579) İŞTE BENİM GÜNDEMİM

Yayin Tarihi 27 Ekim, 2011 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

İŞTE BENİM GÜNDEMİM

 

İÇİM YANIYOR!

image00126.jpgimage0046.jpg

Üst üste gelen acılar ruhumu sıktı, düşünme gücümü adeta esir aldı.

Geç uyandığım her sabah, Cennet mekân anamın “Türk çocuğunun üstüne güneş doğmaz! Çabuk doğrul bakayım!” diyen sevgi dolu paylamasın duyar gibi olur, O NUR YÜZLÜYÜ, bir Fatiha ile anarım.

Bunun için her sabah, içim kaybettiklerimin acısıyla burkulur. Her sabah Cenab-ı Hakka,” hiç kimseye ölüm acısı vermesin” diye dua ederim. Ancak Allah’ın(cc)  “Her canlı ölümü tadacaktır.” kararını hatırlar, çaresiz boyun eğerim. (Amentü billah)

Anamı, ağamı, ebemi, çok sayıda yakınımı kaybettim. Ülküdaşlarımı, Başbuğumu Cennete yolcu ettim. En son 15 Ekim’de “Dedem Korkut söylemli” Cennet Mekân Mehmet Ertoy dostuma ebediyen veda ettim.

Bu acılar içimi yakarken, biri bebek sekiz şehit haberi yangınımı daha da alavlendirdi. “Ya Rabbim! Nedir bu sağanak! Medet Ya Resûlûllah!” derken, 24 Kınalı Kuzumuzun şehit edildiği haberi ile kavruldum. “Allah’ım dayanma gücü ver!” diye yakarırken, Van’dan gelen deprem haberi, sosyal medyada yazılan deli saçması “oh olsun!” paylaşımları,  zaten harap olmuş dünyamı yerle bir etti.

Yüce Rabbim! Ölenlere rahmet, yaralılara şifa, gözünü kan/intikam bürümüşlere hidayet, depremzede yakınlarına sabır versin. Milletimizin başı sağ, birliği sağlam olsun.

BÖLÜNECEK MİYİZ?

image0052.jpg

Evet, bu terör değil, düpedüz İSYANDIR! Bugün Türkiye’nin en önemli problemi PKK-KCK ADI ALTINDA, AB(D) PLANLAMASI OLAN en büyük ve en başarılı Kürt isyanıdır. Bu problem çözülmeden Türkiye rahat edemez, huzur bulamaz!

Kurtuluş Savaşımızda bu kadar can kaybetmedik. Her gün şehit haberi/haberleri. Hemen “belleri kırılacak, kökleri kazınacak! Bilmem nereye bayrak dikilecek! ….cek! ….cak!” diye başlayan “gazımızı alacak” boş sözler ve operasyon haberi/haberleri… Sonra “sınır geçildi. Zap kampı tamam, Kandil’e çıkıyoruz! 270 terörist öldürüldü, 7 askerimiz şehit oldu.” Oldu mu şimdi? Rahatladık mı yani? Bir devlet kendi topraklarında yıllar süren bu duruma dayanamaz.

Ölenlerin sayısı arttıkça, ülkede kan davalıların sayısı da artmaktadır. Artık aynı vatanda, birbirine tahammül edemeyenlerin sayısının hızla arttığını görmekteyiz. ÖNLENEMEZ BİÇİMDE BİR İÇ SAVAŞA SÜRÜKLENDİĞİMİZİ ANLAMALI VE ÖNLEM ALMALIYIZ.

Ortak akıl “sabır, metanet ve dirayet” diyor.                                                            Ancak; HAİNLER/MAŞALAR/ŞEREFSİZ TAŞARONLAR HERGÜN EVLATLARIMIZIN CANSIZ BEDENLERİNİ KUCAĞIMIZA KOYARAK, MİLLETİMİZE TARİFSİZ/DAYANILMAZ ACILAR YAŞATIRKEN, NASIL METİN OLALIM? SEN, ANAN RAHMETLİ OLDUĞUNDA METİN OLABİLDİN Mİ Kİ, ŞEHİT ANASINA, BABASINA, KARDAŞINA “METİN OL” DİYEBİLİYORSUN?

Ortak akıl, bize “sabır, metanet”, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” cümlesini kuran/kurabilen bir siyasi iradenin/hükümetin de “dirayetli” olması gerektiğini söylüyor. Bugün için bunu, sorunun çözümünün ön şartı olarak gösteriyor.

“Ya, eşit kurucular olarak birliktelik veya savaşarak ayrılık.” Şer odakları “Sivil ve Demokratik Anayasa” adı altında yegâne çözüm olarak önümüze bunu koyuyor ve seçmemiz istiyor/dayatıyorlar. “Başka çözüm yok!” fikrini beynimize kazımaya çalışıyorlar.

Başka çözüm olmaz mı? Elbette var!

Mesela ben bir çözüm söyleyeyim: TÜRK’ÜN KURUCU İRADESİ ALTINDA, HİÇ BİR KONUDA, HİÇ BİR ŞEKİLDE/ŞARTTA AYRILIK KABUL ETMEZ, EŞİT HAKLARA SAHİP VATANDAŞLARIN BİRLİKTELİĞİNE DAYANAN, LAİK, SOSYAL, MİLLİ BİR HUKUK DEVLETİ” İşte benim çözümüm. Başka çözümü olan hemen söylesin/göstersin. Bana göre zaman çoktan doldu. Uzatmalar da bitmek üzere.

 

Bir yandan medyadaki papağanları aracılığı ile“Başka çözümü olan varsa söyleyin. Varsa gösterin, yok ki!” Diyerek, topluma “umutsuzluk/çaresizlik” aşılıyorlar.

 

Diğer taraftan “TBMM kürsüsünden bir siyasi parti eş başkanı, Türk-Kürt savaşından söz ediyor, sıkılmadan ateşkes istiyor. Akıllarınca kurdukları devleti Türkiye Cumhuriyetine hukuki/siyasi bakımdan resmen tanıtıyorlar.

Hem de daha dün, aynı kürsüden dünyanın gözü önünde “ BÜYÜK TÜRK MİLLETİ ÖNÜNDE ŞEREFİM VE NAMUSUM ÜZERİNE AND İÇERİM! “ diye yemin etmişken.

Görüyorum ki namus, şeref, anayasa, hukuk kavramları bazıları için anlamsızlaşmış veya anlam değiştirmiş.

 

Acaba söz/çare gerçekten bitti mi? Bana göre bitmedi. Bildiğim çareyi söyledim.

Dilerim Türkiye Cumhuriyeti içinde bitmemiştir!

 

ILIMANLIK

image0062.jpg

Ben çayı, çorbayı, hamam suyumu ILIK severim.

İklimi ILIMAN olan yerleri yaşam alanım olarak tercih ederim. Kısaca ben pek çok şeyin ILIMAN olanını sever/tercih ederim. Ancak, bazı şeylerin ILIMANINI yani “orta yolunu” hiç sevmem. Hatta üç konuda hiç ama hiç tavizim yoktur/olmadı/olmayacak.

Bunların birincisi Aşk ile duyduğum SEVGİMDİR. Bu konuda hiçbir sınırlama kabul etmem!

Sevgim/sevgilerim ILIMANLAŞMASINA/ORTA YOL bulmasına/olmasına izin vermeyeceklerimin başında gelir. Bu konuda,“aman aşırı olma” diyenlere;

“Yarı dalgalı deniz olmaz! Deniz ya durulmalı, ya kudurmalı. Öptürmeyeceksen, yarım dudak vermeyeceksin sevgiliye!” dizeleri ile cevap veririm. Yarım sevgi, seven için kanser gibidir. Bunun için benim sevgim yarım değildir!” derim. Sevdiğime de, “ ANCAK, BÜYÜK AŞKLAR İÇİN ÖLÜNÜR! İŞTE BU SEBEPLE SENİ VATANIMI, MİLLETİM’İ SEVDİĞİM GİBİ SEVİYORUM” dedim.

Ancak görüyorum ki, günümüzde, maalesef aşktan, sevgiden “seks”, sevgiliden “metres” kastediliyor. Aile hayatı  “EKONOMİK SÖZLEŞMEYE” bağlanmış. “Helal evlilik siteleri” aracılığı ile çöpçatanlık (!) “dini görev” diye pazarlanıyor. Benim “AŞKIM, SEVGİM, SEVGİLİ EŞİM, KUTSAL AİLEM” bazılarına “ÇAĞDIŞI” geliyor, olsun varsın…

Ben, “miras bırakmayacağımı bildiği halde”, yoğun bakımda saçımı okşayarak sabahlara kadar bekleyen aşk ile sevdiğimi, bir anlık zevklere, moda denilen rezaletlere tercih ettim/edeceğim.

