608) SAHNEYE ÇIKIN VE OYUNU BOZUN!

Yayin Tarihi 28 Mart, 2012 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

 

 

SAHNEYE ÇIKIN VE BU OYUNU BOZUN!

 

 

Çağrım Türk Milliyetçilerinedir!

Yıllardır özenle hazırlanıp sahneye konan “Yeni Anayasa ile Büyük Devlet’e” söylemine/oyununa karşı güç birliği/sözbirliği/eylem birliği yapılmasını istiyorum ve “Çıkın sahneye bu oyun bozun!” diyorum.

Çünkü Mayıs-Haziran aylarında partiler çantalarındaki anayasa tekliflerini/taslaklarını masaya koyacaklar/tartışacaklar güya sonunda uzlaşacaklar. Söylenen o ki 2012 sonuna kadar da “Yeni Anayasayı” meclisten geçirecekler.

 

Böylece her kesimin katkısıyla, üzerinde ittifak sağlanmış olan(!) yeni anayasamızı yürürlüğe koyacaklar. Bilinen söylenen bu….

Anladığım belki hemen olmayacak ama mutlaka Tayyip Beyin anayasasını yürürlüğe koyacağız dedikleridir. 

 

Bunu diyenlere inanmam da “Hem yeni, hem de sivil ve çağdaş bir anayasa geliyor!” diye Tayyip Başkan söyledi/söylüyor. Sultan gibi maşallah dediği dedik, inanacağız başka yolu yok.

 

Ben herkesi tehlike konusunda uyarıyor, oyunu bozmaya çağırıyorum ama isteyen halay çekip bayram da yapabilir.

Nasılsa fikirlerin serbestçe söylendiği/yazıldığı ve eyleme dönüştürülebildiği özgür bir ülkede yaşıyoruz. Buyurun atın sevinç naralarınızı, yıkın kutsallarımızı, yakın meşalelerinizi…

 

İleri demokrasiyi/çağdaş hukuk devletini getiren yeni Anayasa hoş geldin sefa geldin!

Yaşasın Yeni Türkiye ve Türkiyeliler!

 

“Türkiye butik devlet değil, büyük devlettir ve bunun da gereğini yapmaktadır/yapacaktır”

 

Tayyip Bey, geleceğimiz açısından son derece önemli bu açıklama ile Yeni Türkiye’nin” nasıl bir devlet olacağını da açıkladı. Bana göre müjde değil bir felaket bilgisi ama olsun varsın, önemli olan alkışlayan %58 +’nın düşüncesi…..

Kahrolsun butikçiler, yaşasın büyük devlet!

 

Mart sonrası Türkiye ve Türkiye gibi “büyük devletlerin” gündeminin Suriye krizi ve buna bağlı Irak/İran sorunu olacağı cümle âlemin malumudur.

 

Büyük ihtimalle de yaz başında Suriye krizi dış müdahalelerle iyice alevlenecek ve bölgemiz bir cehenneme dönecektir.

Başbakan Güney Kore’den “ABD ile politikalarımız örtüşmektedir. Türkiye, Suriye üzerinde en ağırlıklı ve en önemli güç olmuştur” diye dünyaya seslendi ve Büyük Devlet Türkiye’nin bu konudaki dış politikasını çok net açıkladı.

 

Benim anladığım kadarıyla Tayyip Bey;

 

“AB(D) ile eşgüdümlü bir dış politikayı kararlılıkla yürüttüğünü söylemiştir. Bunun sonucu oluşacak cehennemin de tam ortasında ve baş aktör olarak yer alacağımızın bilinmesini istemiştir”

 

Böylece hem kendini, hem de Türkiye’yi sonu nerede biteceği belli olmayan ağır bir yükümlülük altına sokmuştur ve bu yoldan geri dönüş de yoktur.

 

İyi de acaba Tayyip Bey bu yükümlülüğünü yerine getirebilecek, kamuoyuna bunu kabul ettirebilecek midir?

 

Emin değilim ama Recep Ustanın inadı malum, kararında ısrarlı olacak her zamanki gibi gerilim yaratıp, ikna gücünü kullanacaktır. Ancak bu kez, ne yaratacağı gerilimlerin, ne de ikna gücünün istediğini yapabilmesi için yeterli olacağını sanmıyorum.

 

Suriye Krizinin, her an bir Ortadoğu etnik-mezhep savaşına dönüşmesi söz konusu iken, AB(D) politikalarının taşeronluğunu ve Kürt isteklerine göre Cumhuriyeti değiştirip/dönüştürecek bir anayasayı muhalefet şöyle dursun, AKP Gurubunun önemli bir bölümüne bile kabul ettiremez/ettiremeyecek diye düşünüyorum.

 

Zira kamuoyu ve kör olmayan milletvekilleri doğrudan veya dolaylı bir müdahale sonrası parçalanacak olan Suriye’den 1.5 milyonu kimliksiz, 4.5 milyon Kürt’ün Türkiye’ye gireceğini/girmekte olduğunu, isyancılar arasında bir tane bile Türkmen/Sünni veya Arap/ Nusayri lider bulunmadığını, Suriyeli muhaliflerin dolar kölesi oldukları bilmektedirler.

 

Sanıyorum ki milletvekilleri bu bilgileri gereği, Suriye’ye fiili bir müdahalenin Türkiye’yi uçuruma sürükleyeceğini ve Büyük Kürdistan’ı kurma amacına hizmet edeceğini çok net görmüşlerdir.

 

Bu sebepledir ki meclise getirilecek Suriye’ye müdahale tezkeresine, tıpkı 1 Mart 2003 Irak tezkeresinde olduğu gibi, muhalefetle birlikte AKP Gurubunu önemli bir bölümünün karşı çıkacağına inanıyorum.  

 

Recep Beyin meclise getireceği “PKK isteklerinin yerine getirileceğine dair birileriyle yapılacak bir anlaşmanın” yansımalarını taşıyacak yeni anayasa taslağı da, Suriye girişimlerini başarılı kılmak için yeterli olamayacaktır.

 

Peki, Recep Bey bu problemleri nasıl çözecektir?

 

AKP Hükümetinin Ortadoğu’da ABD eksenli sorunlu politikalarını daha rahat uygulayabilmek için yukarıda yazdığım gibi dikkatleri değişik konulara kaydıracağını, doğabilecek tepkileri önlemek için yapay sorunlar yaratacağını söylemek kehanet olmaz.

Gündemimize başta Yeni Anayasa olmak üzere toplumu gerecek, kavga doğuracak etnik ve dini konuları sokacaktır.

Kimsenin aklında yokken 4+4+4 diye eğitim reformunun aniden gündeme getirilmesi ve bütün tepkilere rağmen meclisten geçirme inadı acep nedendir?

Tayyip Beyin yürüttüğü gerilim politikası gurubunun birliğini korumak, dikkatleri başka yerlere çekerek dış politikasını rahatça yürütebilmek niyetinin en bariz göstergesidir/kanıtıdır.

BOP Eşbaşkanlarının Seul’den  “Suriye’deki insanlık dramına seyirci kalamayız” söylemi ve eyleme geçme kararı da, bu planı sonuçlandırmak yönündeki açık irade beyanlarıdır.

 

Hükümetin bu konudaki deneme/yanılma ve taviz politikalarından/uygulamalarından kaynaklanan kavgalar yaşanırken maalesef küresel güç atı almış, tımarını bize bırakıp gitmiş olacaktır.

 

Bugün yaşadıklarımız, yapılan/yapılmak istenenler, sahnedeki oyun yeni değildir. Küresel gücün 1960-1970-1980’li yıllarda revize ederek özenle/sinsice adım adım uyguladığı Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesinin sondan bir önceki aşamasıdır.

Aksadığı noktalarda hemen düzeltilerek tekrar sahneye konan, bizim için bir kıyamet senaryosudur ve sonuç alınıncaya kadar da sahne almaya devam edecektir.

 

Geçmişte de günümüzde de küresel gücün bu oyununu engelleyen/planını aksatan, yürüyen arabalarının tekerine taş olan en önemli güç Türk Milliyetçileri/Ülkücülerdir. Ve bu yüzden de iblisin yok etme kararı verdiği ana hedefidir.

 

Oynanan bu tehlikeli oyunun figüranlarının söyledikleri yalanların/maskeli politikalarının küresel gücün dış politika taşeronluğunu yaptıklarını saklamak amacı taşıdığına inanıyorum.

Bu planın asıl hedefinin ise Türkiye Cumhuriyeti Devletini değiştirip/dönüştürmek olduğunu biliyorum.

