344) DEVLET BAHÇELİ’NİN İZMİR BAYRAK MİTİNGİ KONUŞMASI

Yayin Tarihi 21 Nisan, 2013 
Kategori SİYASİ

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı

Sayın Devlet Bahçeli’nin 

İzmir Bayrak Mitinginde yapmış oldukları konuşma

20 Nisan 2013

image00120.jpg


Büyük Türk Milleti,

Muhterem Vatandaşlarım,

Değerli Dava Arkadaşlarım,

İzmir’in Her Köşesinden Gelen Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler,

Her birinizi en sıcak, en samimi ve en halisane duygularımla selamlıyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Türkiye’nin 9 bölgesinde “Milli Değerleri Koru ve Yaşat” adı altında düzenleyeceğimiz açık hava toplantılarının ikincisini “Bayrak Mitingi” temasıyla burada, güzel vatan köşesi İzmir’de gerçekleştiriyoruz.

23 Mart 2013 tarihinde Bursa’da yaptığımız “Kuruluş Mitingi”mizden sonra şimdi de sizlerin huzurundayız.

Böylesi muazzam bir heyecan dalgasını ve sevgi sağanağını bizlere yaşattığı için Yüce Rabbim’e şükrediyorum.

1919 Samsunundaki erdem, Erzurum Kongresi’ndeki şuur, Sivas Kongresi’ndeki azim aynıyla aramızdadır.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran yüksek ahlak, Türk milletini kurtaran muhteşem fazilet her şeyiyle bu meydandadır.

91 yıl önce işgalcileri denize döken vatanperverlik ve milletseverlik bizimledir.

Hepinizle gurur duyuyorum, hepinize şükranlarımı sunuyorum.

Bu açık hava toplantımıza iştirak eden;

Bayrak âşıkları hoş geldiniz.

Vatan, milliyet, milliyetçilik, millet ve Türkiye tutkunları hoş geldiniz.

İzmir’li kardeşlerim ve tüm dava arkadaşlarım hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.

Aziz İzmirliler,

Değerli Vatandaşlarım,

Bayrak İzmir’den doğruluyor, bayrak İzmir’de destan yazıyor, bayrak Ege’nin semalarında parlıyor.

Soruyorum sizlere ve yeri göğü inletecek cevabınızı bekliyorum:

Bayraklar nerede? (Burada)

Milliyetçi-vatanseverler nerede? (Burada)

Dosta güven veren, ihanete şamar indiren kutlu yürekler nerede? (Burada)

Türk milleti nerede? (Burada)

Türkiye nerede? (Burada)

81 vilayetimizin tüm cömertliği, Türk milletinin tüm zenginliği inci gibi buraya dizilmiştir.

Musul, Kerkük, Ulan Batur, Bakü, Üsküp, Priştine, Ohri, Saraybosna, Kırcaali, Gümülcine ve bütün Türk yurtları bizle beraberdir.

Ve Türkiye bugün İzmir’den ses vermektedir.

Burada, bu meydanda, bu mahşeri atmosferde sevinçlerimiz çoğalıyor, gücümüz pekişiyor, birlikte yaşama ülkümüz daha da perçinleniyor.

Bugün Alsancak Gündoğdu Meydanı’nda gün doğuyor, güneş açıyor.

Bugün Alsancak Ay ile Hilal’in vuslatına sahne oluyor.

Bugün Alsancak kırmızıyla beyazın düğüne evsahipliği yapıyor.

Bugün Alsancak Türk milletine yol ve destek veriyor.

Bu göz kamaştırıcı coşku sayesinde;

Çok şükür milli onur ayağa kalkıyor, milli nabız güm güm atıyor.

Ters giden talih siniyor, kötümserlik geriliyor, karamsarlık bozguna uğruyor.

Ufuktaki aydınlık içimizi ısıtıyor.

Gözlerdeki alev geleceği aydınlatıyor.

İzmir’in dağlarında çiçekler boy veriyor, İzmir’in bağrından fışkıran mis kokulu amberler her tarafa yayılıyor.

Umutlar yeşeriyor, heyecanlar kabarıyor.

Milliyetçi-vatanseverler İzmir’den sesleniyor, İzmir’den gürlüyor, İzmir’den Türk ve İslam’ın yaşandığı her yeri selamlıyor.

Kahramanlık türküleri arşa varıyor, milli vakar gök kubbede çınlıyor.

Cesaret dolu milli vicdanlar meydan okuyor, zalimlere mesaj veriyor, hainlere korku salıyor.

Bayraklar dalgalanıyor, millet şahlanıyor, vatan yükseliyor.

İzmir bugün bir başka bakıyor.

İzmir şimdi bir başka güzellik saçıyor.

Çok yaşa İzmir, çok yaşa İzmirli kardeşim, bin yaşa Türk milleti.

Var ol Türkiye, daim ol Türk vatanı.

Sen doğmana bak güzel gün, milliyetçi-vatanseverler buradadır.

Sen yürümene bak aziz milletim, sevdalıların nöbet sırasındadır.

Sen dalgalanmana bak nazlı bayrağım, Milliyetçi Hareket Partisi görev başındadır.

Dün Orta Asya’dan itibaren düştün önümüze, her anda düştün gönlümüze, her yüzyılda yükseldin ellerimizde.

Dün Sultan Alparslan’ın eliyle son yurdumuzun gönderine çekildin, bugün de bizimlesin.

Dün Ulubatlı Hasan’ın fedakârlığıyla küffarın burcuna dikildin, bugün de bizimle yüceleceksin.

Dün Çanakkale ve milli mücadele şehitleriyle vatanımızın üzerine serildin, bugün de bizimle yükseklerdeki yerini muhafaza edeceksin.

Dün Viyana önlerine kadar rehberlik yaptın, Gelibolu’dan Ankara’ya üzgün üzgün baktın, Kocatepe’den İzmir’e sel gibi aktın, bugün de bizimle geleceğe kurşun gibi varacaksın.

Yemen’de sığınak, Kafkaslar’da iddia oldun.

Balkanlar’da Evlad-ı Fatihan’ın varlık ve birlik yolunda nişanesi, Afrika’da itibarımızın payesi oldun.

Bu yüzdendir ki, sana selam vermeden geçen her canlıyı hasım bildik.

Seni çiğnemeye kalkışan her bedbahta nefret duyduk.

Sen ki bayrağım, İslam’ın sancağı, Türklü’ğün müjdesi oldun.

Mazlumlara ümit verdin, zorbaları kahrettin.

Sevdanla yaktın, hasretinle kavurdun, varlığınla göğsümüzü kabarttın.

Yokluğunla deliye çevirdin, solgun zamanlarında ciğerimizi dağladın.

Bil ki bayrağım; senin altında doğduk, senin etrafında toplandık, seninle soluklandık ve senin atında da öleceğiz.

Dün Yüzbaşı Şerafettin Bey göğsündeki yarasına aldırmadan seni Konak Hükümet Meydanı’na asmıştı, biz de bugün seni dilediğin yere, istediğin noktaya ve hak ettiğin zirvelere and olsun ki asacağız.

Seni değersizleştirmeye ve yırtmaya çalışan AKP takviyeli bölücülere and olsun ki fırsat tanımayacağız.

Seni lekelemeye kalkışan, yargılamaya niyetlenen Haçlı bakiyelerini and olsun ki şaşkına çevireceğiz.

Seni indirmeyi aklından geçiren kalleşlere and olsun ki izin vermeyeceğiz.

Çünkü bayrak bağımsızlığımızın sembolüdür.

Çünkü bayrak şerefimizin, namusumuzun simgesidir.

Çünkü Al Yıldızlı Al Bayrak Türk milletinin eksilmeyecek milli serveti, manevi serveri ve göklerdeki görkemidir.

Biliyoruz ki, bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.

Ve yine biliyoruz ki, eğer toprak, uğrunda ölen varsa vatandır.

Bayrak;

Şehidimizin son yolculuğundaki örtüsüdür.

Kız kardeşimizin gelinliği, mavi göklerin kızıl ve beyaz süsüdür.

Gölgesi hepimizin üstündedir ve hepimize yetecektir.

Hatırası ve emaneti hepimizledir.

Bayrağı korumak, kollamak ve dalgalandırmak her birimizin mukayesesi olmayacak vazifesidir.

Türk bayrağı bugün varsa, bu elbette ecdadımızın muhteşem mücadeleleri sayesindedir.

Bir vatana sahipsek, bir milletin mensuplarıysak, bu şüphesiz binlerce yıllık alın terinin, binlerce yıllık emeğin ihtirama layık sonucudur.

Kuruluşumuzdan kurtuluşumuza, doğuşumuzdan doğruluşumuza kadar geçen asırlar boyunca kilim gibi kardeşliğimizi dokuduk.

Başarılarla birbirimize sokulduk, zor anlarda sırt sırta verdik, yenilgilerde birbirimizin tesellisi olduk.

Aynı kader gemisinde yüzdük, aynı tarih beşiğinde sallandık, birbirimizin can yoldaşı, sırdaşı ve her şeyi olmayı başardık.

Kökenimiz ne olursa olsun, doğduğumuz ve doyduğumuz yer neresi olursa olsun Türk milletinin eşit ve saygın birer ferdi olmayı diledik, istedik ve sonunda da muradımıza vasıl olduk.

Daha düne kadar ne 36’ya bölündük, ne etnik tahriklere kapıldık.

Ne soy hesabı yaptık, ne ırk sayımına soyunduk.

Ne komşumuzun kökünü araştırdık, ne iş yaparken, ne de yuva kurarken bunu hesaba kattık.

AKP karanlığı, eşbaşkanlık zorbalığı gelesiye, ne milliyetçiliğin ayaklar altına alındığını duyduk ne de şeytanın bile aklına gelmeyecek edepsizlikleri yaşadık.

Türk milleti dedik, bin yıllık kaynaşma ve kucaklaşmayla anlam ve bütünlük kazandık.

Medeniyet sofrasına hep beraber oturduk, insanlık çeşmesinden birlikte içtik, dil ve diyanet yardımıyla bir bütün haline geldik.

Türk milleti böyle oluştu, çökertilmeye çalışılan Türkiye Cumhuriyet’i bu şekilde hayat ve vasat buldu.

Tarihin her bölümünde tefrika ve nifak zehrini elimizin tersiyle ittik.

Bizi ayırmaya, bizi parçalamaya ve bizi yok etmeye kim niyetlenmişse, bunlara kapımızı ve gönlümüzü kapattık.

Bir adımız, bir şanımız ve bir kimliğimiz varsa, bir tarihimiz, bir kültürümüz ve bir dilimiz mevcutsa, bunun ana kaynağı mazideki fedakârlıklar ve her defasında ölümle sınanmış gayretlerdir.

Ötüken’den Ankara’ya gelesiye kadar asırlarca sayısız tecrübeden, sayısız imtihandan ve sayısız hadiseden geçtiğimiz açık bir hakikattir.

Bu itibarla bize vatan bırakan, bize bayrak hediye eden, bağımsızlığı kanlarıyla, canlarıyla bize kazandıran, Türk milletini bir ve var kılan kutlu ecdadımızı hürmet ve rahmetle anıyorum.

Türk tarihinin her safhasında milletimizin zafer kılıcı, şeref tacı, gurur ve ihtişam doruğu olmuş büyüklerimizin hepsinden Cenab-ı Allah razı olsun.

Şimdi onlara karşı vefamızı göstermenin, onlara sadakatimizi ispatlamanın bir kez daha yeri ve zamanı gelmiştir.

İnanıyorum ki, bugün hepsi buradadır.

Biliyorum ki, bugün hepsi dualarıyla bizimledir.

Şimdi sizlere tek tek sormak ve dile getireceğim elleri öpülesi kahramanların nerede olduğunu yüksek sesle haykırmanızı istiyorum:

Bir çakıl taşının dahi pazarlığını yapmayan Büyük Türk Hakanı Mete Han nerede? (Burada)

Avrupa’yı tir tir titreten Büyük Türk Hükümdarı Atilla nerede? (Burada)

Orhun Irmağı’nın mesajları, Issık Gölü’nün anıları,Ergenekon’un Destanı nerede? (Burada)

“Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım” diyen Bilge Kağan nerede? (Burada)

Söğüt’ten yola çıkan 400 çadırlık Türkmen varlığının kılavuzları elleri öpülesi Ertuğrul Gazi ve Osman Gazi nerede? (Burada)

Kosova’daki Murat, Niğbolu’daki Yıldırım, İstanbul’da çağ açıp çağ kapatan Fatih nerede?(Burada)

Mohaç’taki Kanuni, Preveze’deki Barbaros, Kocatepe’deki Mustafa Kemal nerede? (Burada)

Çanakkale’deki, Sarıkamış’taki, Sakarya’daki, Dumlupınar’daki, şehitlerimiz nerede? (Burada)

İzmir’in işgaline dayanamayarak ilk kurşunu sıkan, ilk vuruşu yapan Hasan Tahsin nerede? (Burada)

Millet ve vatan emanetlerini koruyacak kudret nerede, kuvvet nerede? (Burada)

Elbette burada, bu meydanda, Gündoğdudadır.

BOP Eşbaşkanı bu sese kulak vermelidir.

Bu milli çığlığı duymalıdır.

Bu milli iradeden korkmalı ve ayağını denk, aklını da başına almalıdır.

İşbirlikçiler, hainler, yersiz ve yurtsuzlar bu sesten irkilmelidir.

PKK elçileri, yarım aydınlar, terör işportacıları, kan baronları, silah meraklıları, ölüm tacirleri, çözüm ve barış fitnesini ağızlarına dolayan ahlaksızlar bu sesten kendilerine lazım gelen payı çıkarmalıdır.

63 aklı karışık bu sesten ürkmelidir.

Bu 63’lükler nifak dağıtımından, PKK sözcülüğünden acilen vazgeçmelidir.

Aziz dava arkadaşlarıma ve milliyetçi-vatanseverlere çapulcular diyen ve asıl çapulcularla, asıl alçaklarla, asıl kokuşmuş kim varsa kader ortaklığı, fikir birliği yapan Başbakan Erdoğan bu sese dikkat etmelidir.

Zira bu ses kendisinin, himaye ettiği teröristlerin, ruhunu teslim ettiği İmralı canisinin kâbusudur.

Bayrağı lekelemeye çalışan şerefsizler, milleti bölmeye çabalayan utanmazlar, vatanı ayırmaya yeltenen aşağılık yüzler bu sesle yerin dibine batmalıdır ve inşallah da batacaktır.

Allah’a şükürler olsun ki,

Sizin sesiniz; bereketin, birliğin, duanın, doğruluğun, direncin dirliğin ve dik duruşun sesidir.

Sizin sesiniz; kardeşliğin, muhabbetin, milli vicdanın, milli ruhun, milli kimliğin bastırılamayacak sesidir.

Sizin sesiniz; Çukurova’nın, Teke Yöresi’nin, Karadeniz yaylarının ve Anadolu bozkırlarının ümididir.

Sizin sesiniz; Yörüklerin, Efelerin, Zeybeklerin, Seğmenlerin, Dadaşların ve Gakkoşlar’ın lisanıdır.

Sizin sesiniz; Dedem Korkut’un, Şeyh Edebali’nin, Hoca Ahmet Yesevi’nin, Mevlana’nın, Hacı Bektaş-i Veli’nin, Yunus’un ve Pir Sultan’ın nihai sözüdür.

Sizin sesiniz; Cumhuriyet’in kuruluşundan 90 yıl sonra yeni bir “Çılgın Türkler” kuşağının meydan okuyuşudur.

Gündoğdudan yükselen bu ses, son vatanımızda sevgiyle yoğrulmuş, şefkatle büyütülmüş, merhametle beslenmiş, saygıyla olgunlaştırılmış ve asla bozulmayacak olan bin yıllık hukukun müşterek kalp atışı, müşterek beyanıdır.

Ve kötülerin kulağını sağır eden sesiniz mensubiyetiyle övündüğümüz büyük Türk milletinin çağları aşarak gelen ve yine bu yolla yarınlara gidecek olan mübarek sesidir.

 

Muhterem İzmirliler,

Aziz Vatandaşlarım,

Türkiye kapkara bir dönemin içindedir.

Türk milleti manen kırılmakta, madden bitirilmektedir.

Kimliği buharlaştırılmak, benliği baltalanmak ve varlığı bombalanmak istenmektedir.

Böylelikle her şeye razı olması beklenmektedir.

Tarihe şan ve şöhretle geçen aziz milletimiz çöküşe götürülmektedir.

Emperyalizmin zincirleri kırılarak ve küresel darbe püskürtülerek kurulan Türkiye Cumhuriyeti parçalara ayrılma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

90 yıl önce bir yükselişin başından, bir yücelmenin ucundan ve bir doğuşun şafağından yola çıkan aziz milletimiz, bugün bitişin yanına, tükenmenin ve yok oluşun kısacık mesafesine gelmiş durumdadır.

Bu hüsran verici bir tablodur.

Bölücü terör, Allah’ın belası bir çözüm ve barış süreciyle Türkiye’yi ve Türk milletini kıskıvrak ele geçirmek için son hazırlıklarını yapmaktadır.

Başbakan ve hükümeti, PKK’ya el uzatmış, ayağa kaldırmış ve Türkiye’ye saldırı pozisyonuna getirmiştir.

Terör suçundan müebbet hapse mahkûm olan ve 40 bin kişinin kanını elinde, yüzünde, hülasa her şeyinde taşıyan İmralı’da yatan katil Başbakan’la aleni pazarlık yapmaya soyunmuştur.

Başbakan Erdoğan Türk milletinin şerefiyle oynadığı gibi, kendi şerefini de iki paralık etmiş ve şeref yoksunluğu sıralamasında bir numarayı kimseye kaptırmamıştır.

İmralı canisi ve çetesiyle sürdürülen müzakere süreci; bitmiş, kadavraya dönmüş bir terör örgütünü tekrar diriltmiş ve iki büklüm olan belini doğrultmuştur.

Canibaşı siyasallaştırılmış, PKK meşrulaştırılmış ve şu kepazeliğe bakınız ki bölücülük olağanlaştırılmıştır.

Türk milleti kendi içinden çıkan bir siyasi irade tarafından kıtır kıtır doğranmaktadır.

Her şeyi görüyorsunuz, Başbakan Erdoğan süreç diyerek Türk milletini etnik çöplüğe süpürmeye, barış ifadeleriyle Türkiye Cumhuriyeti’ni batışa sürüklemektedir.

Bunda da son derece pervasız, son derece küstahtır.

Neymiş efendim, çözüm ve güzellik olacakmış.

Neymiş efendim, terör bitecek, silahlar susacakmış.

Neymiş efendim, barış gelecekmiş.

Neymiş efendim, analar ağlamayacakmış, kan duracakmış, huzur ve istikrar kazanacakmış.

Neymiş efendim, Türkiye güçlenecekmiş ve ekonomik olarak sıçrayacakmış.

Bunların hepsi yalandır, aldatmadır, hayaldir ve asılsızdır.

AKP hükümeti, bu iddiaları İmralı canisine ve PKK’ya boyun eğmenin bahaneleri olarak kullanmaktadır.

Sayın Başbakan Türkiye’yi 10 yıldır yöneten sensin.

İzmir’den sorarım sana, getiremediğin istikrarı PKK’yla mı temin edeceksin?

Sağlayamadığın huzuru İmralı canisiyle el ve güç birliği yaparak mı hayata geçireceksin?

Sayın Erdoğan, dünyanın neresinde teröristlerden aman dileyen demokratik yollardan seçilmiş bir iktidar vardır?

Sen 10 yıldır ne yaptın? Neyle uğraştın? Neyle meşgul oldun?

Bol harcırahlı yurt dışı gezilerinde bahtın mı bağlandı, ruhun mu kapandı, bilincin mi kaydı?

Bölücü terör örgütüne teslim olmak şayet her şeyi çözecek ve Türkiye’ye baharı getirecek idiyse, ne diye 29 yıldır mücadele edilmiştir?

Ne diye bu kadar kayıp ve külfete katlanılmıştır?

Sayın Erdoğan bunlarla ilgili bir fikrin var mıdır?

Yoksa küresel çevreler, eşbaşkanlığını yaptığın kanlı projeler sana Türkiye’yi ve Türk milletini tasfiye görevi mi vermiştir?

Bunun karşılığında dünyalığını mı biriktiriyorsun, banka hesaplarını mı şişiriyorsun ve yedi ceddine yetecek servetini mi çoğaltıyorsun?

İmralı canisiyle görüşerek neyi çözmeye, neyi sağlamaya çalışıyorsun?

PKK’yı ne vererek, hangi tavizleri vaat ederek silahtan vazgeçireceksin?

Başbakan PKK’lı teröristlerin, silahı bırakıp veya mağaraya gömüp elini kolunu sallayarak sınırlarımızdan çıkıp gitmesini istemiştir.

PKK ise her defasında silah bırakmayacağını, böyle bir şeyin söz konusu olmayacağını açıklamıştır.

Başbakan Erdoğan militanlara güvenceler bahşetse de, Türk askerini ve polisini sınırda robota çevireceğini ima etse de, henüz bunda başarılı olamamıştır ve olamayacaktır.

Biz Kandil’e bayrak dikin, terör kamplarını dümdüz edin, teröristlerin kökünü kurutun çağrısında bulunurken, meğerse Başbakan İmralı canisiyle fiskos halinde PKK paçavralarını Türkiye’ye dikmek için uğraşmış ve bölücü teröre alan açmıştır.

Bu nasıl bir kördüğüm, bu nasıl bir art niyet ve bu nasıl bir siyasettir?

Sayın Recep Tayyip Erdoğan, senin amacın nedir?

Türkiye’de konfederal bir yönetim sistemi kurarak, kendini başkan, İmralı canisini de özerk bir yönetimin başına getirmeyi mi düşünüyorsun?

Cevap ver BOP’un eşbaşkanı, zalimlerin ortağı, peşmergenin yoldaşı, teröristlerin hamisi?

PKK’ya boyun eğerek nasıl bir gelişme ve ne şekilde bir çözüm olacaktır?

Bu acziyet, bu zavallılık yenilmişliğin, zafiyete düşmenin ve zayıflığın tescili değil midir?

Başbakan Erdoğan’ın barış ve çözüm umduğu, kapısında kul köle olduğu canibaşı ve çetesi Türk milletinin bir numaralı düşmanıdır.

Başbakan Erdoğan’ın merhamet dilendiği, iyilik beklediği ve lütuf gözlediği soysuzlar aziz şehitlerimizin kanlısı, gazilerimizin lanetle andığı insani görünümündeki yer altı yaratıklarıdır.

Analarımızı ağlatan, kundaktaki bebekleri katleden bunlardır.

Kızları, kadınları, küçücük çocukları ve yaşlıları kurşuna dizen bunlardır.

Türk milletini bölmeye, vatanımızın bir bölümünü keserek bağımsız Kürdistan kurmak için yıllarca kin kusan bunlardır.

Ve Başbakan bunlarla birliktedir.

Başkan olabilmek için İmralı canisinin girdabına düşmüştür.

Yeni Anayasa’yı PKK’yla yapabilecek kadar milletimizin karşı cephesine geçmiştir.

AKP hükümeti PKK ile emel birliği içindedir.

63 akıl fukarası AKP-PKK sözcülüğüne hevesle girişmiş ve görevlendirilmiştir.

Başbakan ve İmralı canisinin içinde bulunduğu şirk ve günah cephesine göre;

Türklük, bölücü ve ırkçıdır.

Türk olmak ayıp ve sakıncalıdır.

Bayrak tahriktir.

Türk milliyetçiliği ayaklar altında ve çiğnenmesi gereken bir sapmadır.

Milli bayramların inkârı sivilleşmedir.

Ne Mutlu Türküm diyene seslenişi şeytanın icadıdır.

Türk milleti bölünürse demokratikleşecek ve refaha ulaşacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti ibaresi her yerden sökülürse sorunlar bitecektir.

Şimdi de PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılması talep edilmektedir.

Tam bir kararlılıkla söylemek isterim ki, PKK etnik temelli bölücü ve kanlı bir terör örgütüdür.

PKK, Kürt kökenli kardeşlerimin asla temsilcisi değildir.

İmralı canisi Kürt kökenli vatandaşlarımın lideri değildir, olamayacaktır.

Terör örgütü için tek çıkış silahlarıyla birlikte güvenlik güçlerine teslim olmak ve bağımsız yargının önünde 29 yıldır işledikleri terör suçlarının hesabını bir bir vermektir. Kanlı örgüt için bundan başka bir seçenek yoktur.

Aziz kardeşlerim, şimdi size soruyorum ve öyle bir cevap bekliyorum ki yer-gök zangır zangır titremelidir:

Türk olmaktan utanıyor musunuz? (Hayır)

Türklüğü ırkçılıkla bir görenleri hoş görecek misiniz? (Hayır)

Türk milletine aidiyetten Başbakan istedi diye cayacak mısınız? (Hayır)

Türkiye’yi PKK’ya satma ve devretme hazırlığı yapan haramzadeleri affedecek misiniz? (Hayır)

O halde, Türk milletinin mahremine kast edenleri, kutsallarımıza yan gözle bakan namertleri unutacak mısınız?(Hayır)

Bu hayırlar Başbakan’ın, İmralı canisinin ve küresel efendilerinin emellerini Ege’nin dibine gönderecektir.

Bu hayırlar Doğudan Batıya, Güneyden Kuzeye Türk milletini yaşatacak ve kardeşliğinin garantisi olacaktır.

Bu hayırlar Türklüğe BOP kumaşından biçilen kefeni yırtıp atacaktır.

Başbakan ve PKK’lı karındaşları bilsin ki;

Bölünmeye, yıkıma, dağılmaya ve ufalanmayadireneceğiz.

Bölücülüğe, hainliğe ve yabancı hayranlarına dik duracağız.

Teröristlerin masum gösterilmesine, İmralı canisinin affına, militanların bir şey olmamış gibi siyasete taşınmasına sonuna kadar dimdik şekilde tavır göstereceğiz.

Soruyorum sizlere;

Benimle Türk milletini sahiplenmeye var mısınız?(Evet)

Benimle bayrağı dalgalandırmaya hazır mısınız?(Evet)

Bu evetler, Türk milletinin kendi kaderine sahip çıkacağının delilidir.

Bu evetler, Türk milletinin varlık ve birlik yolundaki yegâne tercihidir.

Cenab-ı Allah hepinizden razı olsun, sağ olun, var olun.

 

Çok Değerli İzmirliler,

Aziz Vatanseverler,

Çözüm ve barış gibi iki pozitif kavram eşliğinde çok yoğun psikolojik harekât bizzat sizlere karşı yapılmaktadır.

AKP hükümeti Türk milletini yıldırmak ve İzmirli’yi yılgınlığa sevk etmek için her yolu mubah görmektedir.

Anketler seferber edilmekte, yandaş medya yönlendirilmekte, 63’lükler ve sözde aydınlar telaş ve panikle faaliyete geçirilmektedir.

Kamuoyu algısını PKK ve İmralı canisiyle yürütülen müzakerelere ikna etmek için iblisçe taktikler uygulanmaktadır.

Ve peş peşe açıklamalarla süreç ihanetine desteğin arttığı ifade edilmektedir.

Milletimize “Terör bitsin mi”, “Anaların gözyaşı dinsin mi”, “Barış gelsin mi” diye sorular sorulmakta ve doğal olarak alınan olumlu cevaplar da süreç rezilliğine destek olarak ilan edilmektedir.

Soruyorum sizlere, terörün bitmesine itirazı olan var mıdır?

AKP’ye yardım ve yataklık yapan yandaş anket kuruluşları, asıl maksadı gizlemeden direk soru sormuş olsalardı, mesela İmralı canisiyle görüşmelere ne diyorsunuz ya da PKK’yla görüşmeleri kabulleniyor musunuz deselerdi, biliniz ki, yayınlanan anketlerde milletimizin bu rezil süreci tamamıyla reddettiği ortaya çıkacaktı.

Bunun için Türk milleti kandırılmaktadır.

Çözüm ihanetine sanal destek oluşturularak milletimizin aklı çelinmektedir.

Bu her şeyden önce hayasızlığın, yalancılığın ve milli irade dolandırıcılığının dik alasıdır.

Soruyorum sizlere;

Süreç diyerek PKK ile görüşmelere onay veriyor musunuz? (Hayır)

İmralı canisiyle pazarlıkları doğru buluyor musunuz? (Hayır)

İmralı canisinin affını istiyor musunuz? (Hayır)

Türk milletinin bölünmesine, Türkiye’nin başkanlık sistemine, federal ve konfederal yönetim yapısına geçmesine rıza gösteriyor musunuz? (Hayır)

İşte burası gerçek er meydanıdır.

Türk milletinin iradesi tümüyle sözde çözüm sürecine ve yıkım projesine karşıdır.

Bugün süreç denilen ihanete sonuna kadar karşı çıktığımızdan dolayı Başbakan, AKP’nin kökü belirsiz yöneticileri ve bölücü ortakları bize ateş püskürmektedir.

Bu melun koronun, partimize kandan geçinenler, barışa karşı çıkanlar, terörün bitmesini istemeyenler diyebilecek kadar gözleri kör olmuş, vicdanları kurumuştur.

Unutmayınız ki, Sevr Antlaşmasını yırtan milli mücadele kahramanlarına da işbirlikçi İstanbul hükümeti aynı şekilde saldırmıştır.

Şu benzerliğe bakınız ki;

Mütareke yıllarında; Yunan ordusunun başarısı için dua eden Adliye Nazırı Ali Rüştü Efendi, İngilizlerin kapı kulu olmuş Sadrazam Damat Ferit Paşa varken, bugün de ABD’li askerlere dua eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümeti bulunmaktadır.

93 yıl evvel, Sevr Anlaşmasını reddeden asil millet evlatlarını boş yere kan döken, barışı engelleyen çılgınlar olarak görenlerle, şimdilerde bizim tutumumuzu eleştirenler aynı ihanet aşından farklı dönemlerde de olsa kaşık kaşık yiyen işgal artıklarından, hain isimlerden başkası değildir.

Tüm bunların yanında Başbakan Erdoğan koşa koşa Orhun Anıtları’na gitmiş, büyük devlet adamımız Tonyukuk’un yazıtlarını ziyaret etmiş, sonra da bize siz ne yaptınız diyerek milliyetçilikte ahkam kesmiştir.

Sayın Başbakan, Yahudi Cesaret ödülü almak seni Yahudi yapmamıştır.

Akdamar Kilisesi’ni onarmak seni Ermeni yapmamıştır.

88 yıl sonra Trabzon Sümela Manastırı’nda ayin yapılmasına izin vermen seni Ortodoks yapmamıştır.

Papa heykeli altında imzalar atman seni Katolik de yapmamıştır.

Bu itibarla Orhun’a gitmen, Tonyukuk’un aziz anısına tutunman seni Türk ve milliyetçi de asla yapmayacaktır.

Sayın Başbakan sana geçmiş olsun, uğurlar olsun, sen bu treni çoktan kaçırdın.

Mardin’de Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldığın gün, her zeminde Türklüğü etnik mertebeye indirdiğin ve ırkçılıkla bir gördüğün zaman her şeyi zaten kaybettin.

Bu zihniyet ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin, delaletin içine batmış, bölücülüğün dumanında kalmış, teröristin mağarasına, İmralı canisinin hücresine milli hasletlerini çoktan bırakmıştır.

 

Değerli İzmirli Kardeşlerim,

Başbakan Erdoğan hangi iftirayı atarsa atsın, hangi tehdide başvurursa başvursun, bizi ve destek veren siz muhterem kardeşlerimi kutlu millet yolundan, bağımsızlık ve birlik güzergâhından çeviremeyecektir.

Başbakan Erdoğan İmralı canisini ve bölücü alçakları temize çıkarmaya çalışırken bizi karalamaya tüm gücüyle yönelmiştir.

Zimmet ve kalpazanlıktan sicil almış birisi, geçmişteki hükümet yıllarımızla ilgili bizden hesap sormaya çalışmaktadır.

AKP ve PKK ittifakı bize takıldıkça Başbakan hakkımda fezlekeler düzenletip Meclis’e sevk etmekte ve araştırma komisyonları kurduracağını ifade etmektedir.

Herhalde bizim korkacağımızı zannetmektedir.

Herhalde bizim kendisi gibi hemen gömlek değiştireceğimizi düşünmektedir.

Sayın Başbakan bizim güvencemiz, bizim gücümüz işte İzmir’de, bu meydandadır.

Sen değil, destekçilerin, sana yol veren yabancı dostların bir olsun birlik olsun yine fayda etmeyecektir.

Zira Allah’ın izni, milletimizin ve İzmirli kardeşimin yardımıyla hepinizin hakkından geliriz, hepinizi yere sereriz.

Tüm işbirlikçilerin, müzakerecilerin ve Türk milletine ölümü gösteren terörist zorbaların defterini düreriz.

Bir başımıza da kalsak alayına yeteriz.

Sayın Başbakan, sen yalanı, dolanı ve müfteriliği bırak da, PKK’ya nasıl teslim olduğunu, bölücülüğün ağına nasıl düştüğünü ve canilere neleri vaat ettiğini açıkla?

İmralı canisini nasıl doyurduğunu ve hangi sözlerle umutlandırdığını anlat?

Kayıktan gemi filosuna ulaşmanın sırrını ve talihini gel de bu meydanda izah et?

İktidara gelmeden önce banka batıranlarla Bozüyük’te ne görüştüğünü, hükümet yıllarında dünürlere, yandaşlara kamu bankalarını nasıl peşkeş çektiğini itiraf et?

Ogerlere, Oferlere, Arap şeyhlerine, mısırcılara, yumurtacılara, doğalgazcılara, arazi mafyalarına, ihalecilere millet hazinesini nasıl yağma ettirdiğini onurluysan ifade et?

Başbakan, kaçamayacaksın, kurtulamayacaksın, kandıramayacaksın ve bil ki mutlaka iki cihanda da istismarlarının, talan ve tahribatlarının hesabını vereceksin.

Biz her şeye katlanmaya razıyız, ama sen ve hükümetin de çalmaktan, çırpmaktan, yetim malı yemekten, teröristlere çanak tutmaktan ve Türk milletine ihanetten kesinlikle bağımsız yargı önünde hesap vereceksin.

Bizim yolumuz nettir ve milli birliğe, bin yıllık kardeşliğe gitmektedir.

Bizim sözümüz milli, insani ve İslami tüm çağrıları kapsamına almaktadır.

Bizde fitne, dedikodu, bozgunculuk, tezvirat, yalan, riya ve yanlışa tamah edecek bir düşkünlük ve düşüklük yoktur.

Bizim aramızda ayrımcı, bölücü, müzakereci, yabancı hayranı hamd olsun olmamıştır ve olamayacaktır.

İşte İzmir, işte Alsancak, işte milliyetçi-vatanseverler bu muhterem özellikleriyle sapasağlam şekilde ayakta ve infial haldedir.

Son defa soruyorum sizlere ve cevabınızın Ankara’ya, İmralı’ya, Kandil’e, Vasgington’a, Erbil’e kadar ulaşmasını istiyorum:

Tıpkı 90 yıl öncesinde olduğu gibi, vatanımızın birliğini korumaya kararlı mısınız? (Evet)

Teslimiyetçilere, teröristlere, BOP’çulara, çözümcülere, süreççilere, ihanet odaklarına dur demeye yeminli misiniz? (Evet)

Türk milleti budur, Türkiye yalnız ve çaresiz değildir.

Bir kez daha vurgulamak isterim ki, Türk milleti tektir, Türk bayrağı tektir, Türk vatanı tektir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tektir ve Türkçe tek yaşayacaktır.

Size güveniyorum, sizlere inanıyorum.

Yine şevkle, Ne Mutlu Türküm demeyi sürdüreceğiz.

Yine arzuyla, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” diyerek meydanları dolduracağız.

Milliyetçi Hareket; vatan, millet ve bayrak ortak paydasında buluşan herkesle birliktedir.

Kimin nereli ve anasının dilinin ne olduğu bizim için önemli değildir.

Türk milletinin mensubu olmaktan iftihar eden, bölünmeden, ayrılmadan ve kopmadan uzak duran her kardeşimle bir bütün olacağız.

Kimseyi ayırmadan, kimseyi dışlamadan ve kimsenin kökenine bakmadan kardeşlik hukukunu teminat altına alacağız.

Türkiye’yi koruyacağız, Türk milletini böldürmeyeceğiz, ağırlaşan sorunları bitireceğiz, huzuru, esenliği ve ekonomik refahı Cenab-ı Allah izin, milletim fırsat verirse inşallah sağlayacağız.

Bu düşüncelerle tüm İzmirlileri, milliyetçi-ülkücü vatansever kardeşlerimi, dava arkadaşlarımı sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Güzel İzmir’den hepinize güzellikler diliyor, Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum.

Yolunuz, bahtınız ve alnınız açık olsun.

Sağ olun var olun.

Ne mutlu Türküm diyene.

http://www.mhp.org.tr/htmldocs/mhp/2781/mhp/

image0026.jpg

Fotoğraf: www.sonkale.org   

Paylaş:

Yorumlar

“344) DEVLET BAHÇELİ’NİN İZMİR BAYRAK MİTİNGİ KONUŞMASI” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. Gūlsah Memis yorum tarihi 23 Nisan, 2013 19:05

    Allah razi olsun.
    Bu cilginliga artik bir son verilmelidir. Yine görevi ùstlenecek olanlar bellidir.
    Yasasin Aziz müslüman Türk Milleti.

  2. M.Nihat YILMAZ yorum tarihi 26 Nisan, 2013 11:52

    SÖYLENENLERE KATILIRIZ.GÜZEL SÖYLEDİ.MİTİNG,TÜRK DÜNYASINI RAHATLATMIŞTIR.HATTA BU MİTİNGLER 15 GÜNDE BİR YAPILSA DAHA İYİ OLUR.
    ANCAK;DÜŞÜNMEK,SÖYLEMEK VE YAPMAK KARDEŞTİRLER.
    DUYMAK-DUYURMAK,HAKLI OLMAK-HAKLI ÇIKMAK BAŞKA..
    BİR DE; TV.LER GÖSTERSE,GAZETELER YAZSA!..
    KISACASI; SADECE DOĞRULARI SÖYLEMEK YETMİYOR..
    YİNE DE HAK İÇİN,BU BÜYÜK TÜRK MİLLETİ İÇİN; BİR ŞEY YAPANLARDAN ALLAH RAZI OLSUN.
    MUHABBETLE..

Yorum yap