ILIMLI İSLÂM

image0071.jpg

Orta yola girmesine, ILIMANLAŞMASINA tahammül edemeyeceğim, izin veremeyeceğim, ikinci husus dini inancımdır. O da Kur’an-ı Kerim’de Allah(cc) tarafından “Resulü Ekrem” aracılığı ile ifade edilmiştir.

EŞHEDU EN LÂ İLÂHE İLLELLÂH VE EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDEN ABDÜHÜ VE RESÛLÜ.

“Ben şahitlik ederim ki, Allah’tan başka İlah (Tanrı) yoktur. Yine şahitlik ederim ki Muhammed, Allah’ın kulu ve Peygamberidir.”

İşte benim dinimin ilk şartı budur. Ben bu inancın azı, çoğu, ortası olmadığına inanıyorum ve aksini söyleyenin/söyleyenlerin barışmaz düşmanıyım.

Sorarım size, ben Allah’a,” İnanıyorum ama…” diyebilir miyim/diyebilir misiniz?

Allah’ın(cc) “Biz indirdik! Onun koruyucusu da elbette biziz. (HİCR-9)“ sözüne rağmen; “Bize gönderdiği İlahi Mesaj, günümüz için çok sert, biraz yumuşatalım(!)” demek mümkün mü? Bunu söyleyen, peygamberliğe soyunmuş olmaz mı?

Allah’ın (cc) “ Bunlar Kitabın ve apaçık olan Kur’an’ın ayetleridir. (Hicr-1)” kelamına rağmen, “Kur’an’ı anlayamazsınız. Biz size açıklıyoruz/açıklayacağız.” diyebilir misiniz?

Peygamberlere bile verilmeyen ” Cennet, Cehennem Ruhsatını” dağıtmaya yeltenir/dağıtabilir misiniz?

Siz hiç, Yüce Dinimiz İslâmiyet’i “ILIMANLAŞTIRMAYA”, yumuşatmaya kalkabilir miydiniz?

Ne yazık ki bunların hepsini yaptılar/yapıyorlar ve de yapacaklar. Kanser ile tehdit edip, kızamığa razı ettiler/ediyorlar. İslâmi terör, radikalizm vs. diyerek inananları “ILIMLI İSLÂM” a razı ettiler(Ne demek? Ne istemekse?).                                             

Hiç kimse, bir dakika ; “AB(D) İslâm dinini çok mu seviyor ki, İslâm’ın önderlerini (!) PANSİLVANYA’da ağırlıyor/barındırıp, besliyor?” sorusunu sormuyor. Akıl tutulması, aklın tatilde olması sanırım bu.

Olsun varsın… Onlar “ILIMLI İSLÂM” desinler. Karşı çıkanları isterlerse “itibarsızlaştırıp” işsiz, aşsız, eşiz bırakıp, zindanlarda çürütsünler.

Ben, elhamdülillah Müslüman’ım ve “Ilımlı İslam” diyerek dinimi PROTESTANLAŞTIRMAK isteyenlerle dün olduğu gibi, bugün de, yarın da canım pahasına mücadele edeceğim.

“İHDİNA’S – SIRÂTA’L MÜSTAKİM” (Ya Rab! Bizi doğru yola, hidayet et, ilet.)

ILIMLI TÜRK MİLLİYETÇİLİĞI (!)

image0081.jpg

Ilımanlaşmasından nefret ettiğim/edeceğim, buna yeltenenlerin barışmaz düşmanı olacağım üçüncü husus ise, hayatımı adadığım “Türk Milliyetçiliği/Türk Ülkücülüğü” idealimdir.

Bu günlerde ortalıkta “ ILIMLI MİLLİYETÇİLİK” lafı dolaştırılıyor. Türk Milliyetçiliğini, ırk/etnik temelde gösterip, tıpkı dinime yaptıklarını yapmaya çalışıyorlar. Ne gariptir ki, Türkçü geçinen şöhretli/unvanlı yazar, akademisyen ve siyaset vampirleri de, yazılarıyla, kitaplarıyla, konferanslarıyla, TV programları ile Türk Milliyetçiliğini “ILIMANLAŞTIRMAYA” çalışıyorlar. Bu hain tertibi hayretle/esefle/ibretle/nefretle izliyorum ve yapabildiğim kadar oyunu bozmaya çalışıyorum.

Türk Milliyetçiliğini/Türk Ülkücülüğünü hiçbir kuvvet, hiçbir odak mecrasından çıkaramamıştır/çıkaramayacaktır.