 

Bu inancım sebebiyledir ki, Tayyip Bey’in “Biz butik değil, büyük devletiz” diye yürüttüğü dış politikanın, Suriye ve Kürt meselesine yaklaşımının, sözde yeni/sivil ve demokratik anayasa yapmak fikrinin bölünmeye ortam hazırlayacak küresel bir oyun olduğunu, Türkiye’yi bir felakete/yıkıma sürükleyeceğini ısrarla her ortamda söylüyor/yazıyorum.

 

Milli/Üniter/Laik/Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sevdalısı Türk Milliyetçileri, bir ayağı çukurda benim gibi az sayıda ihtiyar bozkurt “ Bu oyunun seyircisi olmayın! Gelin sahneye çıkalım ve oyunu bozalım!” diye çağrı yapıyor/çırpınıyorlar ancak tüm çabaları nafile gibi….

 

Yasama/yürütme/yargı yani devlet Tayyip Bey’dir. Herkes sinmiş ne sorgulayabiliyor, ne de yargılayabiliyor.

 

Devlet gücüyle ağzınıza geleni söylüyor/azarlıyor/istediğini yapıyor. Söylem ve eylemlerinden dolayı ne korkusu var ne de endişesi!

 

Sorgulamaya kalkışanlar, amaçlarına engellemede etkili olduğu/olacağı düşünülenler, Genelkurmay Başkanı da olsa terörist/darbeci kaçar diye Silivri’ye kapatılıyor.

 

Özel yasaları, özel yetkili savcıları, özel yetkili yargısı ile çağdaş hukuk devletinde insanlar, Recep Bey isterse özel kanunla korunuyor, değilse yıllarca suçunu bilmeden yeryüzü cehennemine kapatılıyor.

 

Üzülüp karamsarlığa düştüğüm ve tuhaf bulduğum, ABD tarafından koyun gibi güdüldüğümüzü bütün çıplaklığı ile gösteren bu oyunun, 10 yıldır sahnede olması ve tepki yerine alkış alarak kapalı gişe oynamasıdır.

 

Usta bir tiyatrocu tanıdık, hiçbir oyun için bunun mümkün olamayacağını söyledi ama ne hikmettir bilinmez milletin %60’ı bütün uyarılara, yaşananlara rağmen, bilet için kuyrukta beklemekte ve bu kuyruk her gün biraz daha uzamaktadır.

 

“Teferruat-Kalan-Diğer” de denilen %40 ise çoğunlukla aymaz/oyunda oynaşta, ne uyarıları dinliyor ne de vatanın geleceğini düşünüyor. Adamın tuzu kuru keyfi yerinde umurunda mı dünya… Şehit haberlerinde bile çalıp oynayabiliyor.

Gel de gelecekten endişe duyma/karamsal olma….

 

Allah’tan vatana/millete kara sevdalı Türk Milliyetçileri/Ülkücüleri var da “Olsun varsın!” diyor ve direniyorlar.

Dinleyen/dikkate alan olmasa da Türk Milliyetçileri/Ülkücüleri milletimizin varlığına kasteden bu bölücü/küresel oyunu deşifre edelim/bozalım diye çırpınıyorlar.
Bu direnişleri ne kadar sürer bilemem ancak benim umutlarımı tazeledikleri/heyecanlandıkları ve direnme gücü verdikleri aşikârdır/kesindir.

 

Yüce Rabbim, bu kutsal davanın savaşçılarına/kahramanlarına direnme gücü versin ve yardımcıları olsun!

Allah(cc) milletimin devletini ve de benim aklımı korusun!

 

Rabbim korusun/yardımcı olsun diye dua ediyorum/ edelim ancak her şeyi Allah’tan beklemek kolaycılığına da kaçmayalım.

 

Aklımızın ve inancımızın kabul etmediği söylemlere/eylemlere demokratik tepkimizi en sert şekilde verelim/gösterelim “Türkiye Cumhuriyetini her şartta korumak ve yaşatmakgörevinin” gereğini yapalım.

 

Dilerim Cumhuriyetimize yönelen tehditler/tehlikelerle ilgili yazdıklarım/söylediklerim/gösterilen çabalar, hipnoz edilmiş milletimizi uyarır da aklımız kölelikten kurtulur ve bu tehlikeli oyun bozulur.

 

Güzel günler için kalın sağlıkla.

Gültekin Öztürk

Tarihçi – Yazar

 

 

 

 

 

 

 

 

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap