513) UNUTULAN ATA YURDUMUZ: HAKASYA

Yayin Tarihi 25 Aralık, 2010 
Kategori TÜRK DÜNYASI

Unutulan Ata Yurdumuz:

HAKASYA

image00121.jpg

Hakaseli Kuzey-Batı ve Batı’da Kemerova Bölgesi, Kuzey-Doğu ve Doğu’da Krasnoyarsk Eyaleti, Güney-Batı’da Altay Cumhuriyeti ve Güney-Doğu’da Tıva Cumhuriyeti ile ortak sınırlarla komşuluk etmektedir.

3 Temmuz 1991 tarihinde Hakaseli, Hakas Cumhuriyeti statüsüne kavuşmuştur.

25 Mayıs 1995 tarihinde Hakaseli’nde ilk defa Hakas Cumhuriyeti Anayasası kabul edilmiştir.

Dünyadaki tüm Türklerin tarihi beşiği sayılan Altay ve Sayan dağların arasındaki vadide Sibirya’yı güneyden kuzeye kadar geçen Yenisey nehrinin sol havzasında yaşayan Hakas Türklerinin yurdu olan Hakas Cumhuriyetinin yüzölçümü 61.900 km2 olup toplam nüfusu 585.000 kişidir. Bunların yüzde 70’i şehirlidir. Bununla birlikte Hakas Cumhuriyetinin yerlisi olan Hakas Türklerinin yüzde 70’i kırsal kesimlerde yaşamaktadır.

En son olarak Sovyetler döneminde yapılan 1989 Genel nüfus sayımına göre Hakaseli’nde toplam 108 farklı millete mensup insan yaşamakta olup buradaki etnik mozaiğin kompozisyonu şöyledir: Ruslar (%79.5), Hakaslar (%11.1), Ukraynalılar (%2.3), Almanlar (%2), Tatarlar (%0.8), Belaruslar (%0.7), Çuvaşlar (%0.6), Mordvalar (%0.6), Şorlar (%0.2), Polonyalılar (%0.1) ve diğerleri (%2.1). Bu nüfus dağılımına bakıldığı zaman Hakas Türklerinin kendi yurdunda bir azınlık durumunda bulunduğu ve demografik çoğunluğu Rusların oluşturduğunu kolayca anlamak mümkündür.

Daha XX. yüzyılın başında, yani 1910’da Hakasların toplam nüfusun içerisindeki oranı yüzde 98 olan Hakaseli’nde 1990’larda Hakas Türklerinin toplam nüfusun içindeki oranı yüzde 11’e (altmış beş bin) kadar düşmüştür. Dünyadaki toplam nüfusları 85 bin olan Hakasların kendi yurdu olan Hakas Cumhuriyeti’nde en yoğun olarak yaşadığı bölge ise Askız ve Taştıp bölgeleridir.

Toplam 8 bölgeden oluşan Hakaseli’nde toplam nüfusu 170 bin olan başkent Abakan şehrinin yanı sıra dört şehir daha vardır (Çernogorsk, Sayangorsk, Sorsk ve Abaza).

Hakaseli’nin başkenti Abakan’dır. “Ayı kanı” anlamına gelen Abakan şehri Yenisey ve Abakan nehirlerinin kesiştiği bir yerde kurulmuştur. Bu alanda genişliği yarım kilometre olan Abakan, genişliği bir kilometre olan Yenisey nehriyle birleşmektedir.

Yüzölçümü küçük olmasına rağmen Hakaseli’nde 324 nehir bulunmakta olup bunların toplam uzunluğu 8 bin km’dir. 390’u tatlı su ve 110’ da tuzlu su olmak üzere Hakaseli’nde toplam 500 civarında göl mevcuttur.

Karasal bir iklime sahip olan Hakaseli’nde kışlar soğuk, yaz mevsimleri ise sıcak geçer. Kışın ortalama sıcaklık eksi 20, yazın ortalama sıcaklığı da artı 20 olması ile birlikte zaman zaman kışın hava sıcaklığı 30’un altına inebilirken yazın da +30’un çok üzerine çıkabilmektedir. Bununla birlikte Hakaseli’nde yılda ortalama olarak güneşli gün sayısı 311’dir.

Hakas ülkesindeki en yüksek nokta, rakımı yaklaşık 3000 m. olan Karagaş zirvesidir.
Akaseli ülkesinin yüzde 73,6’sı orman, koyu orman ve yüksek dağlık ormanlarıyla kaplıdır. Bu bölgede toplam iki binden fazla bitki türü mevcut olup bunlardan 28’i yalnızca Hakaseli’ne mahsus bitki türüdür. Burada mevcut bitkilerden 300 bitki türü tedavi amaçlı kullanılırken 204 tür bitkiden de Tibet tıbbında yararlanılmaktadır.

Hakaseli’nde 800’den fazla mantar çeşidine rastlamak mümkündür. Bunun içinde yenilebilir olan mantar türünün sayısı 235, zehirli olanların da 30’dur.

Hayvan dünyası 76 memeli, 334 kuş, 35 balık, 6 sürüngen ve 4 amfibi (yani, hem suda hem de karada yaşayabilen hayvan) türünün mevcut olduğu Hakaseli’nde insanın kontrolsüz faaliyet (aşırı sanayileşme ve şehirleşme, tarımda suni ilaçlamanın yapılması) ve avlanmasının (özellikle kürkü değerli olan hayvanlar başta olmak üzere) sonucunda birçok hayvan türü kaybolmuş ya da kaybolma çizgisine düşmüştür.

Ruslar tarafından bölgeye verilen önemin ve işgal edilişinin nedeni Hakaseli’nin doğa zenginlikleridir. Yer altı ve yer üstü doğal kaynaklar açısından tam bir cennet olan Hakaseli’nde zengin altın, kömür, demir cevheri, molibdeniyim, volfram, kobalt, bakır, mermer, ve diğer birçok maden yatakları mevcuttur.

Aynı zamanda Hakaseli’nde üretimi çekici kılan enerjinin Rusya’nın diğer bölgelerine nazaran çok daha ucuz olmasıdır. Zamanında dünyanın en güçlü enerji üretim tesisi olan Hakaseli’ndeki Sayan-Şuş Hidro Elektrik Barajı’nda üretilen ucuz enerji bölgede başta alüminyum olmak üzere birçok üretimin maliyetini düşürebilme olanağını tanımaktadır.

Hakaseli’nin zengin ormanları (taygalar) ağaç işleme sanayiinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Bunun yanı sıra hayvancılığın da çok gelişmiş olduğu Hakaseli’nde özellikle son on yıllardaki ekonomik darboğazın etkisiyle büyük ve küçük hayvanların sayısı hızla azalmıştır.

Vagon platformları, konteynır, arabalar, vinçler, traktörler, demir-dışı (renkli) metallerin üretildiği Hakaseli’nde su, demiryolu ve karayolu ulaşım şebekesi mevcuttur. Havayolları da Abakan’ı başta Moskova olmak üzere Rusya’da ve yurtdışında bulunan birçok şehre bağlamaktadır.

Hakaseli’nin dışsatımı (ihracatı) da mevcuttur. Örneğin 1996 yılında Rusya ve eski Sovyetler ülkeleri hariç olmak üzere dünyadaki başka yabancı ülkelere yönelik olarak gerçekleştirmiş olduğu dışsatımı yaklaşık olarak yarım milyon ABD doları olup Hakaseli’nin dışsatımda en büyük ticaret ortakları ABD ($300 milyon), Japonya ($100 milyon), Türkiye ($60 milyon), Almanya ($12 milyon) ve Hollanda’dır ($10 milyon).

Ama Hakaseli’nin esas zenginliği bu toprakların asıl yerlisi olan Hakas Türklerinin özgün kültürü ve zengin tarihine ait maddi ve manevi mirasıdır. Bu kültürel zenginlik sayesinde Hakaseli kendine birçok konuğun ilgisini çekmektedir.

Tarihi çok zengin olan Hakaseli topraklarında eski Türk döneminde Kırgız devleti mevcuttu. Hakas ve Güney Sibirya’daki diğer Türk soylu halkların ataları olan Kırgızlar, Orta Asya’da en kadim Türk halklardandır.

Hakaseli’nin her tarafında balbal, kurgan, yazıt, kaya resimleri ve tarihin eski zamanlarından beri insanlar tarafından sayılan, örneğin tapınaklar gibi kutsal yerlere rastlamak mümkün olduğundan bu bölge gerçekten bir açık hava müzesini andırmaktadır.

Tarihsel anıtların çokluğu ve yoğunluğu sayesinde ise Hakaseli bilim dünyasında Sibirya’daki “Arkeolojik Mekke” olarak da bilinmektedir. Nitekim Hakaseli’nde bilinen tarihsel arkeolojik anıtların sayısı 30 binden fazladır.

Hakas ülkesinin her yerinde kurganlara rastlamak mümkündür. Kurgan, genellikle önde gelen birisinin ve ona ait tüm malvarlığının gömüldüğü ve üzeri toprakla tepe biçiminde örtülen ve daha sonra etrafı kayalarla duvar şeklinde çevrelenen bir mezarlıktır. Şekli itibariyle Türkiye’deki höyükleri andırmakla birlikte arkeoloji biliminde Tagar dönemine ait kurganlar Sibirya piramitleri olarak da bilinmektedir.

Hakaseli’nde en yaygın din Ortodoks Rus Hıristiyanlığıdır, ancak bölgenin yerlisi olan Hakas Türklerinin büyük bir çoğunluğu, zamanında devlet tarafından (özellikle Çarlık Rusyası döneminde) maneviyat alanında uygulanan tüm asimilyasyonist ve Hıristiyanlaştırma siyasetlerine rağmen, Türklerin İslam öncesi geleneksel inancı olan Şamanlığı (Kamlığı) halen de yaşatmaktadır.

Çin tarihsel yıllıklarına göre bölgeye MÖ 201’de savaşla gelen Hunlar ile birlikte giren Kırgızlar buradaki İskit kökenli Dinlinler ile karışmış ve daha sonra Gyangun-Go (Kırgız devleti) adlı devlet kurmuştur.

Hakas adı da Kırgız kelimesinin Çince okunuşu olan Hyagaz’dan alınmıştır 1918’de Hakas aydınları tarafından. İşte o tarihten beri tüm resmi belgelerde halkın ismi olarak bu ad kullanılmaya başlamıştır. Daha önce ise Abakan Türkleri, Minusinsk Tatarları, Yenisey Kırgızları olarak bilinen Hakas Türklerinin gerçek adı Kırgız’dır.

Medeniyetin en belirgin göstergelerinden biri olarak kabul edilen eski Türk yazı sistemine sahip olan Kırgız Türkleri bölgede kendi döneminde (IX-XIII yüzyılları) en güçlü siyasi oluşumlardan biri olduğundan kimi tarihçiler bu dönemi “Kırgız Üstünlüğü Dönemi” olarak nitelemektedir.

Güney Sibirya’da MÖ. I. Binyılın sonunda kurulan Yenisey Kırgızlarının devletine ilişkin bilgi eski Türk alimlerinden Nizami Gencevi’nın (1141-1203) kaleme aldığı meşhur “İskender Name” adlı eserinde bulunabilir. Büyük İskender’in hayran kaldığı bu Kırgız ülkesinin insanları ona kendi ağzıyla şöyle dermiş:

Kin gütmeyen bir halkızdır. Göklere itaat ederiz. 
Yalnızca doğruya hizmet ettiğimizi sen kendin göreceksin. 
Birimiz büyük veya küçük bir sıkıntıdaysa eğer, 
Ve bundan haberdarsak, 
Onunla her şeyimizi paylaşırız, 
Çünkü hiç kimsenin hiçbir şeyde yokluk çekmediği bir düzen, 
Bizim için bir kanundur, 
Malvarlığımız bakımından hepimiz eşitiz, 
Zenginliğimiz eşitçe paylaştırılmıştır aramızda, 
Bu yaşamda hepimiz de eşitiz, 
Ve hiç kimse bir başkasının derdine gülmez bizde, 
Hırsızları tanımayız ve dolayısıyla dağlarda 
Bekçilere ihtiyaç duymayız biz. 
Neden korku duyalım ki ?

O, büyüğümüz! Kötü sözlere öğretilmedik biz, 
İnsanları affeder ve onlara sevgiyle yaklaşırız, 
Birisi işiyle başa çıkamadığı zaman ise, 
Ona yardımcı öğütlerimizi esirgemeyiz, 
İnsanları yanlış yollara sevk etmeyiz, 
İsyankarlar yoktur aramızda, kan döken insanlar değiliz, 
Derdi varsa birinin, tüm ailece paylaşırız onu, 
Sevinçte de bir hep beraberiz, 
Ne altın ne de gümüş gözümüzde değerli, 
Burada onlar rağbet görmez ve kumdan pahalı değil … 

Buna mukabil gördüklerine ve öğrendiklerinden sonra bu ülkeye hayran kalan Nizami’nin Büyük İskender’i şöyle konuşur:

O, hayvansı hırsım! Tümüyle bir ateşin içindeydim ben. 
Burada gördüklerime alışabilir miyim acaba?! 
Bu güzel halk hakkında daha önceden bilgi sahibi olsaydım 
Dünyanın dört bir yanında dolaşmakla vakit kaybetmezdim asla!
 

17. yüzyılın başlarında bölgeye gelen işgalci güçlere karşı öz yurdunu ve bağımsızlığını savunan Kırgız Türkleri silah bakımından Rusların bir hayli gerisinde kalmasına rağmen vatanlarını sayıca kat kat üstün olan düşmana karşı yaklaşık olarak 150 yıl boyunca yiğitçe koruyabilmiştir. Ancak netice itibariyle bu savaşın ve daha sonraki tarihsel sürecin içerisinde sayısal olarak oldukça yıpranan Kırgız (Hakas) Türklerinin yurdu işgal edilerek sayısız kurganlar dışarıdan gelen Rus soyguncular tarafından talan edilmiştir.

Günümüzde ise Hakaseli Rusya Federasyonuna bağlı, yönetim biçimi cumhuriyet olan federe bir devlettir. Kendi Anayasa ve devlet armasına sahip olan Hakaseli Rusya Federasyonu ile yapmış olduğu anlaşma gereğince kendi yetki alanına verilmiş konularda Federal mevzuatı ihlal etmemek koşuluyla bağımsız olarak hareket edebilmektedir.

Hakaseli’nin yerli halkı olan Hakas Türkleri tüm olumsuz koşullara rağmen atalarından kendilerine miras olarak kalan Şamanlık geleneğini asırlar boyu devam ettirerek günümüze kadar ulaştırabilmiştir. Bugün ise bu yöneliş her geçen gün daha da güçlenerek gelişmektedir. Sovyetler zamanında unutturulan tüm şamanik gelenekler yeniden canlandırılmaya çalışılmaktadır. Bu hususta hem halk hem de halkın önde gelen aydın kesimi hep elele vererek gönüllü çalışmalarda bulunmaktadır. 1980’lerin sonundan beri başlayan bu yöndeki çalışmaların neticesinde Hakaseli’nde Hakas Türkleri tarafından kutsal sayılan ve yüzyıllarca kutsanan 300’den fazla kutsal yer tespit edilmiştir. Bu yerler çeşitli Hakas kabile ve kabilelerin bir alt kolu olan soylara ait kutsal yerlerdir. Böylece Sovyet döneminde halkın manevi yaşamından tamamen silinen bu köklü gelenek yeniden tespit edilerek yaşama döndürülmüş ve bir anlamda kuşaklar arası kopmuş bir zincir halkası yerine konulmak suretiyle zamanlar arasındaki köprüye yeniden bir bütünlük kazandırılmış, Hakas Türklerinin maneviyat yaşamındaki süreklilik sağlanmıştır.

TİMUR B. DAVLETOV

image0029.jpg

Paylaş:

Yorumlar

“513) UNUTULAN ATA YURDUMUZ: HAKASYA” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. sedat ergenc yorum tarihi 26 Aralık, 2010 04:05

    Yılmaz bey,
    küçücük bir nüfus,
    kocaman bir servet,
    eyvah yine ruslar,
    ve yokedilmiş millet…
    Bu istisnai ama değerli bilgilerden dolayı teşekkürler…

Yorum yap