ÜSTTE GÖK ÇÖKMEDİKÇE, ALTTA YER DELİNMEDİKÇE BENİM İLİMİ VE TÖREMİ KİMSE BOZAMAZ!

Tanrı, Türk’ü Korusun!

MHP’Yİ ANLAMAK

image009.jpg

Önceki yazımda MHP’ye bir çağrı yapmış,

http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi41194-Buyuk_Turk_Milleti_Onunde_Serefim_ve_Namusum_Uzerine_And_Icerim.html

Şu isteklerde bulunmuştum:

MHP Milletvekillerine de bir çift sözüm var;
12 Eylül’den arta kalan biri, Yüce Meclise Kızıldere’de öldürülen arkadaşlarının anısına “yakasında10 karanfil” ile geldi ve yemin etti. 
Peki, siz Kızıldere’deki gibilerin katlettiği, binlerce şehidimizin aziz hatırası için TBMM’ye, yakanıza “siyah çiçek/bant” takarak gidemez misiniz?
Mesela 4 Ekim’de, Cennet Mekân Recep Haşatlı ve oğlu Mustafa’nın anısına, MHP Gurubunda, yakanızda veya kolunuzda siyah bantla saygı duruşu yapamaz mısınız?
Bunu Cennet mekân “Gün Sazak, Ruhi Kılıçkıran, Yusuf İmamoğlu, Dursun Önkuzu, Süleyman Özmen” ve dört bine yakın şehidimiz için tekrarlayamaz mısınız?  
12 Eylülcülerin vicdansızca idam ettiği 9 yiğidimizi, TBMM’de bir kez olsun saygı duruşuyla anamaz mısınız?
Silivri’de tutulan vekilinizi/vekilimizi, bir gurup toplantısı öncesi veya sonrası topluca ziyaret edemez misiniz?
Eğer bir KÜRKÇÜ kadar olmuyor/olamıyorsanız, eğer bu taleplerimi olumlu şekilde cevaplayamıyorsanız ben, benim gibi düşünen ve benim gibi Türk Milliyetçisi/Türk Ülkücü olanlar size niye inansın, ardınızdan ne diye gitsin ki? 
MHP Milletvekilleri, YETER ARTIK! Bıçak kemiği parçaladı! Daha ne/neyi bekliyorsunuz? Söyleyecek sözünüz, gösterecek dişiniz, demokratik eyleminiz/TAVRINIZ yok mu? 
Bekliyorum/bekliyoruz ve halen umudumuzu korumaya çalışıyoruz.
Her şeye rağmen sizi, Türk Milliyetçilerinin/Türk Ülkücülerinin yegâne umudu olarak görüyor ve bütün varlığımla desteklemeye devam ediyorum.” Demiştim.

Üzülerek görüyorum ki, talebimiz dikkate alınmadı/alınmayacak. Ben kovulmayı göze alarak son bir kez daha SİYASİ TEŞKİLATIM MHP’ye seslenmek istiyorum;

·         Taleplerimi neden dikkate almadınız?

·         Taleplerimin/önerilerimin nesini doğru bulmadınız?

·         Taleplerimi doğru bulduysanız neden uygulamadınız? Yanlış diyorsanız neden uyarmadınız?

·         Yoksa “Hep olduğu gibi bu askerler, bugün söyler, yarın nasılsa unuturlar. Bunlar zaten “Haf”ları gitmiş, “fıs” ları kalmış “HAFIZLARDIR” diye mi düşünüyorsunuz?

·         Yoksa “Giden gitti, gelen geldi. Bunların gidecek yeri yok. Nasılsa ateşleri düşer, öfkeleri geçer.” Diye mi düşünüyorsunuz?

Sayın MHP yöneticileri, bu sorularıma bir biçimde cevap verin ki, bana 45 yılımı bir “hiç olmak için” heba etmediğimi gösterin. Ve ben umudumu korumaya devam edeyim.

Unutmayın, ” Beklenmeyen taş, baş yararmış.” diye bir özdeyişimiz var.

Evet, buna karşı söyleyebileceğiniz, “ Ateş olsan cürümün kadar yer yakarsın.” diye başka bir özdeyişimiz de var.

Umarım, “ne taş atarım, ne de bir yeri yakarım!”

Dilerim, bu özdeyişler hiç söylenmez ve uygulanmaz.

Güzel günler için, kalın sağlıkla. 25.10.2011  

Gültekin Öztürk

 www.haberiniz.com

 www.aydinlihaber.com

 

                  

 

 

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap