56) OSMANLI’DA, ABD MİSYONERLERİ
Yayin Tarihi 15 Aralık, 2007
Kategori ERMENİ SORUNU, TÜRK DÜNYASI
OSMANLI’DA AMERİKAN
MİSYONERLERİ
Misyonerler/hıristiyan propagandistler açısından Türkiye, bir “İncil Ülkesi”dir. (Bible Land).
Amerika’nın ünlü misyoner örgütü ABCFM’in faaliyetlerini özetleyen 1880 tarihli Bartlett Raporu şöyle başlar:
“Misyonerlik faaliyetleri açısından Türkiye, Asya’nın anahtarıdır.”
ABCFM, Misyoner Pliny Fisk ve Levi Parsons’a 1 Aralık 1883 tarihli talimat mektubu ile şu görevi veriyordu: “Bu Mukaddes Ve Vadedilmiş Topraklar Silahsız Bir Haçlı Seferi İle Geri Alınacaktır.”
Osmanlı Devleti üzerinde zamanla giderek artan Amerikan etkisinin oluşmasında XIX. yüzyılda rol oynayan iki kurumdan birisi “Amerikan donanması” ikincisi de “Amerikan misyonerleri” olmuştur. Donanma işin “yüzü sert ve soğuk” yanıydı. Bir de “yüzü sıcak”, sempatik, insancıl görünümlü bir mekanizma olan misyonerlik vardı.
Misyonerlik, birçok açıdan donanmadan daha avantajlı idi.
Örneğin maddi açıdan;
Akdeniz’de dolaştırılacak bir firkateynin yıllık masrafı 80.000 dolarken, bir misyoner ailesinin yıllık gideri 1.000 doları bulmuyordu. 1810’da üç kilisenin temsilcileri tarafından Massachusesetts’de (Boston) kurulan Amerikan Protestan misyonerlik teşkilatlarından birisi olan
“American Board of Commissioners for Foreign Missions” (ABCFM)
1818’deki yıllık toplantısında Osmanlı Devleti’ne bir heyet yollamayı kararlaştırmıştır.
Protestan misyoner teşkilatların dünyayı aralarında paylaşmalarında Osmanlı Devleti, esas itibariyle ABD’nin payına düşmüş ve ABCFM Osmanlı topraklarında 1870 yılına kadar tek başına faaliyetlerde bulunmuştur. 1830 antlaşmasından hemen sonra, Osmanlı Devleti’nde Amerikan varlığı özellikle misyonerlik ve eğitim sektöründe kendisini hissettirmeye başlamıştır. Zira, ekonomik imtiyazlar aynı zamanda siyasî hayat alanları kazanılmasına neden olmuştur. 1830-1862 ticaret antlaşmalarının imzalandığı yıllar Osmanlı Devleti’ndeki misyonerlik hareketinin genişleyerek yerleştiği dönem olmuştur. 1862 antlaşmasından bir yıl sonra 1863 yılında Robert Kolej’e resmî izin verilmiş olması dikkat çekicidir. Bu tarihten sonra Amerikan okulları büyük artış göstermiş, aynı zamanda misyonerlik faaliyetleri teşkilatlanarak idarî bir yapı kazanmıştır.
Osmanlı’da faaliyet gösteren misyonerler Müslüman nüfustan ve Yahudilerden bekleneni göremeyince Ermenileri hedef kitle olarak seçmişlerdir. Misyonerler, Hıristiyan nüfusa sahip ve özellikle Ermeni milletinin yoğun olduğu bölge ve şehirleri mesken tutmuşlardır (Yozgat, Sivas, Elazığ, Diyarbakır, Antep, Maraş, Halep, Van ve Erzurum). İlk başlarda Ermeniler cemaatlerine yönelik propaganda çalışmasına yönelen misyonerlere oldukça temkinli yaklaşmış ve kendilerini korumaya çalışmışlardır. Meselâ Beyrutlu bir Ermeni, torunlarını Cebel-i Lübnan’da Amerikan okuluna vermiş ancak torunlarını Protestan yapmak istediklerini anlayınca torunlarını okuldan almıştır. Misyonerliğin yayılma aşamasında Bâbıâli ile Ermeni Patrikhânesi, misyonerlerin Ermenilere yönelik mezhep değiştirme gayretlerini engellemek için birlikte çalışmışlardır. Eğitimden sağlığa çok değişik yollarla yapılan misyonerlik propagandaları bir müddet sonra Ermeni milleti üzerinde istenileni vermiştir. Gregoryen Ermeniler, 1850’lerden sonra Protestan olmaya başlamışlardır.
Amerikalı misyonerler, 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat Fermanı’nın getirdiği hürriyetlerden faydalanarak faaliyetlerine hız vermişlerdir. 1848 yılında Antep’te, 1850 yılında Arapkir’de, 1853 yılında Tokat ve Kayseri’de, 1854 yılında Maraş, Halep, Sivas ve Harput’ta, 1855 yılında Urfa, Antakya ve İzmit’te, 1856 yılında Musul ve Diyarbakır’da, 1857 yılında Mardin, Bitlis ve Edirne’de, 1863 yılında ise Adana’da birer misyoner istasyonu kurulmuştur. Misyoner raporlarına göre 1886 yılında
devlet dahilindeki, kendi tabirleri ile highschool ve college’lerin sayısı 35, yatılı kız okullarının sayısı ise 27’dir. Daha aşağı seviyedeki okulların sayıları 508 olup çeşitli yerlerde öğrenim gören, öğrenci sayısı 25.171’dir. Bunlardan 13.570’si Türkiye’de, 6075’i Suriye’de, 5106’sı da Mısır’da bulunmaktadır. Bu rakamlar I. Dünya Savaşına kadar giderek artmıştır. 1859′dan itibaren ise Amerikan doktorları Anadolu’da ilk olarak Sivas’ta faaliyet göstermeye başlamışlardır. 1914’e kadar çeşitli yerlerde 9 hastane ve 10 dispanser açılmış olup hasta sayısı da 40 bin civarındadır. Osmanlı Devleti’nde Amerikan Protestan misyonerlerinin çalışmaları neticesinde Gregoryen olan bazı Ermeniler Protestanlığa geçmiştir. Neticede Protestan Ermeni nüfusunda artış meydana gelmiştir.
Anadolu’daki (İstanbul dahil) Protestan Cemaatinin Gelişmesi (1846-1900)
Yıl Kilise sayısı Kilise üye sayısı
1846 4 105
1850 6 158
1855 24 627
1860 27 1.278
1865 50 2.079
1870 73 3.748
1882 108 7.490
1890 108 10.980
1900 112 12.109
Bölgedeki Protestan Ermeni nüfusunun ABD için ne demek olduğunu Amerikan Protestan misyonerlerinin yazdıkları raporlarda ve mektuplarda görmek mümkündür. Osmanlı Devleti’nin Zeytun’da çıkan Ermeni isyanı karşısında Ermenileri Maraş’a nakletmesi üzerine bölgedeki misyonerlerden John E. Merill Halep’teki Amerikan Konsolosu’na gönderdiği mektupta şu değerlendirmeyi yapmıştır;
“…Maraş bölgesinin okumuş ve kabiliyetli Hıristiyan halkının göç ettirilmesi, Amerikan misyonerlerinin menfaatlerine direkt darbedir. 50 yıldan fazla süren bir çalışmanın ve binlerce dolar masrafın neticesi tehlikeye sokulmaktadır…”
Buradan da anlaşılacağı üzere Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ermenilere yönelik ABD’nin pekte masum olmayan planları vardır.
SONUÇ
Kuruluşunu müteakip büyük devlet olmanın yolunu uluslararası ticarette gören ABD bu amacı doğrultusunda “Hasta Adamın” mirasından faydalanmak istemiştir.
Bu basit nitelemenin ötesinde ABD yüzyıllık projelerle Osmanlı coğrafyasında söz sahibi olabilmek amacıyla hareket etmiştir. Osmanlı Devleti ile girişilen iktisadî ilişkilerin, 19. yüzyıl şartları altında binlerce kilometre ötelerde girişilen, milyonlarca dolara mâl olan misyonerlik faaliyetlerinin ve Anadolu topraklarında Protestan Ermeni toplumu oluşturma çabalarının altında Anadolu coğrafyasını kontrol etme isteği yatmaktadır.
Osmanlı Devleti zayıflaması ile birlikte birçok emperyalist devletin hücumuna uğramıştır. Bu saldırılarda silahlar ve silah tutan eller her zaman gözükmemiştir. Bazen güler yüzün ve şefkat ellerinin altında “sopalar” gizlenmiştir. Osmanlı Devleti’ne verilen devletlerarası borçların hatta yardımların aslında hiçte gözüktükleri gibi iyi niyetli olmadıkları ortaya çıkmıştır.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı iktisadî sıkıntılar düşünüldüğünde benzer ellerin benzer yardımlarını görmek mümkündür.
Emperyalist devletlerin uzun vadeli politikaları karşısında Osmanlı Devleti Güçsüzlüğün den ötürü politikalar geliştirememiştir. Bugün için önemli olan nokta ise, Osmanlı Devleti döneminde Türk milletine karşı yürürlüğe konulan uzun vadeli projelerin öncelikle tespit edilip tanımlandırılmasıdır. Bu çalışmadan anlaşılacağı üzere; günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik tehditlerden “misyonerliğin”, “Ermeni meselesinin” tohumlarının Osmanlı Devleti döneminde atılmasında ABD’nin politikalarının etkisi vardır.
HAZIRLAYAN: YILMAZ KARAHAN
KAYNAK :
GAZİ ÜNİVERSİTESİ KIRŞEHİR EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ, Cilt 6, Sayı 1, (2005)
Yorumlar
“56) OSMANLI’DA, ABD MİSYONERLERİ” yazisina 6 Yorum yapilmis
Yorum yap
İki gözü kör aama politikacılar. Her şeyden önce güzel bir tarih okuyun hadiseleri birbirine bağlıyarak Osmanlının miras paylaşımının halen devam ettiğini ve Canım Türkiye Cumhuriyetini parçalayıp yutmak istediklerini görün artık.Bu gün kürdistan yarın büyük ermenistan ve israil sonra kürdistanın üzerine ermenileri kışkırtmak ve doğu Anadoluda büyük bir israil ile büyük bir ermenistanı kurmak. Bu kadarmı körsünüz kurtuluş savaşında 10 milyonla neler yarattık bu gün 8o milyona varan halkımızla neler yapmayız lütfen artık gözünüzü açın birbirimize düşman edenleri aramızdan atalım. Devlet mi Demokrasimi hangisi ???? iyi düşünün şehitlerimizin kemikleri artık sızlamasın Allah hepimize akıl ve fikir ihsan etsin
Tarihi akış içerisinde ve ABD’in Türkiye üzerindeki gizli emellirinin gittikçe berreklaştığı bu günlerde ,bu tarihi yazınızın nekadarönemli olduğunu genç arkadaşlarımızın anladığına inanıyorum.Ülkesine sahip çıkmaz ise,ağzına götüreceği kaşık dudaklarının önünde kalır.Bir lokma yedirmezler.Unutmayınız ki ,eğer Atatürk’ün ‘Gençlik Hitabesi’ni’aklınızdan uzak tutarsanız,bugünkü güzellikleriniz,hoş sohbetleriniz,zevleriniz ,yemeniz içmeniz,sizlerin hatıralarınız kalarak ,bugünleri ararsınız.Olmaz olmaz diğe birşey yoktur.Bu coğrafyada,olmuştur,tekrar olabilir.Öğleyse ,bilgili gençlik,güçlü gençlik sahip olma duygusu gelişmiş gençlik sorumluluk başta olmak üzere Türk milletin bireylerini gaflet uygusundan uyandırıp,’Haçlılar’ın devam ettiğini ,uyumadıklarını,yurduna ,benliğine kadar saldırdıklarını ve devam ettiklerini bilmelerini mücadellerini bir aşk gibi yapmaları gelecek güzel günleren teminatı olacaktır.Atatürk’ü ve milli mücadeleği tekrar tekrar okumaları ,birbirlerine seminer halinde sunmalarını öğütlüyorum.Saygı ve sevgilerimle ACAROĞLU
güzel bir Afrika atasözü:
ONLAR GELDİKLERİNDE ELLERİNDE İNCİL VARDI, BİZİMKİNDE İSE ALTIN ELMAS,
ONLAR GİDERKEN BİZİM ELİMİZDE İNCİL VARDI, ONLARINKİNDE İSE ALTIN VE ELMAS… 🙁
Bizim coğrfyamızda ise incil ile egemenlik takas edildi.
sitenin tüm müdavimlerinin bayramını tabrik eder,
selam ve saygılar sunarım.
[…] 56) OSMANLI’DA, ABD MİSYONERLERİ […]
Dün Vatanımıza karşı başlatılan yıkım ve yutum harekatı son sürat sürdürülmiyor mu?
yaşadığımız asırda da “kutsal kitap” denilen zırvalarla misyonerlik çalışmaları devam ettirilerek TÜRK gençlerinin zihinleri bulandırılmadı mı? öyle zamanlar geldi ki; bu çalışmaların kendi hararetlerini gidermediğini anlayanlar “narcı”ları da arkalarına almak suretiyle bu etabın ikinci ve daha dirençli boyutuna geçerek dinler arası diyaloglara başlamadılar mı?
Peki bizler ne yaptık?
“Türkiye büyük devlet, bize bir şey olmaz.” demek suretiyle atalet içerisinde keyif çattık (büyük bir çoğunluk) mücadele ederken ya da edeceklerken onları ve mücadelerini görünce de “ülkeyi sizmi kurtaracaksınız.” demek suretiyle ve hatta tüm çalışmalarına (Ergenekon) galabe çalarak onları “tu kaka” ilan etmedik mi?
şimdi kimi suçlamalıyız?
ya varoluş mücadelemiz devam edecek ya da hep birlikte “Amerikan Komisyon Partisi” eliyle teslim olacağız.
büyük devlet,büyük millet olabilirsiniz,Dünyaya meydan okumuş bir dedenizde olabilir hepsinen daha önemlisi siz bu gün bunları korumaya, yaşatmaya ve geliştirmeye yönelik ne yaptınız?
ne yapıyoruz?
biz nasılsa büyük bir devletiz,yazmaktan yoruldum istirahat edeceğim az zaman kaldı hep beraber taile çıkıyoruz.
TAHMİNİMCE BUNU BİLEREK HAREKET ETMEKTE BASTAKİLER!?
—etraflıca****BİR BAKMAK GEREK.
–SADECE MECBUREN?OLSA GEREK!
*ARADA PARMAK BAL CALIYORLAR!
L Ü T F E N iyice düsünelim bakalım.
*AKSİ TAKDİRDE,SU ANDA abede EGEMENLİGİNİ KABUL ETMİS DURUMDAYIZ demektir.OLANLAR NORMALMİ SİZCE?
—-AYTUNC ALTINDAL*ASLINDA UZUN SÜRE STAR TV(* DE RUHAT MENGİ*NİN PROGRAMINA CIKTI!–zaten o program yayından KALDIRILINCA endisem büyüdü..ama GALİBA?!ASKERİMİZİ GENE BÜYÜK G Ü C (*olarak daha geride tutacaklar…ki BU TERÖR konusunda yol alabılsınler!
BİRAZ SAKİNMİ BEKLESEK?zaten ne yapabılıyoruzki?
**SADECE HÜKÜMET YANLILARI CALISIYORLAR!hemde BİRARADA!gece+gündüz!gi,tiitkleri YOLU iyi incelemek gerekiyor galiba!?