347) ERDOĞAN-OBAMA GÖRÜŞMELERİNDE, DIŞ POLİTİKA

Yayin Tarihi 20 Mayıs, 2013 
Kategori SİYASİ

Erdoğan’ın Washington Ziyareti Bilançosu

image0017.jpg

İlk kez 2012’nin Kasım ayında, Obama’nın ikinci kez başkanlığa seçilmesinden hemen sonra Erdoğan kameralar önünde Obama’yı ziyaret etmek istediğini açıklamasıyla gündeme giren Washington yolculuğu geçen hafta tamamlandı. Washington’da üç gün boyunca izlediğim Erdoğan ve heyetinin ziyaretinin, Türkiye’nin bazı zor dış politika problemlerinin çözümünde ilerlemeye yardım ettiğini söylemek beklenenden güç olabilir.

Suriye:
Gezinin bir numaralı dosyası Suriye konusunda uluslararası arenadaki en önemli sonraki adım ‘Cenevre 2’  konferansı. Cenevre Bildirgesi olarak adlandırılan ve Esad rejimini bir değişim sürecine çekmeyi amaçlayan diplomatik çalışma ilk kez geçtiğimiz yılın Haziran ayında ortaya çıkmıştı. Erdoğan, Washington yolunda uçağa binmeden önce yaptığı basın toplantısında, Cenevre’nin yeniden hayata kavuşturulmak istenen ikinci versiyonunu ‘’ipe un sermek’’ olarak gördüğünü söylemişti. Erdoğan, Beyaz Saray görüşmeleri sonrasında ise ‘Cenevre 2’ sürecini en uygun çözüm yolu olarak gördüğünü açıkladı. Erdoğan, Brookings Institution’da yaptığı konuşmada bir soru üzerine, bunun nedeni olarak kendi fikrinin değiştiğini açıkça ifade etmesi dikkat çekici oldu.

Washington’a gelmeden önce Erdoğan ayrıca Amerikan NBC televizyonuna özel bir mülakat vererek, Amerika’nın öncülüğünde bir uçuşa yasak bölge kuruluşuna destek vereceğini açıklamıştı. Bu aslında mülakattan önceki günlerde Türkiye’den bazı diplomatik kaynakların ve yine Ankara hükümetine yakın olarak bilenen bazı analistlerin verdiği bilgiyle uyuşmuyordu.

Bu iki farklı Suriye çıkışının iki nedeni olabilir. Bir tanesi Erdoğan bu iki noktada son gelinen ve BM Güvenlik Konseyi yolunu benimseyen Suriye politikası hakkında iyi bilgilendirilmemişti. İkincisi ise, Erdoğan isteyerek Obama’ya karşı bir baskı kurmak istedi. Bu baskının ters dalgada kürek çekmek anlamında olduğunu bilmiyor olabilir miydi?

Nedeni ne olursa olsun, Başbakan Erdoğan uçuşa yasak bölge ile ilgili sorulan soruya yine Brookings’de cevap verirken, bu kez BM Güvenlik Konseyi kararını tek adres olarak gösterdi. Arap Liginin daveti ile ABD liderliğinde bir koalisyon gibi dolambaçlı yola referans dahi vermedi. Bilindiği üzere BMGK yolu, Rusya’nın vetolarıyla kapalı.

Başbakan Erdoğan, yine gezinin son günü AK Partiye yakınlığıyla bilinen Seta Vakfının Washington temsilciliğinin organizesi ile bir konuşma daha yaptı. Bu konuşmasında da Erdoğan bir gün önce Suriye uçuşa yasak bölge olarak tek adres olarak andığı BMGK’yi adaletsizlik ve işlersizlikle suçladı. Oldukça genel ve popüler eleştiriler kullanarak da bu yapının değişmesi gerektiğinden bahsetti. Suriye rejimi yerine BMGK’nın yapısı hedef alındı.

Cenevre Bildirgesi, yapılışından on ayı aşkın bir süre sonra ABD Dışişleri Bakanı Kerry tarafından geçtiğimiz haftalarda hatırlanıldı ve Kerry Rus muhatabı Sergei Lavrov’u ziyaret ederek, önceki süreci Cenevre 2 şeklinde yeniden hayata döndürülmesine imkan tanındı. Cenevre Bildirgesi Esad rejiminin bir süreç sonucunda bir ’’değişim yönetimine’’ görevlerini devretmeyi öngören bir bildirge. Ne var ki Rusya ve ABD hiçbir zaman Esad’ın ne zaman ve nasıl görevini bırakacağı noktasında anlaşamadı. İkinci Cenevre’ye gelince, Esad’ın kaderi hakkında halen Rus ve Amerikan taraflarının tam olarak anlaşabildikleri görülmüyor. Buna rağmen yine muğlak ifadelerle bir geçiş döneminden bahsediliyor. Bu konferans Kerry tarafından tam da Erdoğan ziyaretinin sonrasına organize edilebilmiş olması belki sadece bir şanssız tesadüftü. Erdoğan’ın Obama’dan daha aktif olmasını isteyeceği bir ziyarette, Amerikan tarafı Cenevre sürecini baltalayacak veya zayıflatacak en ufak bir retorik duymak istemediklerini çok daha kolay anlattılar. Hatta Erdoğan da, Beyaz Saray görüşmeleri sonrası Cenevre 2 sürecini destekleyen demeçler verdi. Obama ayrıca Erdoğan’dan Suriyeli muhalifleri Cenevre 2’ye katılması için yardımını beklediğini söyledi.

Bazı Türk diplomatik kaynaklar ise, Türk delegasyonun sadece diplomasi ve Dışişleri Bakanlığında zamanlarını geçirmediklerini söylediler. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Savunma Bakanı İsmet Özel ve MIT müsteşarı Hakan Fidan, Pentagon’u ziyaretlerinde yaklaşık bir saati aşkın bir süre boyunca ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel ve diğer bazı üst komuta kademeleriyle Suriye’de askeri alternatifleri tartıştı. Yine görüşmeleri çok yakından izleyen bir başka diplomatik kaynak ise Cenevre 2’yi ‘son şans’ olarak tanımladı. Ayrıca Erdoğan, Esad’ın artik Suriye içi gelişmelerde kontrolü olmadığını ileri sürerek Rusya’yı bir anlamda bu süreçten sorumlu tuttuğunu ifade etti. Her iki liderin de Rusya’ya Cenevre sürecinde baskısının artıracağı bu açıdan tahmin edilebilir.

Sonuçta Türkiye, Suriye konusunda duymak istediklerini Amerikalı muhatabından işitemedi. Ama kendi endişelerini çok detaylı olarak toplam 13-15 saati bulan görüşme maratonlarında sivil ve askeri muhataplarına ilettiğini düşünüyor. Türkiye, ABD’yle birlikte demokrasi ve özgürlük temellerinden yola çıkan Suriyeli muhaliflerle bu ideallerini gerçekleştirecek bir ortaklığın bölge için önemine vurgu yaptı. Bu gerçekleşmediği takdirde, Katar ve diğer bazı ülkelerden Suriye içindeki aşırı elementlerin güçlendirilmeye devam edileceği, diğer taraftan da İran ve Hizbullah’ın etkinliğine karşı Al Kaide’nin rekabetinin yaşanacağı bir Suriye kabus senaryosu gösterildi. Bu ihtimallerin ne demek olduğu Amerikalı muhatapların kafalarına kazınmaya çalışıldı.

İsrail-Gazze
Beyaz Saray’da Perşembe sabahı heyetler arası yapılan görüşmeden sonra iki lider Gül Bahçesine çıkarak basının sorularını cevaplandırdı. Bu esnada İsrail ile normalleşmenin nasıl gittiği ve Erdoğan’ın halen Gazze’ye gidip, gitmediğini soran gazetecinin sorularından Erdoğan sadece Gazze kısmına cevap verdi. Bu cevapta yine ilk kez Erdoğan sadece Hamas’ın hakim olduğu Gazze’ye değil, El-Fetih’in hakim olduğu Batı Şeria’ya da gideceğini söyledi. Üstüne bastığı başka bir konu ise, bu gruplardan hiçbirini, diğerinden üstün görmediği idi. Bu iki grubun bir birleşik ses haline gelmesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Erdoğan, bu çerçevede Quartet’in şartlarının Hamas tarafından da kabul edilmesi noktasında rol oynaması ve Hamas’a bazı baskılar yapması söz konusu olabilir.

Gazze konusunda Amerikan ve İsrail pozisyonuna yaklaşan Erdoğan, bu basın toplantısından bir gün sonra yapılan Seta Vakfının toplantısında ise İsrail’e karşı şahin görüntüsünü koruduğunu gösterdi. Filistinlilere karşı ‘’işgal, baskı ve korku taktiklerine’’ başvurmakla suçladığı İsrail ile normalleşmenin ancak Gazze’ye konulan ablukanın kaldırılması ile gerçekleşeceğini söyledi. Ayrıca Erdoğan İsrail ile normalleşme sürecinin henüz başında olduklarını hatırlattı.

Kısacası Erdoğan, Suriye konularında istediği ve beklediği sözleri Obama’dan duyamadı. Onun yerine Cenevre 2 diplomasi yolunda kendi söylemini Obama’ya yaklaştırdı. İsrail ile normalleşme yolunda ise Obama Erdoğan’dan beklediği değişimi göremedi.

(…)

İlhan Tanır, ORSAM Danışma Kurulu Üyesi, Vatan Gazetesi Washington Temsil

http://www.orsam.org.tr/tr/yazigoster.aspx?ID=4494

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap