151) NE OLUYORUZ?

Yayin Tarihi 25 Temmuz, 2009 
Kategori SOSYAL

NE OLUYORUZ?

image00163.jpg

“Bu hissizlikle cemi’yyet yaşar derlerse pek yanlış

Bir ümmet göster, ölmüş ma’nevatiyyle sağ kalmış?”

M. Akif ERSOY

Değişim bir gerçektir. Mutlaka olacaktır. Bu kaçınılmaz gelişim ve değişim olgusu toplumlara refah da getirebilir, felaket te! Burada önemli olan, değişimin engellenemez gücüne karşı hazırlıklı olmak, uyum gösterebilmek ve değişimi daha da geliştirebilecek iradeye sahip olmaktır…

İletişim ve bilişim teknolojisinin hızla geliştiği günümüzde değişim; toplum hayatını etkileyen ve yönlendiren tüm alanlarda görülmektedir. Bireyin değişim sürecine  sağlıklı ve huzurlu intibakı ancak eğitimle mümkündür. Fakat bu eğitimin verildiğini kimse iddia edemez…

Ülkemizde değişim olmuyor mu? Olmuyor!

Ülkemizde “Başkalaşım” oluyor!

İnsanlarımız özünden uzaklaşarak, yap-boz tecrübesi ile yaşam kavgası vermeye çalışıyor… Duyarsızlaşmayı, tepkisizleşmeyi, fikren teslimiyeti, haramı ve günahı gerektiğinde mübah görmeyi, haksız gücün karşısında kabullenmeyi ve nemelazımcılığı değişimin gereği sanarak kendi milli ve manevi değerlerine karşı başkalaşıyor…

Bu durum toplumsal çözülmeyi getirmektedir. Sevginin, saygının, güvenin ve dayanışmanın bittiği yerde sosyal çürümüşlük(dejenerasyon)  başlar…

Hergün görsel ve yazılı basından edindiğimiz bilgiler, toplumun hızla bunalım içine sürüklendiğini göstermektedir…

Tecavüzler, çocuk kaçırmalar, cinayetler, baş kesmeler, cinnetler,  intiharlar, soygunlar, iflaslar, kaçmalar, işsizlikler, kazalar, kavgalar, sapıklıklar, göçler, yoksulluklar, insan ticareti, aile içi şiddet, uyuşturucu bağımlılığı  gibi birçok insani değerlerle bağdaşmayan olayları görüyor ve duyuyoruz…( Aşağıda Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı’nın 2006-2007-2008 yıllarına ait raporu verilmiştir.)

Hastanelerin tüm servisleri, tıka basa hastalarla dolu… Ruhsal yönden çöküntü içinde olan İnsanlarımız, fiziki bakımdan da sağlıklı değil…

Ruşeymsiz beyaz unlu ekmekler, hormonlu etler, antibiyotikli tavuklar ve yumurtalar, GDO’lu sebze ve meyveler, kansorejen ihtiva eden Çin malı giysiler, kirli sular, Çin süt tozlu yoğurtlar ve sütleri, tüketen bir toplum nasıl sağlıklı olacaktı ki?

Bütün bu sosyal tahribatın tek sorumlusu, 11 Kasım 1938’ten itibaren  olan Yönetimlerdir.

Bizi biz yapan tüm değerler toplumsal hayatımızdan sökülüp atılıyor. Milli hafıza dumura uğrattırılıp, bilgi ve bilinç kirliliği yaratılarak tarihimize küfrettiriliyor…

İşte Türk Milleti’nin AB masallarına karşı ödediği faturanın bedeli!!!

Kurtuluşun  tek yolu; Atatürk’ün fikirlerini, birlik ve beraberlik içinde sosyal farklılıkları öne çıkarmadan yaşatmaktır. 25.07.2009

YILMAZ KARAHAN

Türkiye’de günde ortalama 5 cinayet işleniyor

Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan istatistiki çalışma raporuna göre, Türkiye’de polis sorumluluk alanında her 5 saatte bir kişi cinayete kurban gidiyor. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından 2006, 2007 ve 2008 yılı asayiş olayları istatistiki bilgileri açıklandı. 2006 ve 2007 yılının tümü ile 2008 yılının ilk 8 ayını kapsayan istatistiki çalışma raporuna göre suç oranları dikkat çekti. Toplamı 360 gün kabul edilen 2007 yılında toplam bin 992 cinayet işlenirken, toplamı 240 gün kabul edilen 2008’in ilk 8 ayında bin 249 cinayet işlendi. Polis kayıtlarına göre 2007 yılının tümünde 94 bin 878 kişi kasten yaralanırken, aynı olayın 2008 rakamları ise 83 bin 281 olarak gerçekleşti.

GÜNDE 2.5 TECAVÜZ, 766 HIRSIZLIK
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Türkiye geneli polis sorumluluk alanında 2007 yılında 920 tecavüz olayı meydana gelirken, bu yılın ilk 8 ayında 613 kişi tecavüze maruz kaldı. Toplumda taciz olarak bilinen ‘ırza tasaddi’ olayı 2007 yılında 540 olarak gerçekleşirken, aynı suç 2008’in ilk 8 ayında 263 olarak kayıtlara geçti.

2007 yılında 275 bin 988 hırsızlık olayına karşılık, bu yılın 8 ayında 160 bin 552 hırsızlık olayı meydana geldi. 2007′de 13 bin 844 kişi, bu yıl ise 10 bin 107 kişi dolandırıcıların mağduru olurken, 2007 yılında 7 bin 311 kişi, 2008 yılı ilk 8 ayında da 4 bin 427 kişi gaspçıların hedefi oldu. Ülke genelinde sadece polis sorumluluk alanında 2007 yılında 32 bin 969 kişinin malına zarar verilirken, bu yıl 20 bin 966 kişinin malı zarar gördü.

AİLE İÇİ ŞİDDET KANAYAN YARA
Türkiye’nin yarayan kanası olan aile içi şiddet olarak bilinen ‘Aile fertlerine kötü muamele’ olayında 2007 yılında 22 bin 330, bu senenin ilk 8 ayında ise 13 bin 421 kişi kayıtlarda yerini aldı. Polis, 2007 yılında 2 bin 130 fuhuş olayına müdahale ederken, bu yıl bin 470 fuhuş olayı nedeniyle işlem yapıldı.

Polis sorumluluk alanında 2006 yılında ise 2 bin 66 kişi cinayete kurban giderken, 826 kişinin ölümü kayıtlara ‘ihmal ve kaza’ olarak geçti. 563 öldürme teşebbüsünün gerçekleştiği 2006 yılında, 111 bin 565 kişi kasten yaralanırken, 11 bin 446 kişi kazaen yaralandı. 7 bin 130 kişinin kaçırıldığı 2006 yılında 48 kişi rehin alınırken, 28 bin 88 tehdit olayı meydana geldi. 2006 yılında 17 bin 64 kişi aile içi şiddete maruz kalırken, bin 300 tecavüz, bin 26 ise ‘ırza tasaddi’ olarak adlandırılan taciz olayı gerçekleşti.

HÜRRİYET

Paylaş:

Yorumlar

“151) NE OLUYORUZ?” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. esraünal yorum tarihi 26 Temmuz, 2009 21:24

    tek yol vicdanlı olmak insancıl olmak insanlık için önemli olan tüm degerleri korumak,sevgimizi kaybetmemek kim olursa olsun Allahın yarattıgı tüm varlıkları ayırım yapmadan sevmek.o su bu diye ayırmadan.Müslüman hristiyan alevi sii solcu sagcı diye ayırtetmeden sadece insan oldugu için sevmek.bu degerlerimize sahip cıkalım.kim ne yaparsa yapsın biz kendi degerlerimize göre dogrularımızdan sasmayalım.

  2. Barış AYKUL yorum tarihi 26 Temmuz, 2009 23:20

    Atatürkün vefatından itibaren işbaşına gelmiş tüm idareler,büyük sermayenin çıkarlarını kollamış ve günümüzde de küreselleşme adı altında bizlere sunulan global sömürü düzenini idame ettirme gafletine düşmüşlerdir.

    Halkımızı,ekonomik darboğazın yanısıra bölücülük ve gericilik gibi iki dev sorununda pençesine düşüren bu süreç acil müdahaleyi gerekli kılmaktadır.

    Bu acil müdahalede geçmişten gelen tüm yargı-kompleks ve düşmanlıklarımızı bir tarafa bırakıp koşulsuz bütünleşmeyi sağlamak şarttır.

    Gün;geçmişte ve/veya günümüzde,kendisini solcu yada sağcı,komünist yada ülkücü,dindar yada ateist olarak addedip birbirine zarar vermekten çekinmemiş,gerçekte tüm hülyası emperyalizmin boyunduruğundan kurtulmuş,kendi ayakları üzerinde durabilen güçlü Türkiyede birlik-beraberlik içerisinde mutlu bir yaşam sürmek olan tüm vatandaşlarımızın kenetlenme günüdür.

    Birlikteliği bu şekilde algılayabilecek,memleketimizin aynı özlem peşindeki tüm bireylerinin çoğalıp aynı çatı altında buluşabildikleri günleri görebilmek dileğiyle…

Yorum yap