125) BEN TÜRK’ÜM!
Yayin Tarihi 30 Nisan, 2009
Kategori SOSYAL
BEN TÜRK’ÜM!
—————————————————————————————
Üstad Necdet Sevinç’in, 70 li yıllarda ki bir anlatımını hiç unutamam: “Yeryüzünde Türk Devleti üzerinde hesabı olmayan bir devlet varsa, O daha devlet olamamıştır.” Bu açıklama, benim ‘Türkiye Cumhuriyeti’ ve ‘Türk Elleri’ üzerinde korumacı duygularımı pekiştirerek Türk Coğrafyasının yılmaz savunucusu olmam da etken olmuştur. Her gün kendimi ‘Türklük Bilinci’ üzerinde geliştirmeye adadım. Öğrendiklerimi çevreme anlattım.
Mesleğim gereği, öğrencilerime ve gençlere Türk Tarihini, Kahramanları, Devlet’in önemini, Vatanın kutsallığını, Türklüğün Töresini, Düşman zihniyetlerini ve Atatürk’ü, haddimizi bilerek Türk Milliyetçiliğinin yolunu göstermeye çalıştık. Onlara başarılı olmaya mecbur olduklarını aşıladık. Tüm gençlere elimden geldiği kadar merhum Prof. Dr. Ali Fuad Başgil’in “Gençlerle Başbaşa” kitabını armağan ettim. Yüzlerce Köye uğradım… Halkımızla sohbet ettim…
70’li yıllarda, büyüklerimiz bizlere devlet kadrolarında görev almamızı ve öğretmenliğin de tercih olduğunu belirtmişlerdi. Biz de, tembihata uyduk. Aslında gönlümde hep “Askerlik” mesleği yatardı. Nasipmiş. Şükürler olsun. Benim gibi binlerce çağdaşımız, Devlet’in kurumlarında kendine bir yer edinmek üzere uğraş vermiştir. Bu uğraş içerisinde binlerce genç idealleri uğruna Şehit düşmüştür… Hepsini rahmet ve saygı ile anıyorum!
O zamanlar “Türk” kelimesini zikretmeden, İslami söylemler içerisinde olanlar da vardı… Bu gençlik grubu, bildiğim kadarı ile kavgaların dışında durmaya özen gösterirlerdi. Bulundukları yerde sağ veya sol’dan hangi grup güçlü ise ondan yana olurlardı… Bu grubun insanları her ne hikmetse devlet kadrolarında bulunmaktan ziyade cemaatleşerek ticarete tevessül ederlerdi. Bizler de, bu camianın mensuplarına dini bağlarımızdan dolayı hoşgörü ile bakardık. Bazı arkadaşlarımız ise bunlara “Yeşil Komünistler” dese bile, kesinlikle düşmanlık yapmazlardı..!
Milliyetçi Cephe Hükümetleri döneminde, MSP mutlaka “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nı” alırdı. “Rızkın onda dokuzu, ticarettedir” anlayışı ile, bu partiye mensup birçok kişinin demir tüccarı olduğunu görürdük. Mobilya ve gıda sektöründe ticarete yönlenirlerdi… Sabırla yol aldılar… Şirketleri oldu… Holdingler kurdular… Okullar, yurtlar açtılar… Yazılı ve görsel medyaları oldu… Yardımlaştılar… Parayı kazandılar, güç oldular! Artık her şeyi satın alabilecek ve kullanabilecek duruma geldiler. “At binenin, Kılıç kuşananın” demiş Atalar! Ben kendi payıma bu müthiş kalkınma öyküsünü gıpta ile tebrik ediyorum!
Biz! Türklüğün Öğretmeni, kendini Türklük Ülküsü uğruna feda edenlerin dünyalık neyi var?
Emekli maaşımdan başka hiçbir gelirimin olmadığı şu fani dünyada şükürler olsun muhanete muhtaç değiliz. Ancak, bizim öyle bir servetimiz var ki; işte bunu satın alamazlar:
Allah’a olan İMANIMIZI,
Türklüğe olan FİKRİMİZİ,
Vatanımıza olan AŞKIMIZI,
“Atatürk, Mersin’e yaptığı seyahatlerden birinde, şehirde gördüğü büyük binaları işaret ederek sormuş :
– Bu köşk kimin?
– kirkor’un…
– ya şu koca bina ?
– Yorgo’nun
– ya şu?
– Salomon’un…
Atatürk biraz sinirlenerek sormuş :
– Onlar bu binaları yaparken ya siz nerede idiniz?
Toplananların arkalarından bir köylünün sesi duyulur :
– Biz mi nerede idik?
Biz Yemen’de, Tuna boylarında, Balkanlarda Arnavutluk dağlarında, Kafkaslarda, Çanakkale’de, Sakarya’da savaşıyorduk paşam…
Atatürk, bu hatırasını naklederken :
– Hayatımda cevap veremediğim yegane insan bu ak sakallı ihtiyar olmuştur, der dururdu…”
Atam,
“Hayatta yegâne varlığım ve servetim, Türk olarak doğmamdır.” demiştin!
Biz de Seni örnek aldık, Seni takip ediyoruz…
Ben Türk’üm! Türklüğü anlattım… Anlatıyorum… Allah’ın izni ile son nefese kadar anlatacağım.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
NE MUTLU TÜRK OLARAK YAŞAYANA!
YILMAZ KARAHAN
Yorumlar
“125) BEN TÜRK’ÜM!” yazisina 8 Yorum yapilmis
Yorum yap
selemın aleyküm atatürkün mersin ziyaretin deki sözlerini seçim öncesi sitelerde yapılan ankete yazmıştım ban karşılık yazmışlar yazın çok saçma dediler yazıdaki saçmalık ne diyedüşündüm kendim bi saçmalık bulamadım vatan sevdalıyım ya yabancıya toprak satılmasın kızıyorum vardıgım sonuç hekes vatanın tam sevmedikçe bu çileler yabancı hayranlıgından vaz geçmedikce bu çileler çekilecekmiş
NASILDA GERCEKCİ*DURUMLARI ÖZETLEYEN!CÜMLE KURMUS BİZİM ESAS(*TÜRKÜMÜZ.
**PÖH!BİRDE DERLERKİ;Tüm?!yabancılarda bizlerle birlikte savastı bu VATAN icin.
-DEMEKKİ;ermeni,rum,ve daha kim var?idiyse,SAVASTIYSA?,ONLARDA,BİZLER GİBİYMİS..AMA,PARALARLA OYNAYANLAR!BASTA YAHUDİLERSE?,DİGERLERİNİNDE ÜLKEDE HESABI OLANLARMIS.
—AMA,BUGÜN AHKAM KESİPDE;( HERKES ESİTTİR!HERKES SAVASTI?!DİYENLER!YANİ;ülkeye sonradan gelenler,vede sonradan müslümanlıgı secmis olanlar,ULU ÖNDERİMİZ(* VE ESAS TÜRK VATANDASLARININ CİLESİNİ BİLMEK İSTEMEYENLER!
*icin,BOSSS KONUSMAK!nereye kadarsa?
–YAZIKKİ..CİLELİ ÜLKEYMİS..CİLELİ MİLLETMİSİZ;(
”ama,TABİAT SARTLARI..VE YARADANIN/TANRININ BUYRUKLARI BİRLESTİMİ!!!ne hesap kalır..nede baska KİTAP!
İçim yine sevinçle dolup yanıyor;
Sanki deniz olmuş, dalgalanıyor.
Uzak uzak ülkelerden döndüm seferden;
Yaralarım ağır, fakat mestim zaferden;
Zafer, ümit kaynağının bir çeşmesidir.
Zafer bir çok gönüllerin birleşmesidir.
Gönülleri birleşenler ölse de bir gün
Gök kubbede kalacaktır seslerinden ün.
Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!
Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!
Selam sana hücrelerde benzi solan genç!
Selam sana ey yılları heba olan genç!
İstikbalim gitti diye yaslanma sakın!
İstikbalin değil, ruhun Tanrı’ya yakın!
O yalancı istikbale bir perde indir!
“Gerçek yarın” unutma ki bir gün senindir!
Selam sana yavrusundan ayrılan kadın!
Kimbilir sen gizli gizli nasıl ağladın!
Ne bir damla gözyaşı dök, ne yasla dövün;
Sen yaşarken öksüz kalan yavrunla övün!
Gür sütünle asladığın erlik cevheri
Yapacaktır onu yaman bir çeri…
Tek bir kadın değilsin sen… Sen bir ocaksın!
Madem ki bir adın Atsız, katlanacaksın!
Kafkasya’da can veren bir şehidin kızı
Bir çeliktir… Yüreğinde erir her sızı…
Varsın, bağrın fırkatıyle yavrunun yansın…
Yansın, dayan! Çünkü sen de bir kahramansın!
Ey ekmeği alınanlar! Selam sizlere!
Ey rütbesi çalınanlar! Selam sizlere!
Kardeş yahut arkadaştır diye evleri,
Ocakları dağıtılan ülkü devleri!
Selam size! Üstünüzde bütün bakışlar,
Bir gün olur, tarih sizi elbet alkışlar!
Ey ciğeri parçalanan kahpe veremden
Ne beklersin dünyadaki sahte keremden?
Ciğerlerin sönüyorken Tanrı’yı andın;
Tasa etme, gerçekleşir mukaddes andın.
Hepinize sevgilerle coşkun selamlar!
Şehitlerimiz bile sizi belki selamlar
İçtiğiniz ıztıraplar size kımızdır
Bu acılar mazimize selamımızdır.
En tatlı bir hayalimdir bu selam benim
Kırk derece sıcaklıkta erirken tenim…
Çekiyoruz bunalarak fakat ne çıkar?
Ulu Tanrı bir gün elbet bizi yargılar.
Bütün dünya sağırlaşsa o bizi dinler
O’nun rahmet denizinde ruhlar serinler.
Ey hırçın genç, ey güzel kız! Bırakın yası…
Yeter temiz gönüllerin bizi anması…
Toprak ana uyuturken koynunda bizi
Yarinkiler biçicektir ektiğimizi,
Yeşermesi ektiğimiz tohumun haktır,
İşte o gün ruhlarımız şad olacaktır!
Selam şanlı mazimize! Selam yarına!
Selam zafer ordusunun silahlarına!
Ey geçmişin yiğitleri! Selam sizlere
Ey yarının şehitleri! Selam sizlere!
Siz tarihe yazıyorken şanlı bir satır
Aranızda bulunacak güleç bir batır
Atsız oğlu Yağmur denen bu yağız çeri
Atılarak hepinizden daha ileri
Güldürecek babasının yanık ruhunu
Ruh ve yürek sağırları anlamaz bunu
Karışınca gövdem yurdun topraklarına
Ruhum uçar ırkımızın bayraklarına,
Varlığın sevgisi onlara taşır
Kendisi de ay-yıldıza belki karışır
Bir gün gelip ırkımızın gürbüz erleri
Adım adım dolaşırken kutlu yerleri
Vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş
Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş?
Haydi artık dinsin bütün ıztırapların
Ufuklardan sanlı bir gün doğacak yarın
Güzellikle sıcaklıkla ve ihtişamla…
Kumandasız hazır olup onu selamla!
Gönlündeki yaraların kanını dindir…
Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir…
kendisiyle tanışma şerefine nail olduğum mümtaz şahsiyetlerden değerli DAVA ADAMI TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜNÜNÜ kendisinin bulunduğu her çevrede en zor şartlarda vatanın en ücra köşelerinde hayatı pahasına dahi olsa inandıklarını yaşayan yaşatmaya çalışan değerli abim. cektiğin fikir sancısını hissetmekle beraber şairin dediği gibi,
YAVUZ YENİDEN DİRİLİP
BİZE BUYRUK VERİNCE
KIZGIN KUM ÇÖLLERİNİ
YENİ BAŞTAN AŞARIZ
KANIMIZ SEBİLDİR
AKITARAK HEPSİNİ
BELİRSİZ MEZARLARDA
ANILMADAN YAŞARIZ…..
“Türk milleti, tarihte, zaman, mesafe ve mekâna karşı çekilmiş bir kılıçtır.” diyor F. Rıfkı Atay…
Derler ki, insan ettiğinden korkmalı! Kendi kendime sormadan edemiyorum; biz ne yaptık? Bu kadar hayasızca saldırıyı hak edecek ne yaptık?
Filan ırka, falan soya mensuptur diye birilerine eziyet edip kılıçtan mı geçirdik? Bütün vicdanımla soruyorum; peki biz ne yaptık?
Değerli kardeşler,
Biz hiç bir şey yapmadık, yeryüzünde olup biten haksızlıklar karşısında sessiz kalmamaktan başka,
Biz hiç bir şey yapmadık, mağdurlara, haksızlığa uğramışlara kucak açmaktan, onlarla ekmeğimizi paylaşmaktan başka,
Biz hiç bir şey yapmadık, yeryüzündeki bütün adaletsizliklere baş kaldırmaktan başka!
Hücum bunadır, hücum adalet duygusunadır,
Hücum edilen, hak ve adaletle özdeşleşmiş olan Türk milletidir!
Bizler, kendimize yapılan her türlü haksız ve adaletsiz muameleleri hoş görmesini bildik ama bize, adaletimize sığınanlara yapılan zulümleri asla hoş görmedik,
Şükür ki kalplerimizden merhamet duygusu asla eksik olmadı! Çıkarsız, menfaatsiz, dünya malına asla tamah etmeyen, dünya malı için hiçbir haksızlığa boyun eğmeyen tek millet biz olduk!
Öyle ya, biz kimiz ki bu kadar yüksek bir şerefi hak ediyoruz?
En aşağılık çıkarlar için kırk takla atmıyoruz?
Onlardan bizi bu kadar farklı kılan ne!?
Değerli kardeşler,
Çok iyi biliyorum ki, hepiniz tek tek birer şeref timsalisiniz! Kapınıza gelen, ocağınıza sığınan her kim olursa olsun ona gönlünüzü açmakta, evinizi, barkınızı açmakta tereddüt etmezsiniz!
Zorda olana, yolda kalana, çaresize, öksüze, yetime kucak açar, hiç bir menfaat gözetmeksizin onların elinden tutarsınız!
Düşmanlık bunadır kardeşler!
Bunadır bütün üstümüze yönelen kin ve nefret!
Onlara göre, güçlü olan dilediği şekilde hükmetmekte serbesttir!
Astığını asar kestiğini keser! Dilerse soyar, soğana çevirir!
Çünkü galiptir, çünkü güçlüdür!
Ne yapsa mübah, ne etse kârdır!
Utanma, ar, haya kendi lügatlarında yoktur!
Madem ki güçlüdür, madem ki kazanmıştır,
Sonuna kadar ne bulursa sömürmeli, bir an önce semirmelidir!
Kardeşler,
Biz bu zihniyete ısınamadık, alışamadık!
Isınamaz, alışamayız!
Karakterimiz bunu götürmez,
Şerefimize yakışmaz!
Biz bunu böyle gördük, böyle belledik!
Bunun içinde tarihler boyunca alnı ak yaşadık!
Mevzubahis olan hak ve adalet olunca,
Kâr zarar hesabı yapmadık!
Pişman değiliz, olmadık, olmayız, olmayacağız!
Sözde “medenilerin” oyunlarına kanmayacağız!
Selam ve saygılarımla…
Ben toprağıma sonsuz güveniyorum o üstünde yüzyıllardır türkleri barındırdı ve kim ne oyun yaparsa yapsın başarılı olamayacak bu toprak hep bizde kalacak.
“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” ne mutlu bana ki, ben ve evlatlarım hepimiz bu sözcüğün anlamını bilerek,inanarak söyleyebiliyoruz.cümledeki aşkı hissedebiliyoruz.tarihimizi okurken duygulanabiliyoruz,marşları dinlerken,söylerken tüylerimiz diken diken oluyor.yeryüzünde bunca ülke varken,vatan bellediğimiz topraklarda doğup büyüme şansına sahip kişiler olarak,aynı heyecanı gelecek nesillerinde duymasını ve yaşamasını istiyorum.evlatlarımla gurur duymam yetmiyor,doğru bildiklerimi paylaşmam gerekiyor.kendi gençliğime baktığım zaman,ne kadar eksiğim olduğunu ve ne kadar gereksiz bilgilerle donanmış olduğumu görüyorum.Tarihinizi öğreniyor olmanız,size uygulanmak istenen,yutturulmaya çalışılan saçmalıklarında yutmamanızı sağlıyor.kanınıza dokunuyor.içinizde kıyametler,fırtınalar kopuyor..olmaz,mümkün değil kandırılıyorsunuz demek bağırmak istiyorsunuz.Yaradanın verdiği güçle,nefesle sonuna kadar bağırmaya devam.
Sayın Yılmaz Karahan,yazılarınız sayesinde doğru bildiğim çok yanlışı düzelttim. Şafağı görmeme neden oldunuz.bunun için size teşekkür ederim.
“Bu yapıtın amacı, yüzyıllarca çok haksız iftiralara uğratılmış, ilk uygarlıkların kuruluşundaki hizmet ve emekleri yadsınmış Büyük Türk Ulusuna, tarihsel gerçeklere dayanan şerefli geçmişini hatırlatmaktır.”
1931-39 yılları arasında liselerde okutulan tarih kitaplarının önsüzünde işte aynen böyle yazıyormuş.. Şimdi niye yazmıyor?