387) MAYINI BIRAK, CEYLANPINAR’A BAK…

Yayin Tarihi 24 Haziran, 2009 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

MAYINI BIRAK, CEYLANPINAR’A BAK…

image0017.gif    

                                                   

Osmanlı İmparatorluğu döneminde toprak sistemi; Has, Zeamet ve Timar diye üçe ayrılıyordu. Şanlıurfa’nın Ceylanpınar İlçesi sınırları içinde kalan Ceylanpınar Tarım İşletmesi’de Osmanlı döneminde İbrahim Paşa’ya ait Has arazisi idi. İbrahim Paşa ikinci Meşrutiyete karşı çıktığı için bu arazi devlet tarafından geri alınmıştır. Söz konusu Has arazisinin büyüklüğü yaklaşık olarak üç milyon dönüm kadardı. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında, 1921 Ankara antlaşması ile Türkiye-Suriye sınırı bugünkü demiryolu olarak tespit edildiği zaman bu arazinin bir milyon dönümü Suriye, iki milyon dönümü de Türkiye tarafında kalarak bütünlüğü bozulmuştur. Türkiye sınırları içinde kalan arazi 1943 yılında Devlet Üretme Çiftliği olarak kurulmuş olup, o tarihten bu güne kadar Türk çiftçisinin tohumluk ve damızlık ihtiyacını karşılamak için tarımsal faaliyette kullanılmaktadır.

         Halen TİGEM tarafından işletilen çiftliğin, arazi büyüklüğü, uğradığı işgaller sebebiyle Birmilyon Yediyüzellibin dekara gerilemiştir. Çiftlik arazisinin Beşyüz bin dekarı sulama potansiyeline sahip olup, bütün mühendislik çalışmaları tamamlanmıştır. Son günlerde büyük gürültü koparan mayınlı sahaların on bin dekarı da bu çiftlik arazisi içindedir. Çiftlik, Avrupa’daki 21 küçük ülkenin topraklarından daha büyük bir alana sahiptir. Esasen İsrail firmaları mayınlı sahaların temizlenmesiyle birlikte Ceylanpınar Çiftliği’nin sulama projesinin yapımını da istemektedirler.  Bu talebin ve arkasındaki niyetlerin “Büyük Ortadoğu Projesi” çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

         Emperyalist güçler, bu proje ile üç hedefe ulaşmayı planlamışlardır. Birinci amaçları petrol kaynaklarına sahip olmaktır. Bu amaçlarını Irak’ın işgali ile büyük oranda gerçekleştirdiklerini söylemek mümkündür. İkinci amaçları, başta GAP Bölgesi olmak üzere Yukarı Mezopotamya Ovası’nı ele geçirerek hububat güvenliğini sağlama almaktır.  Üçüncü hedefleri ise, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki su kaynaklarını ele geçirerek uluslararası bir yönetime teslim etmek ve İsrail’in gelecekteki su güvenliğini sağlamaktır.”Büyük Ortadoğu Projesi”nin örtülü adı “Büyük İsrail Devleti’ni Kurma Projesi”dir. Dünya’da meydana gelen olayların akışını yönlendiren Yahudi Hanedanlığı, ABD ve AB’yi kullanarak bu projeyi adım adım hayata geçirmeye çalışmaktadır. Başarılı olup olmayacaklarını zaman gösterecektir. Türkiye-Suriye sınırı arasındaki mayınlı sahaların temizlenmesi karşılığı İsrail yada İsrail bağlantılı bir firmaya kiraya verilmesi, esas hedef olan hububat kuşağına koridor açılmasına neden olacaktır. Bu koridorun açılmasına izin verildikten sonra hedef Ceylanpınar, Mardin ve Kızıltepe Ovalarıdır. Buralara da sulama yatırımları ile girmeye çalışacaklardır. Türkiye böyle bir oyuna asla gelmemelidir.

         Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki su kaynaklarının uluslararası bir yönetime bırakılması konusu Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından Avrupa Birliği ilerleme raporunun ekine koydurulmuştur. Emperyalizim işte bu kabul edilemez isteklerini gerçekleştirebilmek için, Türkiye’nin dış borcu yüksek bir ülke olmasından da istifade ederek IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşları  baskı unsuru olarak kullanmaktadır. Bu sebeple Türkiye IMF’ye direnmekte haklıdır.

         Bulunduğumuz coğrafya zor ve tehlikeli bir coğrafyadır. Bu coğrafyada bölünmeden barınabilmek için dünyada oynanan oyunları çok iyi ve doğru okumak zorunludur. Türkiye kendi geleceği ile ilgili olarak tutarlı bir programa sahip olmadığı takdirde küresel güçlerin programına tabi olmak zorunda kalabilir. Bugüne kadar izlenen politikaları değerlendirdiğimiz zaman, Türkiye’nin olayların gerisinde kaldığı ve küresel aktörlerin yönlendirmelerine tabi olduğu izlenimi edinilmektedir. Bu konuda yanılmış olmayı çok isterdim fakat görüntü malesef böyledir.

         Bunun en çarpıcı örneğini, terörist başı Abdullah Öcalan’ın paketlenerek Türkiye’ye teslim edilmesinde görmekteyiz. Dönemin Başbakanı rahmetli Bülent ECEVİT deneyimli bir siyasetçi olmasına rağmen “ABD Öcalan’ı neden bize teslim etti?” halen anlayabilmiş değilim demiştir. Halbuki daha sonraki olayların akışı bize, küresel güçlerin Barzani ve Talabani’nin önünü açmak için Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye teslim ettiğini göstermiştir.

         Türkiye son günlerde mayınlı sahalar aldatmacası ile meşgul edilmektedir. Bu mayınların temizlenmesi o kadar zor bir olay değildir. Türkiye bu sorunu rahatlıkla aşar. Ancak esas ve en tehlikeli mayınlar Avrupa Birliği’ne giden yola döşenmiş olan mayınlardır. Asıl Türkiye bu mayınlardan kendisini korumalıdır. AB’nin Türkiye’ye verdiği sözler hep veresiye, ancak alacakları ise hepsi peşindir. Böyle bir adaletsiz alışveriş dünyanın neresinde görülmüştür?

         Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçekleştirilmesine giden yolda Ceylanpınar, Mardin ve Kızıltepe ovalarının sulama projesi önemli bir mevzidir. Bu mevzinin düşmesi asla kabul edilemez. Bu sebeple Türkiye kamu oyunun mayınlı sahalara kilitlenip kalma yerine, Ceylanpınar, Mardin ve Kızıltepe Ovalarının sulama projelerine dikkat etmesi gerekli görülmektedir. Emperyalizmin bu tuzaklarını göremeyen ve bu tuzakların temizlenmesi için çözüm üretemeyen bir milletin bu coğrafyada varlığını bölünmeden sürdürmesi zor görünmektedir.

Necdet TOPÇUOĞLU

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

     Eski Müsteşar Yardımcısı

     [email protected]

mskkaya_ceylanpinartim0108.jpg

Paylaş:

Yorumlar

“387) MAYINI BIRAK, CEYLANPINAR’A BAK…” yazisina 9 Yorum yapilmis

  1. Barış AYKUL yorum tarihi 24 Haziran, 2009 17:03

    Necdet hocamız emekli bir bürokrat olmakla yetinmemiş,halkına karşı duyduğu sorumluluğu sadece bu makalesiyle bile fazlasıyla yerine getirmiş..

    Umarım kendisi Encümen-i Daniş e de davet edilir ve engin görüşlerini o platformdada dile getirebilme imkanına kavuşturulur.

    Bu memleket,sorumluluk sahibi böyle mümtaz evlatlarıyla ne denli övünse azdır.

    Ellerinize sağlık Necdet Hocam…

  2. mehmet özmen yorum tarihi 25 Haziran, 2009 03:49

    ne yaparsak yapalım bu işbirlikçi zihniyetin hakkından gelemeyiz………..bunlar kafaya koymuşlar vtanı satmak istiyolar…milletimiz bunu görürümü orası muamma……..

  3. Yılmaz Karahan yorum tarihi 25 Haziran, 2009 15:18

    SAYIN NECDET TOPÇUOĞLU,
    EMEKLİ OLMAMIŞTIR. KAMU GÖREVİNİ YÜRÜTMEKTEDİR.
    KENDİSİNE GÖREVİNDE BAŞARILAR DİLERİZ.

  4. Murat Tanrıverdi yorum tarihi 25 Haziran, 2009 16:42

    Necdet Üsdadım,
    Gerçekleri dile getirmiştir.
    Saygılarımla,

  5. Barış AYKUL yorum tarihi 26 Haziran, 2009 19:25

    Emeklilik kelimesi ”eski bir müsteşar yardımcısı ”olduğu için kullanılmıştır.

    ”Emeklilik” yerine ”eski bir müsteşar yardımcısı olarak kalmamış” veya ”müsteşar yardımcılığı görevinden ayrılmış olsa bile” tanımlamaları kullanılabilirdi.

    Düzeltir ve uyarınız için teşekkür ederim.

  6. Avşar dünyası yorum tarihi 4 Temmuz, 2009 07:54

    Sevgili hocam. Dilerine sağlık.Siz yazmaya bizde okumaya ve anlatmaya devam edelim. Ellerin, beynin dert görmesin. Bizleri ne güzel bilgilendiriyorsun. Sağolasınız ve bizi bilgilendirmeye devam edesiniz. Sağlıkla kalın güzel hocam.

  7. aziz ışıklı yorum tarihi 25 Ağustos, 2009 02:19

    bir ceylanpınarlı olarak aynı fikiri paylaşıyorum. düşündüklerimin aynısı yazmışsınız.sayın hocam eğer türkiye sahip çıkacak adam olsaydı.ceylanpınara yatırım yapacak zenginlerimiz olurdu. ceylanpınar mükemmel yatırm yeri olduğunu belirtmek istiyorum.acaba bu zenginlerimiz neden buraya yatırım yapmaktan korkuyorlar.devletimiz isteseydi buraya iyi yatırım yapılması için zenginlerimizi davet edebilirdi. hem halkımız hem devletimiz hemde zenginimiz kazanacaktı.devletimizin bu politasını anlamış değilim.bizi dış kuvvetin eline bırakmak istiyor.türkiyenin gelişmesini istemeyen var ki bu duruma düşürmeye çalışıyorlar. öncelikle yapılacak tek şey içimizde olan kötü niyetli insanları bulmaktır.bildiğim şey o kadar aydın insanlarımız var neden bu kötü niyetli insanları ortaya çıkaramıyorlar.kendini iyi yetiştirmiş aydın insanlar bir tv kanalında neden türkiyenin sorunların çözülmesinde neden tartışamıyorlar.bunun çözümümünü yapacak tek bir birimimiz var. güvenliğimiz sağlayan genel kurmay başkanımız var.81 ilde aydınlarımız bir araya getirerek sorunlarımızın çözümü için fikirler ortaya atılabilirdi.bir tv kanalında bu tartışma gerçekleşebilirdi. halk ona göre değerlendirme yapabilirdi.hafta bir tv kanalında değişik aydınların fikirleri paylaşabilirdi. gerçekleri görmemizi sağlardı. zenginler malların kayıp etmesinden fakirlede ekmek derdine düşmekmedirler. allah sonumuzu hayırlı getirsin.

  8. uğur yorum tarihi 26 Şubat, 2010 11:19

    bence cok güzel bir yer

  9. A.Serdar Ateş yorum tarihi 25 Aralık, 2014 01:46

    Yüzyıllık Plan B.O.P’a Karşı Uyanın! – Uyandırın!
    Büyük Ortadoğu Projesi’nin temelinin 2000’li yıllar ve salt enerji kaynakları paylaşımı olduğunu düşünenler aldanıyor. Vaka Filistin’den kovulan bir halkın üslendikleri ülkelerde sermaye ve materyalist savaşta üretim, para ve pazar hâkimiyetini ele geçirip, tüm dinlerin ruhbanlarına sızdıktan sonra Dünya tarihini 19.ve 20. yüzyılda olduğu gibi yeniden şekillendirme amaçlarıyla ilişkili…
    Aslında önemli bir kaynak: Aytunç Altındal’ın neden hala İskoçya’da yaşamak zorunda bırakılmasıyla da ilintili… Türk Siyasi tarihinde 70’lerden bugüne istikrarlı olarak Siyonist ve Semitist örgütlerle mücadele etmiş bir isim Altındal…

    Özellikle ‘Bilinmeyen Hitler’ eseri bilinen tarihi bile kökten değiştirecek kadar anlamlı; hele Hitler’in gerçek babasının bir Yahudi ve Thule Alman Mason Örgütü’nce finanse edildiğini ve akrabalarının da hala Tel-Aviv’de yaşadığı gerçeğini her nedense yazabilecek fazla araştırmacı da yok dünyada, belki de aynı nedenden: Kuşatılmaktan…

    Budapeşte doğumlu Theodor Herzl, 1897’de Siyonist Örgütü’nü kurmasından sonra, yapılan İlk kongresinde: Ben bugün burada Yahudi Devleti’ni kurdum, ancak bunu yüksek sesle söylersem bütün dünya güler. Fakat beş sene içinde ya da elli sene sonra bunu herkes böyle bilecektir.” demiştir(1).
    THEODOR HERZL
    1890’lardan itibaren Filistin çevresinde toprak satın almaya başlayan Avrupa Siyonistleri; Romanya ve Yunanistan’dan kovulma ve ırkdaşlarını Filistin’e yöneltme uğraşları her daim başarısızlıkla sonuçlandı: Ortada Osmanlı hakimiyeti gerçeği vardı: Vaat edilmiş toprak ile aradaki tek engel,savaşlardan yorgun,borçlu bir Osmanlı idi.

    2.ABDÜLHAMİT
    Ardı sıra 2.Abdülhamit ile görüşen Theodor Herzl, Avrupalı Yahudilerin Filistin karşılığı Osmanlı’nın tüm borçlarını ödemesi vaadini, 2.Abdülhamit : “ Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır.” Sözüyle her iki görüşmede de reddedilmiştir. Aksine Özellikle İngilizlerin emelleri olan toprakları da(Musul-Kerkük gibi) kendi nüfusuna geçirerek koruma yolunu seçmiştir. Bu arada Herzl’i kullanarak borçların finansmanını da Avrupalılara yükleyerek kredibilitesini arttırmıştır.(2)

    Bunun intikamını da 1908 Meşrutiyeti ve İttihat ve Terakki gücünün İsrail karşıtı 2.Abdülhamit’in devreden çıkarılabilmesi için, Volkan Gazetesi çevresinde toplatılan gericilerin Şeriat isteriz sloganları eşliğinde, Mektepli-Alaylı ayrımcılığında Harbiyeli infazları ve tedhiş-linç hareketinin sonucu, kısmi Ordu karşıtlığı alevlendirilerek; Ordu ve üyelerinin çoğu masonlardan oluşan İttihat Terakki eliyle sorunlu adam Abdülhamit tahttan uzaklaştırılmıştır. Ardı sıra Balkan savaşları ile yıpratılan Osmanlı,yine İttihat ve Terakki eliyle dünya savaşına sokulmuştur.

    Bu aşamada parayla alınamayan Filistin, Dünya Savaşı dâhilinde Müttefiklerin Osmanlı devleti topraklarına yönlendirilmesinde hâkim güç: Kudüs kutsal yerler motifi ile beraber Petrol unsuru da kullanılmıştır. Bu arada gerek dünya savaşının gerek ise 2. dünya savaşı finansörlerinin hep aynı Avrupalı Yahudi ailesi Rothschild olması da (3) pek garipsenmemeli… Ticaretin en önemli etmeni çıkarları beslemek ve siyasi uzlaştırma fonksiyonu;18.yüzyıldan beri her ülkedeki hâkim unsurca etkinleştirilmiştir.

    1937’de aynı amaçla (İsrail’in kuruluşu)destek isteği için gelen İngiliz Kralı’na Atatürk’nın cevabı netti: Ben yaşadıkça buna başaramazsınız! Aslında bundan çok önce Atatürk 1935’te mason localarını kapatarak kökü dışarıda ve Yahudi amaçlarına hizmet eden bu sahte kardeşlik çıkar örgütünü yasaklatmıştır. Bu dönemde Atatürk’nın rest çektikten sadece 1 yıl sonra sağlığının bozularak şehit edilmesi vakası, sadece doktorlarının siyasi ve masonik bağlantıları (4) gerçek tarihsel çıkarım için sorgulanması zorunludur.

    Atatürk’nın öldürülüşü hemen sonrası 2. Dünya savaşı neticesinde; başarısız olan koloniciliğin İliştirilmiş tehdit ve Antisemitizm kampanyasının gizli destekçilerinin yine Almanya örneğinde olduğu gibi mason ve Siyonist örgütler olması pek de garipsenmemeli; aynı güçler Avusturya kralı ve Rus çarı ile anlaşarak zaten mülklerinin devletleştirilmesi karşılığında Yahudi azınlıkların kovdurulmasını Büyük İsrail anlamında zaten sağlamışlardı. Geride kalıp antisemitizme kurban verilenlerin de çoğunlukla Siyonist olmayan veya Aşkenaz-Karay Yahudileri (Hazar Türkleri) içinden çıkmasıyla da amaç aşikâr edilmiştir.(5)

    Filistin’de İsrail devleti kurmak isteyen İngiliz Kralı Edward, buna engel olmamasını Atatürk’e söylemek için 1937’de İstanbul ‘a geldi. sevgilisi Fransız prensesi Virjin’i de kaçak yolcu olarak yatındaydı. Dolmabahçe’de o akşam protokol yemeği yerken, kral Edward Atatürk’e niyetini açtı. Atatürk’ün ona yanıtı kesindi: “Ben sağ olduğum sürece buna asla izin vermem!”

    Mustafa Kemal Atatürk, Dolmabahçe yemeğinde, İngiliz Kralı’na ve birlikte hareket ettikleri aşikâr olan Fransızlar’a verdiği cevabı Ankara’ya döner dönmez mecliste yaptığı nutukla Türk halkına ve dünyaya açıkladı:

    Filistin’e el sürülemez!

    “Arapların Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip bu sözde istiklal kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayanı teessüftür. Arapların arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa bir kaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet’in mukaddes yerlerini Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız.

    Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet’e lakayt olmakla itham edildik. Fakat bu ithamlara rağmen peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslam hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bu gün kanımızı dökmeye hazırız; cedlerimizin, Selâhaddin’in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bu gün, Allah’ın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğinden şüphemiz yoktur.”

    Mustafa Kemal Atatürk’ün, mecliste yaptığı bu konuşmayı, önce, Ankara’da Türkçe yayınlanan Hakimiyeti Milliye gazetesi yayınlamış. Hindistan’da yayınlanan Bombay Chronicle gazetesi de bu açıklamayı Hakimiyeti Milliye Gazetesi’nden almış ve 27.8.1937 (27.07.1937) tarihli nüshasında ‘Filistin’e el sürülemez, Mustafa Kemal paşa Avrupa’ya ihtar ediyor’ başlığı altında bir yazı yayınlamıştır.(6)

    Ata’nın ölümü sonrası süreç hızlandırılarak 10 yıl sonra amaca ulaşılmıştır(14 Mayıs 1948).Bu süreç dahilinde 1945’ten itibaren imzalatılan ikili antlaşmalar ile Türkiye bağımlı ülke haline getirilirken ,1946’dan itibaren Mason Locaları yeniden açılarak siyasi, Sabatay ve kripto ermeni unsurlar ile İslam dini ve siyasal örgütlenmeye hız verildi.

    1946’dan itibaren Türk Siyasi Hayatı içinde iki kutupta da örgütlenen güçler İnönü döneminde , Adnan Menderes’i NATO ve Türkiye’nin borçlandırılması ile ilgili siyasi ,askeri ve iktisadi anlamda kullanılırken ,amaç dışına çıkmaya başlayınca(Rusya’dan yerli sanayi için kredi talebi) ortadan kaldırılmıştır.

    EN ALTTAN ÜSTE SİYONİST YAPILANMA:

    1. Altta LİONSLAR (Mahalle komiteleri vb. Genç Leo (Lioness) kızlar ve genç Leon erkekler)

    2. Bunun üstünde Rotaryenler.

    3. Bunun üstünde Carbonary ve Masonnry (Farmasonlar)

    4. Bunun üzerinde yani alttakilere emir verme yetkisine sahip; BİLDERBERG GROUP (Fethullah bunların içinde. Mason olacak kadar küçülmedi)

    5. Siyonizm kuruluşları (Bunlar sadece Yahudilerdir. Diğer alt sınıflar ise “Yerli uşak”lardır. (Goyim:Öküz))Goyim olarak anılanlar örgütlere üye olan yahudi asıllı olmayan işbirlikçi ve Büyük İsrail planı çerçevesinde vaad edilmiş topraklarda Yahudiler için toprak üstünde çalışan halklardır(Kürt Türkleri-Tarikatlar-Şirketler)

    Fethullah Gülen Siyonizmin bir alt kuruluşlarından olan Bilderberg’in (üç YÜKSEK üyesinden biridir. ABD’ye ömür boyu transferi yapılmıştır.(7)

    Aslında bu Türkler ile Siyonistler arasındaki ilk örgütlü savaş da değildi;2. Abdülhamit’in devrilmesinin ardından Aaron Aaronson yönetiminde kurulan NILI (Netzah Yisrael Lo Yeshaker) isimli istihbarat örgütü ile İngilizlere casusluk yapanlar; idam,hapis ,sürgün cezasına muhatap oldular.Osmanlı’da 1914 dönemine gelindiğinde A.b.d. desteğinde Mısır İskenderiye ‘de çoğunluğu Rus Yahudisi 12.000 yahudi nüfusundan 737 kişilik bir gönüllü birlik oluşturularak İngilizlerle karma yapılan Yahudi Katır Birliği lojistik amaçlı olarak hem Çanakkale hem de Filistin muharebelerinde(Lejyon) Türkler’e karşı kurşun olarak kendilerini kullandırmışlardı.Bu çabaları Filistin’den 2. kovuluş anlamında Anti -Türkçü kampanyada Avrupa ve ABD dahilinde sadık Millet olarak yükselmelerinde Haim Weizman(cordite-Dumansız barutun kaşifi) örneğinde olduğu gibi müttefik silah sanayinin gelişmesinde aktif olarak yer alarak göstermişlerdi.(8)

    Türkiye içerisinde askeri manada A.b.d. ikili anlaşmaları ile T.S.K. ve Mit içerisinde hareket kabiliyeti bulan bu örgütlenme darbeler döneminde kendini açıkça gösteriyordu. ABD karşıtı her lider, hareketin önü hemen kesilebilen bir teşkilatlanma yapılandırılmıştı.

    1950’lerden itibaren çok yönlü olarak Din Afyon’dur inancıyla gerek Sebatay gerekse gayri Türk unsurların(Kripto ermeni-mecusi arap v.s.) aracılığı ile Tarikatlar içine yerleşerek asgari müştereklerin aleyhine işlemeye başlayan din örgütlenmesi,1980 öncesinde Anti-komünist fonlamalarıyla güçlenerek 2 kutuplu dünyada tarafını aşikar ediyordu.1970 ve 1980 sonrası bir çok Türk Milliyetçisinin idrak edemeyip afyonla uyutulmuş gibi Süleymancılık, Fettullahçılık akımlarında proleter-işçi- haline gelmeye başlamasıyla,A.B.D ,İngiltere ve İsrail Büyük İsrail Planı içinde önemli bir S.T.K. anlamında 5.kola da kavuşmuş oluyordu.

    1992’den itibaren A.b.d. rayından çıkan ve Özel Savaş Konsepti dahilinde Milli Kuvvet haline getirilen Özel Kuvvetler’in dahil olduğu Türk Silahlı Kuvvetleri şimşekleri üzerine çekerken;planı aşikar eden ve karşı gelenler suikastlara kurban gidiyor(Eşref Bitlis,Uğur Mumcu,Cem Ersever,,Necip Hablemitoğlu,Ahmet Taner Kışlalı,Behçet Oktay v.s.),suçlamalara muhatap oluyordu.

    28 Şubat, Ordu içindeki Amerikancıların Milliyetçi Kurmay’ları son kez kandırdığı bir özel savaştı; hedef halk ile ordu arasında sosyal mesafenin açılmasıydı.Gerek E.D.O.K. gerekse Batı çalışma Gurubu’nun amaçta doğru ancak yaptırımda süreklilik ve halkla ilişkilerde ve psikolojik harekatta yetersizlik sebebiyle 1000 yıl sürmesi gereken hareketi 5 yılla sınırlayarak,yeni GLADIO yapılanmasının eşliğinde hedef tahtası haline gelmesine sebep oldu.

    Asimetrik Psikolojik Harp ,”Bilinmesi Gereken Prensibiyle” sessiz kalması gereken askeri kurmay Heyeti’nin dış güçlerce yerli işbirlikçilerce daimi hedefte tutulmasını sağladı. Beşiktaş Terör Örgütü A.B.D. desteğinde harekete geçirilerek Büyük İsrail önündeki tek engel olarak halen iddianamesiz ,savunmasız olarak esir alınmaya çalışılan Türk askerini etkisizleştirmeye yönelik olarak karalama ve beyin kontrol yöntemleri içinde farklı imgelendirmelerle halkın beyninin yıkanmasında araç olarak kullanılmaya çalışmaktadır.

    Büyük İsrail önündeki tek engel Türk Silahlı Kuvvetleri’dir.Bu bakımdan dış güçlerin siyasi,iktisadi ve askeri örgütlenmelerinin önündeki bu engelin kaldırılması,mümkünse devşirilmesi(Sınır Muhafaza Müdürlüğü’ne dair kanun ile kaldırılması planlanan Sahil Güvenlik Komutanlığı,İçişleri Bakanlığı’na devri düşünülen Jandarma Genel Komutanlığı gibi) ve sınırlardan çekilecek Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yerini mümkünse Uluslar arası Paravan Güç’e doldurularak,Büyük İsrail Planı’na kalındığı yerden devam edilecektir:

    Türk genci Bursa Nutku’nu, Atatürk’ün Son T.S.K. konuşmasını hatırından çıkartmamalıdır.Milli Güçlerin yalan iddialar ile tutuklanmasının ardındaki esas gerçek: Millenyum Challenge -1992’de Nevada Çölü’nde Yüzyılın Meydan Okuması rumuzuyla Türkiye’yi işgal planları yapan A.b.d. ve bağlaşıklarına karşı savunma hattı:Balyoz Eylem Planı ile karşılık cüretini gösteren Milli Güçler’den Yerli taşeronlar yolu ile intikam almak amacıdır.

    1897’den itibaren harekete geçirilmiş bir plan olan Büyük Orta Doğu Projesi’nin tüm yerleşik işbirlikçilerine karşın,bu hareketi durduracak tek güç; Türk Millet’in kendine güvenen kararlılığı olacaktır.!

    Yeter ki kendimizi bilelim, unutmayalım ve her şeyden önce …Uyanın! ve Uyandırın!!!
    A.Serdar Ateş
    [email protected]
    Kaynakça:
    1-Filistin’in Gölgesinde Abdulhamit ve Theodor Herzl-Selim Okuyan-Selis Kitaplar
    2-http://tr.wikipedia.org/wiki/Theodor_Herzl
    3-Bilinen Tarihin Bilinmeyen yanları-Texe Marrs-Timaş Yayınları
    4-Agoni: Atatürk’ün Ölümündeki Sır Perdesi Yazılamayan Tarih
    5-13. Kabile -Arthur Koestler-Plato Film Yayınları
    6-http://www.uludagsozluk.com/k/atat%C3%BCrk-%C3%BCn-filistin-hakk%C4%B1ndaki-s%C3%B6zleri/
    7- http://www.facebook.com/note.php?note_id=428953838003&id=299975864940
    8-İki Bin Sene Sonra Kurulan İlk Yahudi Bölüğü İlk Kurşunu Bize Sıkmıştı-YETKİN İŞÇEN _HaberTürk Tarih Dergisi-13.06.2010
    http://www.politikadergisi.com/okur-makale/yuzyillik-plan-bopa-karsi-uyanin-uyandirin#comment-5936
    ————————
    Apo neden Türkiye”ye teslim edildi? – İsrafil Kumbasar
    http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=3658

Yorum yap