287) KIZILDERİLİ BİLGELİĞİ

Yayin Tarihi 8 Ağustos, 2008 
Kategori TÜRK DÜNYASI

 

KIZILDERİLİ BİLGELİĞİ

Son ağaç kesildiğinde,

 Son nehir kirlendiğinde,

Son balık avlandığında,

Paranın yenemeyeceğini anlayacaksınız.

image00111.jpg

 

Batıl İnanç mı? Yoksa Süper Algılama mı?
         Günümüzün mantıksal dünya görüşü açısından bakıldığında, bu sezgisel ruhsallığı yanlış anlamak çok kolaydır. Kızılderililerin yaşam felsefesine, antropologların sürekli inceleyecekleri ve kendine özgü bir çekiciliği olduğu kadar inkar edilmeyen ama bugün inanabileceğiniz türden de olmayan harika hikayeler ve batıl inançlarla dolu ilginç bir kutsal miras olarak bakmak da kolaydır.

  Oysa batıl inanç olarak görülen şey aslında süper algılamadır. Modern insanın ruhsallığı algılama eksikliği, bu halkları, “ilkel” olarak görmelerine yol açmış olabilir. Fotoğrafları çekildiğinde ruhlarını kaybettiklerine inanmaları gibi basit bir örnekten sıklıkla söz edilir. Bu, bizim teknolojik bakış açımıza göre saçma veya gülünçtür ancak ayrıntılı incelemeler göstermiştir ki, onlar çok daha derin bir gerçekliği deneyimlemektedirler.

  Kızılderililer için her şey kutsaldır ve ruhla hayat bulur. Bu nedenle tüm eylemlerimiz ruhsal eylemlerdir ve onlara görünmez dünyanın ruhuyla yaklaşılmalıdır.

ESKİ YOLLAR

Fırtına Kuşunun Ruhu

Yeryüzü’nün dört köşesine uçar

Ve insanları geri getirir

Yaşamın doğal yoluna,

Ne din yolundan

Ne de Kızılderili yolundan,

Bir zamanlar tüm insanlığın olan

“Eski Yol”dan…

 WA’NA’NEE’CHE’

image0022.jpg  Sioux’lar, eski günlerde, Kutsal Bizon’un nasıl da dört ayak üzerinde durduğundan söz ederlerdi. Bizim zamanımızda ise bizon tek ayak üzerinde sendelemektedir. Bu, insanlığın her şeyin mükemmel dengede olduğu “Altın Çağ”dan günümüzdeki uyumsuzluk durumuna “düşüşünün” efsanesini hatırlatmaktadır.
  Dünyanın her tarafında, başka başka kültürlerde de buna benzer öyküler vardır. Hindistan’ın Vedik Hinduları çağımızı Kali Yuga-Karanlık Çağ olarak  adlandırırlar, Antik Yunanlılar buna Demir Çağı, Mayalar ise Son Güneş der. Altın Çağ’da, atalarımızın ütopyası olan “Yaşamın Kutsal Çemberi” kırılmamıştı. Şifacı Şamanlar büyük mucizeler yaratırlardı, ruhsal dünya ile fiziksel dünya arasındaki iletişim açık ve kolaydı, insanlar “Eski Yol” a göre Toprak Ana’yla uyum içinde, tüm yaşama saygı duyarak yaşarlardı.

  Sioux Şifacı Şamanı Aksak Karaca, “Kızılderili dinleri bir biçimde aynı inancın, aynı gizemin birer parçasıdır” der. Bu orta ruhsallık “Eski Yollar” ın bir yankısıdır; Aborijinler, Afrikalılar, Asyalılar ve diğer eski halklar tarafından da işitilen bir yankı. Onların gelenekleri de bir şekilde “aynı inanışın, aynı gizemin” bir parçasıdır.
  Gerçekten de, atalarımızdan kalan anılara baktığımızda, onların yaşama karşı ortak bir yaklaşımları olduğunu görebiliriz. Bu kadim ruhsallık, ölü bir dinsel gelenek değildir, aksine “Altın”  zamanların bir yankısıdır, hatırasıdır. Ve şimdi bütün bu eski kültürlerin yok edilmesiyle bizlere kalan, yankının yankısı, hatıranın hatırasıdır.

  Bu Altın Çağ’ın gerçekten var olup olmadığı önemli değildir. Önemli olan, bunun güç ve tını taşıyan bir söylence olmasıdır. “Eski Yollar”ın hatırasını yitiren modern dünya kayıptır artık. Modern dünya yaşamın ruhsal boyutunu anlamaktan çok uzaktır. Eski Halkların söylencelerinde zaman doğrusal değil, daireseldir ve bu “Karanlık Çağ” elbet bir gün “Altın Çağ”a dönüşecektir. Belki de, bizi gelecekteki “Altın Çağ”a götürecek olan, eski halkların belleklerindeki “Eski Yollar”a ait anılardır. Önce geriye bakmalıyız ki, ileriyi görebilelim.

  ÇALIŞMA: YAŞAM AĞI
  Doğanın sözsüz öğreticiliğine dikkat kesilin. Bu büyük Yaşam Ağı’ndaki yerinizi duyumsayın. Sizi var eden bu yere ruhunuzla uzanın. Ayrı bir kişi olma kimliğinizi aşın ve “Bütünün Bilgisi”ne ulaşın. Kara Geyik şöyle der:

  “Evren ve onun bütün güçleriyle ilişkiyi, onunla birliği fark ettiklerine, huzur insanların ruhuna girer ve Wakan Tanka’nın evrenin merkezinde olduğunu anladıklarında bilirler ki, bu merkez her yerdedir, her birimizin içindedir.” Kalbinizi, kıymeti bilinen ama hiçbir zaman çözülemeyen, yaşamın bu Büyük Gizem’ine açın.

Buradayım, Gör beni.

Ben güneşim, Gör beni.

Kaynak: Kızılderili Bilgeliği
Timothy Freke
, Wa’Na’Nee CheMeta Basın Yayın

Paylaş:

Yorumlar

“287) KIZILDERİLİ BİLGELİĞİ” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. SEYYAN UZUNOĞLU - KKTC yorum tarihi 8 Ağustos, 2008 07:35

    …Medeniyet denilen canavarı yanlış algılamış; doyumsuz ve “daha daha” felsefesiyle; önce geriye bakarak ileriyi görebilmeyi değil de; kendi materyal ve ‘hem-an’ çevremizdeki maddelere önem vermekle; sadece yaşamın anahtarı doğa ve toprağı değil; kendi ‘derimizin’ kılıfımızın içini görmeğe, anlamaya ve tüm yarınlarımıza körleştirilmişiz.
    “Eski halkaların belleklrindeki ‘Eski Yollar’a ait anılar”; geçmişin; TARİH’in ta kendisidir. Tarihini bilmeyenin ati’si olamaz…

  2. M.Nihat YILMAZ yorum tarihi 9 Ağustos, 2008 09:35

    Kızılderili denince; saf bir kültür,Haksızlığa,katliama uğramış arı bir insan soyu,Büyük Türk Milleti’nin Amerika Kıtasıdaki bir uzantısı aklımıza geliyor.
    Kızılderili denince; Vahşi Avrupalı’nın insanlık dışı davranışları,bir yok oluş efsanesi,
    Doğa ve çevrenin yokedilişi,sefalet,kalleşlikler zinciri, çirkin yüzlü sömürücü Amerikalı aklımıza
    geliyor.
    Özetle; Kızılderili kültüründen,dünyan görüşünden insanlık faydalanmalı,uğradığı haksızlıktan,soykırımdan dersler çıkartılmalıdır.
    En önemlisi de; Anma günleri etkinlikleri ile
    Dünya sömürücüsü Amerikalı vicdanlarda mahkum edilmelidir.
    Kahrolsun çok yıldızlı Amerikan sömürüsü
    ve onun yerli işbirliçileri!.
    Yaşasın Ay yıldızlı Türklük meşalesi,
    Yaşasın,Yüce Türk Milleti’nin,birliği,dayanışması ve geleceği…

    Saygılarımla, M.Nihat YILMAZ

Yorum yap