kuramına dayanarak bir “ışınlama” deneyi yaptığı iddia edildi. ‘Philadelphia deneyi” adıyla bilinen ve askeri gizlilik içersinde gerçekleştirilen olayda, 104 mürettebatlı “USS Eldridge” adlı askeri gemi, tanıkların iddialarına göre Philadelphia deniz üssünde, yeşil bir sise bürünerek yavaş yavaş “kayboldu” ve kısa bir süre sonra 640 km. ötedeki Norfolk deniz üssünde ortaya çıktı.

Deney ile ilgili medyatik ciddi araştırmalar, 1980’de PHİLADELPHİA DENEYİ’ni perdeye getiren filme izin verildikten sonra başladı. Daha öncelerde, kamuoyuna göre olay sadece saçma bir söylentiydi. Charles Berlitz ve William Moore’un ortak yazdıkları kitap bir fantazi olarak kabul görmüştü.Ama deney ile ilgili kuşkular hala sürmektedir, nedeni anlamsız bir söylenti dahi olsa aşağıda okuyacağınız olaylar dizisi, şaşırtıcı, düşündürücü ve gerçekçidir.

Philadelphia Deneyi günümüz şartları gözönüne alındığında daha etkin ve düşündürücü bir iddiadır,olayda adı geçen bir avuç insandan geriye hemen hemen kimse kalmadığından kesin doğrulanma için ABD gizli arşivlerinin açıklanması gerekmektedir. Fakat, film için devlet tarafından zor izin verilmesi kuşku uyandırmakta ve dikkatleri yoğunlaştırmaktadır.Yaşamını Philadelphia Deneyi’ni araştırmaya adayan ve bir de “A-Z’ye Philadelphia Deneyi” adlı kitabı yazan Alfred Bielek bize tüm olanları anlatırken, “neredeyse delirme noktasına geldiğini söylüyordu;Philadelphia Deneyi tasarlanırken amaç çok güçlü bir elektromanyetik alanın sağlanarak gemilerin görünmez olmaları ve bu sayede top mermilerinden ve denizaltıların atacakları torpitolardan korunmasıydı.Hatta daha sonra,görünmezlik alanını bir benzerinin denizde değil, havada oluşturarak önemli üslerin görünmesinin engellenmesi de düşünülmüştü.

Deneyin resmi ve bilimsel adı “PROJECT RAİNBOW” (Gökkuşağı Projesi)idi. Gökkuşağı Projesi, iddialara göre II.Dünya Savaşı sırasında küçük destroyer tipi bir savaş gemisinin başından geçti.Olayın yeri Philadelphia Deniz Üssü’ydü amaç ise gemiyi düşmanın fark etmemesi için görünmez yapmaktı.Projeye göre, fikir orjinaldi ve düşman radarları hiç fark etmeden gemi istenilen yerde birden ortaya çıkacaktı.Bilimsel tanımın adı;OPTİKAL GÖRÜNMEZLİKTİ; özel bir sistemle veya jeneratörle oluşturulan çok güçlü manyetik bir alan gemiyi saracak, ışınları veya radar dalgalarını büker yada kırarken gemi görünmez olacaktı. Düşüncesi dahi bir mucizeye benziyordu ve iddialara göre de Gökkuşağı Projesi başarılı olmuştu. Yani gemi fiziksel olarak kaybolmuş ve tekrar geri dönmüştü. Tanıklara göre geminin üzerini bir pelerin gibi saran manyatik alan görevini yapmıştı. Fakat ana hedef geminin kaybolduğu yerde değil, bir başka yerde ortaya çıkmasını sağlayabilmekti yani daha yaygın bir deyimle “ışınlama” yapılmalıydı.

Philadelphia Deneyi’nin temelinde düşünce olarak Albert Einstein’ın ”Çekim ve Elektriklenmede Birleşik Alan Kuramı” vardır. Bu teori bu konuyla ilgili kişilerce “Elektronik kamuflaj” olarak tasarlandı.Einstein, bu teorisi 1925-27 arasında Almanya’da bir bilim dergisinde yayınlandı.Fakat Einstein,bu teoriyi daha denememiş ve daha tam anlamıyla geliştirmemişti.O zamanlardaki amaç, çok güçlü elektromanyetik alanın yapılarak gemilerin görünmez olmaları ve düşman kuvvetlerine karşı korunmasıydı.Hatta bu olayı havada oluşturarak üslerin görünmesinin engellenmesi de düşünülmüştü.Bu deneyin çalışmaları 1930 yıllarda “Project Rainbow”ismiyle başlatıldı.Başlatıldığı yer ise Chicago Üniversitesidir. 1 yıl sonrada bu çalışma PrincetonÜniversitesinde devam ettirildi.bazı bilim adamları bu projede zaman zaman yer aldılar.Bunlar Einstein, Dr. Johnvon Neumann ve Dr. Nikola Tesla’dır.Dr. Alfred Bielek her 10 yılda bir Ağustosun 12’sinde manyetik enerji alanının tekrar oluştuğunu öne sürüyordu.1943’ten sonra 1963 ve 1983’te aynı olay olmuştu. sebebi ise “Senkronizasyondu” Enerji alanları tekrar toplanıyor, dalgalanarak ortaya çıkıyordu, fakat bu alanlar karmaşıktı. Neumann, 1986’da ölen Bielek’in anılarından yazdığına göre bu olayları doğrulamıştı.İfadesi teyp bantlarında vardı. Oluşturulan büyük enerji, doğru açıda sekronize edilirken birden kontrol dışına çıkmış ve “Yönsüz dalgalar’a” dönüşmüştü. Bunun sonucunda ortaya alışılmadık etkiler çıkmaya başlamıştı.Senkronize dalgalar zamanı büküyor ve etkiliyordu.Bir diğer ilginç yaklaşım, Wisconsin Üniversitesi Matematik Profesörü olan Henry Levenson’dan gelmişti.Bufikre göre zamanın merkezi bir alanın çevresinde yoğunlaştığını ve bir “Zaman Saati” oluşturarak, tüm varoluşun gerçekleştiği ve gerçekleşeceği şifrelerle çalıştığını söylüyordu; Dediğine göre “Şifrelerin içinde yaşayan herşey vardır, dünyadaki bütün maddesel varoluş dünya saat ve zamanına göredir;dünya, Güneş saatine göre, Güneşde galaktik saate göre ayarlıdır.Eğer zaman kilidi yüksek ve güçlü bir enerji alanı ile bozulursa, ortaya çeşitli zaman ve mekan dengesizlikleri çıkar.Taki zaman yeniden kendini tamir edip yeniden dengesini bulan dek”

(http://www.softwareartist.com/philexp.html)

Paylaş:

Yorumlar

“713) 2. Dünya Savaşından Bazı Garip Olaylar ve İlginç Deneyler” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. Ayça UYTUN yorum tarihi 1 Eylül, 2014 00:56

    Sayın hocam
    Gercekten ilginç bilgiler lakin paylaştığınız için teşekkür ederim.
    Yeni yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyorum.
    Kaleminize Sağlık..
    Saygılarımla.

Yorum yap