36) YAŞAM PROGRAMI

Yayin Tarihi 3 Mayıs, 2008 
Kategori SOSYAL

 

YAŞAM PROGRAMI

 

dogal-yapilanma.jpg

İnsanoğlunun dünyaya geliş amacı tekamül etmek ve tekamüle hizmet etmektir. Dolayısıyla yaşam programlarımızın da ana hedefi de gelişmek ve gelişime hizmet etmek olmaktadır. Zaten bizler de şu bulunduğumuz zaman ve mekan kesiti içinde kendi yaşam programlarımızın içindeyiz ve onları yaşamaktayız.Bizler bu zamanda, bu bedende, bu bölge ve şartlar içinde gelmeyi bilerek ve isteyerek seçtik. Yaşam planı ya da kader diye adlandırdığımız programda ana arterler, kanallar bellidir !

Bu ana kanallara hangi yollardan, neyi seçerek, nasıl ulaşacağımız ise bizim niyet ve seçimlerimizle belirlenir ve şekil alır. İster yolları kısaltarak uygularız bu programı, istersek dolambaçlı yollardan geçip uzatarak birazını uygularız ya da hiç uygulamayabiliriz.

Uyuyan, farkında olmayan insan, otomatik bir şekilde bilmeden, anlamadan, görmeden yaşar. Bu tip insanlar sistemin mevcut düzeneğinde, dünyanın cezbedici, yanar döner ışıltılarına kapılarak sürüklenirler de sürüklenirler. Acılar, beklentiler, aşırı istekler içinde kaybolurcasına bir sürüklenmedir bu…Bizim temel sorumluluğumuz öncelikle ilkeleri anlamak, bu ilkeler doğrultusunda duruş sergilemek, gerçek özümüzü ortaya çıkarmak, sabırla, cehitle, sevgiyle, yüksek vibrasyonlara açık olmak ve onlara uyum sağlayarak gelişmektir.

Yaptığımız seçimler yaşam programımıza uygun değilse, ruhsal ikazlar alınır, hayati tehlikeler atlatılır ve büyük sarsıntılar yaşanır, aynı olaylar hiç durmadan tekrar eder. Ve hep bu tekrarlarla karşılaşırız. Bu olayları fark etmek, durup üzerinde düşünmek bizlerin şuur uyanıklığına bağlıdır. Dünyanın şartları zordur gerçekten, bu şartlarda yaşam programını yaşayabilmek büyük bir marifet ve yüceliktir. Bu da ancak bilgi ve uygulama ile olur.

Yaşam programının uygulanabilmesi için şuurlanma gerekir!

Bu yüzden yaşam programlarının uygulanması ile şuur uyanıklığı arasında doğrudan bir bağlantı vardır.  Şuur ve şuurlanma konusu önemli bir konudur. Bir konunun idrakine vardım demek öyle bir anda olacak iş değildir. Çünkü şuur; o an için içinde bulunmakta olduğumuz gerçeklik noktasıdır. Bizim gerçeklik noktamız…

Bir şuur noktasına gerçekten varmak demek, onu her durum ve şart altında koruyabilmek demektir. Basit bir örnek ile yaşamak için yemek yememiz ve nefes almamız gerektiğinin yeterince şuurunda olduğumuz için bu eylemlere son vermemekte  ve devamlı gerçekleştirmekteyiz. Çünkü gerçekten farkındayız ve biliriz ki, bu eylemler yaşamak için gereklidir.

Eğer ki, bir noktayı zihnimizde yeterince açık ve aydınlık tutamıyorsak, zaman içinde kaybolmalar, karışıklıklar yaşıyorsak; bu, o noktayı henüz yeterince idrak edip anlayamamış olduğumuzu göstermektedir. Gereklilikleri ve icapları henüz yeterince kavrayamamış, anlayamamış, görememişiz demektir. Ama zaten bir şuur noktası da öyle bir günde oluşmaz. Bir sabah uyandım tüm meseleyi kavradım demek mümkün değildir. Olsa yalandır zaten. Diyenlere de inanmayınız. Bir şuur noktasının oluşabilmesi; gayret demektir, sabır demektir, çaba demektir hatta sürefor demektir.

“Yanlış olmadan doğru olmaz !”

Bir şeyi yanlış yapmadan doğrusu öğrenilmez. Yanlışlar bu yüzden kıymetlidir. Hele ki bir de yapılan yanlışın ardından, o yanlışı fark edebiliyor ve değiştirmek için niyet ediyorsanız ne güzel!

Şuur nedir ve nasıl geliştirilir?

Şuur; bir varlığın içinde bulunduğu gerçeklik noktasıdır. Anlama kabiliyeti, idrak etme becerisi, görebilme yetisi hep o an içindeki şuur seviyesine bağlıdır. Eğer anlayamıyorsa yeterli zihin noktasında yani şuurda değildir. Meselenin bilincine varamıyordur. O yüzdende varlıklar kendi gerçeklik dünyaları içinde yaşarlar ve ona göre hareket ederek, ona göre karar verirler. O nedenledir ki, birimizin kararını bazen bir diğerimiz anlamaz.

Bir varlığın çaba içinde olması çok mühimdir. Daha fazla gerçeğe temas etmek, daha fazla görebilmek, daha fazla işitebilmek için çaba hayrınadır elbette.Şuurumuzu geliştirmek için ne yapabiliriz? Daha engin bir şuur ile daha az duygusal yük taşımak için neler yapılabilir? Böylece daha uyumlu ve olumlu bir yaşamımız olabilir mi? Şuurlanma bizim daha rahat, yumuşak ve esnek zihinlere sahip olmamızı sağlar mı?

Öncelikle şuurumuzu genişletmek ve geliştirmek bir yaşanmışlık neticesinde olabilecek bir iştir. Yaşamakta olduğumuz her olay  zaten bunun için vardır. Şuurumuzu genişletelim esnetelim diye… Yaşayarak, anlayarak, öğrenerek şuurumuz genişlemektedir zaten. Ancak buna ilave olarak yapabileceğimiz şey niyetimiz korumak ve irade koymaktır.

Şuurlanma konusunda Niyet ve İrade oldukça önemli yasalardır. Niyetimizi bozmayarak, irademizi kaybetmeyerek şuurumuzu yükseltmek çabasında bulunabiliriz. Çünkü şuuru yukarıda tutma çabası zaman içinde zihinde bir genişleme yaratacağı için gereksiz duygusal yüklerin azalmasına neden olacaktır. Bu çaba bizi aşağıya çeken ağır ve ağdalı duygusal olaylara zaman içinde daha rahat ve hafif bakmanıza neden olacaktır. Ki, bu da elbette kendiyle ve evrenle barışık daha uyumlu ve olumlu bir yaşam getirecektir bizlere.

Kendisiyle ve evrenle daha barışık olmak demek, sevmek demektir. Zamanla daha çok sevmek demektir. Sevemediğini de sevmek demektir. Ve bir gün hiçbir şeyi ayırmamak demektir. Her şeye eşit mesafede olmak demektir. Her şeyi sevebilmek elbette ki çok yüksek bir anlayış, çok yüksek bir beceridir. Ama oraya doğru yürüdüğümüz her an daha rahat, esnek, yumuşak ve akıcı olmamız; evrenle bütünleşerek onun sesini duyabilmemiz demektir.

Olayların dilini yavaş yavaş çözerek, bu yaşamın kulaklarınıza neler fısıldıyor olduğunu nihayet duymak demektir.

ASTROSET

Paylaş:

Yorumlar

“36) YAŞAM PROGRAMI” yazisina 3 Yorum yapilmis

  1. Resmiye Serbes yorum tarihi 3 Mayıs, 2008 09:22

    Kendisiyle ve evrenlebarışık bir toplum olabilecekmiyiz?

  2. serdar bayram yorum tarihi 3 Mayıs, 2008 15:38

    HALKIN YÜKSELİŞİ PARTİSİ (HYP) ve SAADET PARTİSİ (SP) DENİZLİ TEŞKİLATLARI ORTAK BASIN AÇIKLMASI:

    TÜRKİYE “ÇİN OLİMPİYATLARI”NI
    PROTESTO ETSİN!

    yataganbaba_sezer_1500.jpg

    Bugün size Doğu Türkistan’dan bahsetmek istiyoruz. Neden? Çünkü, Çin, çok uzun zamandır Doğu Türkistanlı Türklere zulüm ediyor.

    Çin’in bu “son zamanlarda yaptıklarını” kısaca sayarsak:

    1- Çin Hukümeti Doğu Türkistan´da camilere bir liste astı ve o listelere göre neredeyse tüm bölge nüfusunun camiye girmesi yasaklandı.

    2- Kadınların başörtüsü takması yasaklanıyor. Müslüman Uygur annalarımız başlarını Türkiye’deki gibi sadece kamusal alanda değil, sokakta da örtemiyor ve bizim hükümetin bu konuda kılı bile kıpırdamıyor!

    3- Uluslar Arası İnsan Örgütü´nün ayrıntılı raporuna göre Çin; Uygur Din Adamları’nı tutukluyor, işkence ve hatta idam ediyor .

    4- Çin’in Pekin ve Sanghay gibi büyük kentlerinde Uygur Lokantaları zorla kapatılıyor ve Uygur Türkleri Doğu Türkistan’a kovuluyor .

    5- Doğu Türkistan’ın Başkenti Urumci’de ve Kaskar Şehri’nde, Türk-Uygur kültürünün parçası olan pazarlar yıkılıyor, insan soykırımından sonra şimdi de kültürel soykırım uygulaniyor.

    6- Protesto etmek amaçlı sokağa çıkan halka terörist muamelesi yapılıyor hatta bazılari idam ediliyor.

    7- 1997-1999 yılları arasında sadece Doğu Türkistan’da Çin 210 Müslüman’ı idam etmiştir ve bu idamlar az önce belirttiğimiz gibi günümüzde de devam etmektedir.

    Herhalde daha fazla saymaya gerek yok.

    Biz Saadet Partisi ve Halkın Yükselişi Partisi Denizli İl Başkanları olarak, Meclise bu konularla ilgili bir önerge verilmesini istiyoruz.

    Konu ile ilgili “önerge verilmesi” teklifimizden başka, Çin’in Doğu Türkistan Türkleri’ne uyguladığı zulme karşı Meclisimizi bir de “protestoya” davet ediyoruz. O da “Türkiye’nin Çin Olimpiyatlarını –diğer Müslüman Ülkeleri de yanına alarak- protesto etmesi”dir.

    SP ve HYP İl Başkanları olarak tekrarlıyoruz: Meclise bu konularla ilgili önerge getirilsin ve lütfen bütün Sivil Toplum Kuruluşları ve bütün Milletimiz ile birlikte Meclis’imiz Türkiye adına “Çin Olimpiyatları’nı protesto etme kararı” alsın. Doğu Türkistanlılar’a “yanınızdayız” ve Çin’e de “kendine gel” mesajını vermenin en etkili yolu “Türkiye’nin Çin Olimpiyatları’nı protesto etmesidir.

    hyp_sp_metin.jpg

    sezer_yataganbaba_500.jpg

    FOTOĞRAF BİLGİLERİ:

    Saadet Partisi (SP) Denizli İl Başkanı Mustafa Sezer ve

    Halkın Yükselişi Partisi (HYP) Denizli İl Başkanı Murat Yatağanbaba

    Yer: Saadet Partisi Denizli İl Binası

    Tarih: 03 Mayıs 2008

    Çeken: Yunus Selek (HYP Propaganda’dan Sorumlu İl Başkan Yardımcısı)

  3. Samet Acar yorum tarihi 3 Mayıs, 2008 16:56

    Bu yazının ana düşüncesi “Evreni ve içindekileri gördüğün gibi kabul et,hoşgörünü kullan ve küçük ,ince duyguları düşüncenden çıkar,geniş,etraflıca düşün rahat et.Tabii burada alışmaya çalışmak var,ön yargılardan sıyrılmak var,ön koşulardan vaz geçmek var,duyguların esiri olmamak var,”Evren içerisinde ,herşeyi kucaklamak,sevmeye çalışmak ve işi başarmak .Herkeze mahsusdur,ya da eğitimi bu yönde yönlendirilmilidir.Ana düşüncesi doğmaktadır.Bu meziyetleri kazanmak insan psikolojisiyle pararellik arz eder.Bu meziyetleri kazanmak çok kısa zaman diliminde olması mümkün değildir,zaman alacak ya da şu düşünce her dinlerde doğabbilir.İslam dininde vardır.”fukarayı zikirin,fukarayı sabirin”yani fukara,sen zikret,sabret mutlaka amacın ne ise kavuşursun! Kendini parçalama,sen her denilene sabret,alın yazısıdır de,çalıpçırpanlara kötü düşünme,yiyenler tıkabasa yesinler sen düşünmü,ağlama ,sen sabırlı olmayı bil,otur uğraşma,ter dökme ,Allah’a yalvar,sana verir.Gerçi tembelleri vermez ama sen çalışmasan bile olduğun gibi duruyorsunya belki verir.Düşüncesi geniz zamanlıdır.”Mutluluklar yaşadığın sürededir.Onu düşünemez,anlayamz isen,”Evren’in”genişliğinde anlaman mümkün değildir.Acaroğlu

Yorum yap